ZİHİNSEL ENGELLİLER
ZİHİNSEL
ENGELLİLER
Günümüzde özel eğitime gereksinim duyan çocuklar
arasında popüler olan zihinsel engelli çocukların çok çeşitli tanımları yapılmıştır.
Yapılan tanımlarda bu çocukların sadece zihinsel kapasiteleri değil aynı
zamanda sosyal uyum, dil gelişimi, sağlık vb. yönlerin de dikkate alındığı
görülmektedir. Zihinsel engelli çocuklarında olağan çocuklar gibi oldukları
onlarında sevme, sevilme, yeme, içme vb. gereksinimlerinin olduğu
unutulmamalıdır. Bu çocukların normal akranlarından ayrılan yönü ise bedensel,
zihinsel ve sosyal gelişimlerinde kendi istemleri dışında gerilik yaşamalarıdır
(Çağlar, 1979) .
Zihinsel engelliler için değişik meslek grupları
kendilerince terimler kullanmışlardır. Örneğin tıpçılar terim kullanmada daha
çok "neden" açısından bakarak onlara
"kreten","mongoloid", "mikrosefal",
"hidrosefal", "beyin hasarlı", "beyin özürlü"
şeklinde adlandırmalar yaparken, konuya daha çok zihinsel işlevler açısından
bakan psikologlar onlar için "geri zekâlı", "zihinsel
özürlü", "sınır zekâ", "zihinsel normalaltı" gibi
terimler kullanmaktadırlar. Eğiticilerin ise konuya eğitim ve öğretim açısından
bakmakta bunun sonucu olarak "ağır öğrenen" ,"güç öğrenen",
'öğrenme engelli", "öğrenme güçlüğü olan", "zor
öğrenen" gibi terimler kullanmaktadırlar. Ayrıca eğitim ve öğretime esas
olmak üzere zihinsel engelli çocukların geçerli ve güvenirliği saptanmış zekâ
ölçeklerinde sürekli olarak aldıkları zekâ bölümü (IQ) puanlarına göre
sınıflandırarak adlandırdıkları görülmektedir. Örneğin zekâ testlerinde sürekli
olarak 0–24 zekâ puanı olanlara idiot ya da ağır derecede zekâ özürlü, 25–44
arası zekâ bölümü puanı olanlara öğretilebilir zihinsel engelli, 45–74 zekâ
bölümü puanı alanlara da eğitilebilir zihinsel engelli gibi terimleri
kullanmaktadırlar.
Genellikle toplum içerisinde zihinsel engelliler
homojen bir grup olarak düşünülmektedir. Aslında zihinsel engelli çocuklar
doğuştan getirdikleri kalıtsal özelliklere,
sağlanan tıbbi tedavi, eğitim ve çevre olanaklarına bağlı olarak
kendilerinde önemli bireysel ayrılıklar gösterirler. Özel eğitime gereksinim
duyan çocuklar arasında en fazla popülâsyonu oluşturan zihinsel engelli
çocukların kesin tanımı olmamakla birlikte kabul edilmiş bazı tanımlar
mevcuttur. Yapılan pek çok tanıma bakıldığında bu çocukların sadece zekâ
yönlerinin değil, aynı zamanda sosyal uyum, dil gelişimi, sağlık vb. yönlerinin
de dikkate alındığı görülmektedir.
Zihinsel geriliğin tanımını yapmadan önce zekânın ne
olduğu konusunda açıklama yapmak uygun olacaktır.
Zekâ
Zekâ genel zihinsel yetenekleri ifade eder. Zekâ
mantıklı plan yapma, problem çözme, soyut düşünme, karmaşık düşünceleri anlama,
hızlı öğrenme ve deneyimlerden yararlanma yeteneklerini içerir. Zekânın diğer
bir tanımı ise şöyledir. “Bireyin sahip olduğu beden, zihin, sosyal yetenek ve fonksiyonlarının
bütünleşerek oluşturduğu çok yönlü bir beyin, öğrenme, uyum sağlama ve yeni bir
şey yapma gücüdür ( Çağlar, 1979).”
Zekâ standardize edilmiş, uzmanlar tarafından
uygulanan testlerden elde edilen zekâ bölümü (ZB) puanları ile gösterilir. Zekâ
geriliğinin tanılanmasında zekâ ölçütü dikkate alındığında bireyin ZB test puanının
yaklaşık 70 ya da altında olması durumunda zekâ geriliğinden söz
edilebilmektedir. Ancak elde edilen ZB puanında mutlak ölçümün standart hatası
dikkate alınmalıdır. Çoğu zekâ testlerinde standart hata yaklaşık +-5 ‘dir. Dolayısıyla
üst sınır 75’e kadar çıkabilir.
ZB puanı,
bireyin zekâ geriliği durumunu belirlemede önemli bir ölçüttür. Ancak tek ölçüt
olarak görülmemelidir. Aynı zamanda uyumsal davranışlarda anlamlı sınırlılıklara
ve yetersizliğin 18 yaşından önce başlama durumunun göz önünde bulundurulması
gerekir.
Uyumsal Davranış
Uyumsal davranış insanların öğrendikleri dolayısıyla
günlük yaşamda işlevde bulunabilirlikleri kavramsal, sosyal ve pratik
becerilerin bütünüdür. Uyumsal davranışlardaki anlamlı sınırlılıklar bireyin
günlük yaşamını ve belirli bir durum ya da çevre koşullarında tepkide bulunma
yeteneklerini etkiler.
Uyumsal davranışlardaki sınırlılıklar genel nüfusta
normları çıkartılmış, standardize edilmiş test ya da ölçeklerin kullanılmasıyla
belirlenebilir. Uyumsal davranışlarda sınırlılığın anlamı bireyin kavramsal,
sosyal ya da pratik becerilerden birisinden veya genel puanında ortalamanın en
az 2 standart sapma altına düşmesidir.
Zihinsel
Geriliğin Tanımı
Zihinsel engellilik bir hastalık karakterinde
değildir. Birbiriyle ilişkili ya da ilişkisiz pek çok özellikten oluşan son
derece karmaşık bir durumdur (Maloney, 1979) .
Doll (1941) zihinsel engellilik durumunu altı kıstas
içerisinde değerlendirmiştir. Bunlar;
1 -Zihinsel normalaltı,
2 -Sosyal yetersizlik,
3 -Doğuştan ve doğum sonrası oluşan zihinsel
gerilik,
4 -Olgunlaşmada gerilik,
Kalıtsal ya da hastalık sonucu olarak yapısal
kaynaklı zihinsel gerilik sürekli ve tedavi edilemeyen bir durumdur.
ABD'de önemli bir organizasyon olan AAMD (Amerikan
Assocation on Mental Deficiency) 'ye göre zihinsel engelliler "gelişim
süreci içinde genel zihin fonksiyonlarında akranlarına göre önemli derecede
geriliğin yanı sıra uyumsal davranış da yetersizlik gösterme durumu olarak
tanımlanmaktadır. Ayrıca bu tanım zihinsel işlevlerde gerilik ve uyumsal
davranışlarda yetersizlik olmak üzere başlıca iki temel ölçütten oluşmaktadır.
Tanım genel
zihinsel işlemlerde normallerden önemli derecede gerilikten amaçlanan;
ortalaması 100 zekâ puanı, standart sapması 15 ya da 16 olan standart zekâ
testlerinde gösterilen başarının ortalamasının 2 standart sapma altına düşmesi
durumudur. Buna göre ülkemiz açısından kabul edilen 2 standart sapma altına
düşme sınırı 74 ve daha aşağı bir zekâ bölümü (ZB) puanı almak şeklindedir.
Buna göre çeşitli zekâ ölçeklerinde sürekli 74 ve daha aşağı zekâ puanı olan
çocuk zihinsel engelli olarak kabul edilmektedir (Özsoy ve ark. 1998) .
Zihinsel engelli çocuğun diğer bir tanımı ise
"gelişim süreci içinde zekâ düzeyinin normalin altında olmasının yanı sıra
uyumsal davranışlarda da yetersizlik gösterme durumudur. Ayrıca zihinsel
engellileri zekâ ve uyumsal davranışlarında yetersizliklerin olması yanında eğitim
performanslarında da önemli derecede gerilik gösteren çocuklar şeklindedir
(Federal register, 1977, Akt. Akçamete, 2002,117).
Çağlar (1979) zihinsel geriliği"doğum
öncesinde, doğum sonrasında ve doğum sonrasındaki gelişim sürecinde, çeşitli
nedenlerden dolayı zihinsel, psiko-devimsel, sosyal olgunluk yönünden
akranlarına göre dörtte bir veya daha yüksek oranda sürekli yavaşlama,
duraklama veya gerilik oluşturan sürekli bir durumdur. " şeklinde
tanımlanmaktadır.
Sınıflandırma
Zihinsel engelli çocukların homojen bir grup
olmaması ve kendi içlerinde farklılıklar göstermesi nedeniyle
sınıflandırılmaları gerekir. Sınıflandırmaların yapılması çocuklara özgü
farklılıkların belirlenmesi ve bunlara yönelik özel eğitim hizmetlerinin
sağlanması açısından önemli olmaktadır. Zihinsel engelli çocuklarla ilgili ilk sınıflandırma
girişimi 1845 yılında Esquirol tarafından onların dil kullanımını ölçüt olarak
yapılmıştır.
Zihinsel engelli çocuklarla ilgili yapılan bir başka
sınıflandırma girişimi ise 1921 yılında AAMD tarafından yapılmıştır. Psikolojik
sınıflandırma denilen bu sınıflandırılmayı günümüzde eğitim açısından
sınıflandırma izlenmiştir.
Psikolojik
Sınıflandırma
|
Eğitsel
Sınıflandırma
|
||
Zekâ
Bölümü (IQ) Puanı
|
Zekâ
Bölümü (IQ) Puanı
|
||
Hafif
|
55–70
|
Eğitilebilir
|
50–75
|
Orta
|
40–55
|
Öğretilebilir
|
25–50
|
Ağır
|
25–40
|
Ağır
|
0–25
|
Çok
ağır
|
0–25
|
|
|
(Kaynak: MEB. Özel Eğitim ve Rehberlik Dairesi
Başkanlığı 1991,8)
Ülkemizde MEB, özel eğitim yönetmeliğinde bu
sınıflandırmaya paralel olarak zihinsel engelli çocuklar "Eğitilebilir,
öğretilebilir, klinik bakıma gereksinim duyan çocuklar" olarak
sınıflandırılmıştır (ÖERDB, 1991,8) .
Zihinsel engelli çocukların yaklaşık % 90'nını hafif
derecede zihinsel engelliler oluşturmaktadır. Bunların büyük bir kısmı ancak
ilkokulun birinci kademesi yıllarında farkına varılabilmektedir. Ülkemizde zihinsel
engelli çocukların yaygınlık oranı %2 olarak kabul edilmektedir.
Zihinsel
Engellilerin Çeşitleri ve Dereceleri:
A. Çeşitleri:
Zihinsel geriliği dört grupta incelemek mümkündür.
·
Geçici Zihinsel Gerilik
·
Gerçek Zihinsel Gerilik
·
Klinik tip Zihinsel Gerilik
·
Idiot Savantlar
1. Geçici
Zihinsel Gerilik: Gerçekte normal ya da normalin üstünde
bir yeteneğe sahip olmasına karşın geçici bazı nedenlerle zihin gelişim ve
fonksiyonlarında oluşan geçici yavaşlama ve gerileme gösteren, bunun sonucu
olarak etkili uyumsal davranışlarda gerilik ve yetersizlik gösteren geçici bir
durumdur. Durumu oluşturan neden ve nedenler ortadan kaldırıldığı zaman
zihinsel gerilik düzelecektir. Gerçek zihinsel gerilikten farkı, durumun uygun
önlemler alındığı takdirde düzelebilmesidir. Geçici zihinsel geriliğin önemli
nedenleri şunlardır:
·
Gecikmiş psiko-devinimsel gelişim
·
Görme ve işitme özürleri
·
Geçici düzeltilebilen hidrosefalilik
·
Uygun gelişime olanak vermeyen,
engelleyen sosyal, ekonomik ve eğitsel çevre
·
Düzeltilebilecek derecede çeşitli
duygusal bozukluklar
·
Hatalı ölçümler
2. Gerçek
Zihinsel Gerilik: Zihinsel gelişim fonksiyonlarında oluşan
yavaşlama duraklama ve gerileme sonucu davranış ve uyum yönünden akranlarına
göre sürekli gerilik ve yetersizlik gösteren değişmez bir durumdur.
3. Klinik Tip
Zihinsel Gerilik: İç salgı bezlerinde, vücut metabolizmasında,
beden, kafa, göz ve derinin yapısında ve görünüşünde normal dışı nedenlere
bağlı olarak farklı özelliklere sahip bir zihinsel geriliktir. Bu gerilik
genellikle organik kaynaklıdır, klinik tip zihinsel geriliğin önemli olanları
şunlardır:
a.
Hidrosefalilik: İri kafalı, su kafalı, büyük
kafalılardır. Beyin zarıyla kafatası arasında bulunan cerebro Spinal denilen
sıvının beyin üzerinde basıncını arttırarak beynin gelişmesini yavaşlatıp
normal fonksiyonlarını bozabilir. Bu nedenle erken müdahale edilerek damarlara
girilip kafatasından bu zararlı sıvı alınarak etkisi azaltılabilir.
b.
Mikrosefallik: Kafası vücuduna oranla çok küçük olan
bir tiptir. Halk arasında bunlara yumruk kafalı, küçük kafalı ve benzeri adlar
verilmektedir. Nedenleri kesin olarak bilinmemekle beraber kalıtsal yönlü
olduğu söylenmektedir. Kafanın son derece küçük olması, beyin gelişimini
sınırlamaktadır. Bazılarında yüz normal, bazılarının da baş la birlikte tüm yüz
organları küçük olmaktadır.
c. Kretenizm:
Troid bezinin az troxsin hormonu salgılanması sonucunda oluşan bir durumdur.
Troxsin azlığı organizmada birçok gelişim bozuklukları yanında zihin gelişimini
ve fonksiyonlarını bozmaktadır. Bu gün kretenizmin nedeni, troid bezinin az
troxin hormonu salgılaması olduğu bilinmektedir. Troxinin azlığı organizmada birçok
gelişim bozuklukları yanında zihin gelişimini de bozmaktadır.
Kretenizm doğuşta mevcut ise bebeklikte çocuk:
·
Pasif görünür kımıldamak istemez
·
İştahsızdır, zorla yemek yer
·
Vücut soğuktur, kaslar gevşek ve
sarkıktır
·
Deri soluktur ve sık sık esmer beneklere
rastlanır.
Çocuklukta ise :
·
Tüm gelişim çok yavaştır
·
Vücut kısa ve bodurdur, vücut kısımları
arasında oransızlıklara rastlanır
·
Alın açık ve basıktır, burnun altı geniş
ve düzdür,
·
Gözler ayrı ve geniştir, göz kapakları
iri, şişkin ve buruşuktur
·
Dudakları büyük ve kalındır, dil dışarı
çıkıktır
·
Kısa ve kalın boyunludur
·
Tek tek çıkan gür siyah saçları vardır
·
Tırnakları kalın ve kısadır.
Kretenlere yüksek yayla yerlerde daha çok rastlanır.
Troid hormonu tedavisi zamanında uygun tedavi edilirse olumlu sonuç alınabilen
tek zihinsel gerilik tipidir.
d. Mongolizm:
Down sendromu (mongolizm) normalde her insanda 46 olan kromozom sayısının 47
olması sonucunda oluşan gelişimsel sorunlarından biridir. Down sendromu 21.
kromozomun çocukta 2 yerine 3 tane olmasıyla kendini gösteren, 700 doğumda bir
görülen bir kromozom hastalığıdır. Bu fazlalık bazen anneden bazen de babadan
oluşan hatadan, bazen de bebeğin gelişimi sırasında hücrelerindeki bölünme
kusurlarından kaynaklanır. Bu sendrom aynı zamanda literatürde 21. kromozom
hastalığı olarak da adlandırılır.
Mongoloid bireyler, kısa beden yapısı, kas gücü
gevşekliği ya da yokluğu, kalp kusurları, hormon bezi kusurları, gevşek kemik
eklemleri, küçük bir ağız, zihinsel yetersizlik, bodur parmaklı eller,
alışılmışın dışında avuç içi çizgileri gibi yaklaşık altmış değişik semptomun
bazı bileşimlerini gösterirler. Derinin kıvrımlarındaki özellik gözlerde bir
Asya’lı görünümüne yol açtığı için down sendromu “mongolizm” olarak
adlandırılmaktadır.
Birçok down
sendromu olgusunda kromozom kopyalanması hatası yumurtanın ya da sperm
hücresinin oluşumu sırasında ortaya çıkar. Bu şekilde bunun kalıtsal bir
bozukluk olduğu düşünülse bile ailede görülmesi zorunlu değildir. Çok fazla
cinsiyet kromozomu içeren kromozom anormallikleri de öldürücü olmayabilir.
Mongoloizmin yaygınlık oranı yeni doğumlarda 1/1000’dir.
Mongoloizmin
Türleri
Bugüne kadar yapılan araştırmaların bulgularına göre
kromozom anormalliklerine bağlı olarak üç tip mongoloizm görülmektedir. Bunlar;
1.
Trisomi
21
Bu tip mongoloizmde bütün hücrelerde kromozom sayısı
47’dir. Otozomların 21 numaralısı çifttir. Trizomi 21, döllenme de genellikle
anneden gelen bir çift kromozomun bölünmesinde başarısız olması sonucunda ortaya
çıkmaktadır. Bu durumda çocuğun hücre yapısında 46 yerine 47 kromozom
bulunmaktadır. Bu anormallik yaşlı annelerden doğan çocuklarda daha sıklıkla
görülmektedir. Bu tip down sendromu olgularının % 95’ini oluşturmaktadır.
Trisomi 21’in nedenleri olarak ilaçla tedavi, radyosyana maruz kalma, kimyasallar
ya da sarılık virüsleri ve annenin kendiliğinden düşük yapma mekanizmasındaki
olası bozuklukları içeren belirli etmenlerden kuşkulanılmaktadır.
Her ne kadar
risk yaşla ilişkili olmasına ve 45 yaşlarında yaklaşık 1/30 oranına
yükselmesine karşın kendi başına ilişkili olduğunu ancak bir neden olmadığını
gözardı etmemek gerekir. Down sendromu ile babanın yaşından çok annenin yaşının
ilişkili olduğu belirlenmiştir.
2.
Mosaizm
(Mozaik Tip)
Bu tip
mongoloizmde ise hücrelerdeki kromozom sayılarında farklılık görülür. Bazı
hücrelerde 46, bazı hücrelerde 47, bazılarında ise 48 kromozom bulunur. Bu tip
en az görülen bir kromozom bozukluğu türüdür (Smith, İttebach ve Patton, 2002).
3.
Translocation
(Translokasyon)
Bu tip mongoloizmde 21 numaralı fazla kromozom
materyali mevcuttur. Ancak burada kromozom sayısındaki bir farktan çok,
kromozomların yeniden düzenlenmesi sonucu oluşmaktadır. Her ne kadar yer değiştirme
genellikle 13. ya da 15. kromozom
çiftlerinde olmakla birlikte fazla materyal 21. kromozom çiftinden gelmektedir.
Bu durumda kromozom 21’e kırılıyor, çeşitli otozomlarla birleşerek yeni bir
kromozom düzeni oluşmaktadır. Bu çeşitli birleşmeler hücreden hücreye
değişmektedir.
Down sendromu olan bireylerin yaşam süreleri olağan
bireylere göre daha kısadır. Ancak son yıllarda bu sürenin giderek arttığı görülmektedir.
1980’li yıllarda yaşam sürelerinin 30 yaşın üstüne çıktığına ilişkin araştırma
bulgularına rastlanılmaktadır (Eyman, Call, White 1991). Araştırmacılar bu durumu hareket etme, uygun
beslenme ve yaşam standartları ile açıklamaktadırlar. Ancak yaş ilerledikçe
sendromun Alzheimer hastalığı ile ilişkisinde artış görülmektedir (Smith,
Ittenbach ve Patton, 2002).
Down Sendromunun
Bulguları
Down sendromunda genellikle tüm hücreler bu özelliği
taşıdıkları için bu özelliklerinin silinmesi ortadan kaldırılması mümkün
değildir. Bu nedenle değişik sistemleri içine alan kusurlar görülür. Bu
kusurlar bebeklikten başlayarak sayılacak olursa; yuvarlak ve basık kafalı,
çekik gözlü, küçük ağızlı ve dili dışarıda duran, küçük burna ve kulaklara
sahip, kısa boyunlu, gevşek derili, elleri kare biçiminde ve avuçlarında tek
bir çizgi bulunan bireylerdir.
Erkek
bebeklerde testislerin yerinde olmaması ya da küçük olması dikkati çeken
bulgular arasındadır. Bunların yanı sıra kalpte doğuştan olan kusurlar vardır.
Kulak yollarında daralmalar olduğu için işitme, gözlerde kayma problemi olabilir.
Bu çocuklar radyasyona, enfeksiyonlara, bazı kimyasal
ilaçlara daha duyarlıdırlar. Zihinsel ve bedensel gelişimleri normalden daha
geridir. Bedensel gerilik yaş ilerledikçe artmaktadır. Oturmalarında, yürümelerinde,
konuşmalarında gecikmeler olabilir. Ancak bu çocuklarında gelişecekleri ve
ilerleyecekleri unutulmamalıdır. Çocuklar anne ve babalarının özelliklerini
taşıyabilecekleri gibi 21. kromozom fazlalığı nedeniyle diğer down sendromlu
çocuklara da benzeyeceklerdir. Down sendromlu kız çocukları normal cinsel
gelişim gösterip adet görürler ve çocuk sahibi olabilirler. Erkek çocukları da
cinsel ergenliğe ulaşabilirler, ancak gelişimleri biraz daha geridir. Down
sendromlu erkek çocuklarının çocuk sahibi olma şansları daha düşüktür.
Davranış
Özellikleri
Sıcakkanlı, sokulgan ve yumuşak başlı çocuklardır.
Sevilmekten ve okşanmaktan hoşlanmaktadır. Taklit yetenekleri vardır. Müzikten
ve ritimden hoşlanırlar.
Gelişimsel
Özellikleri
Nörolojik sistemlerindeki yetersizliğin zihinsel
süreci etkilemesi sonucu, fiziksel devinim, çevresini algılaması, öğrenmesi,
konuşması gibi pek çok gelişimsel süreç olumsuz olarak etkilenmektedir.
Bilişsel gelişimleri, normal gelişim gösteren çocuklarla aynı sırayı izlemesine
karşın, gelişimsel hızları yaşıtlarına göre daha yavaş ve gecikmeli olmaktadır.
Dil Gelişimleri
Konuşma ve dil gelişimi yaşamın ilk yıllarından beri
genellikle gecikme gösterir. Bu gecikme işitme kaybı, ağız ve dil kaslarındaki
kas gevşekliği ve çocuğun bilişsel gelişimindeki geriliğin etkisi sonucunda
olabilmektedir.
Kişisel ve
Toplumsal Gelişimleri
Zihinsel engelli grup içinde down sendromlu
çocukların diğerlerine göre daha sosyal, mutlu, sevecen ve daha güler yüzlü
oldukları bilinmektedir.
Genellikle down sendromlu çocuklar neşeli, sempatik,
sosyal, canlı, mutlu ve çevresiyle iyi ilişkiler kurabilen çocuklar olarak tanınmakla
birlikte bu çocuklarda davranışsal ve duygusal problemlere de rastlanmaktadır.
Bu çocuklarda dikkat toplama, problem çözme ile ilgili yetersizliklerin
yanısıra hiperaktivite, stereotip gibi bazı problem davranışlara da
rastlanılmaktadır.
Büyük- Küçük Kas
Gelişimleri:
Normal gelişim gösteren çocuklara oranla daha yavaş
ve geri bir motor gelişimi söz konusudur. Sinir sistemlerindeki yetersizlik
sonucu oluşan kas gevşekliği kaslarda güç azlığına ve eklem bağlarında gevşekliğe
yol açmaktadır. Hipotoni ( kas gevşekliği) yüz ve dil kaslarının kontrolünü de
etkilemektedir. Çocuk büyüdükçe ve yeni beceriler kazandıkça kaslardaki bu
gevşeklik azalmaktadır. Bu geriliği önlemek ve olumsuz etkilerini en aza
indirmek amacıyla eğitim programlan geliştirilmiş ve uygulanmaya başlanmıştır.
Bu program 0–5 yaş dönemini kapsamaktadır. Bu dönem daha sonraki yıllarda tüm
gelişimsel alanları etkileyecek öğrenme ve davranış örüntülerinin temelinin
atıldığı, büyümenin hızlı olduğu bilişsel, motor, dil sosyal, fiziksel,
gelişimin ve kişiliğin temel özelliklerinin şekillendiği dönemdir. Erken eğitim
programlarına katılan çocukların gelişimleri hızlanmakta ve ortaya çıkma
olasılığı olan problemler azalabilmekte ve hatta önlenebilmektedir
İdiot Savantlar:
İdio savantlık, zekânın
genel fonksiyonlarında çok geri, yalnız belli bir alanda üstün bazen de çok
üstün yetenek gösteren bir durum olarak görülür. İdiot savantlar olağanüstü
sivrilikleri ve yeteneklere göre şu gruplarda toplanabilir:
·
Koku alma duyusu üstün olan idiot savantlar
·
Görme duyuları çok gelişmiş olan idiot
savantlar
·
Hareket fonksiyonları ve mekanik işlerin
yapılmasında üstünlük gösteren idiot savantlar
·
Belli bazı eşya ve hayvan resimlerini
yapmada çok üstünlük gösteren idiot savantlar
·
Konuşulanları hatırlama ve tekrar etme
yetenekleri olan idiot savantlar
·
Yer, olay, tarih ve insan adlarını,
doğum tarihlerini öğrenme yeteneği gelişmiş idiot savantlar
·
İşitme duyulan çok gelişmiş, şiir ve
şarkıları ezberleme ve tekrarlamada üstün yetenek gösteren idiot savantlar
·
Sayılar ve sayıların ilişkilerini
kavramada üstün yetenek gösteren idiot savantlar
·
Çarpma bölme, karesini ve karekökünü
alma gibi belli işlemleri yapmada üstün yetenek gösteren idiot savantlar
·
Sadece sayıları ezberlemede üstün
yetenek gösteren idiot savantlar (Çağlar,1979) .
B. Zihinsel
Geriliğin Dereceleri
Çok Ağır
Derecede Zihinsel Gerilik: Zekâ bölümleri (IQ) 0–24 olan ömür
boyu başkalarının bakım ve korunmasına gereksinim duyan zihinsel engellilerdir.
Bütün zekâ gelişimleri 0–2 yaş düzeyindedir. Zihinsel engelli grubunda klinik
bakıma gereksinim duyan çocuklar olarak da bilinen bu çocukların oranı zihinsel
engelliler grubunda % 5'tir.
Bu çocukların
çok ciddi düzeyde zekâ geriliklerinin yanı sıra, fiziksel açıdan da sorun
yaşarlar. Bu sorunlar ise merkezi sinir sistemine bağlı bozukluktan, körlük,
sağırlık ve kasıntılı beyin felcine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu
çocukların eğitimleri söz konusu durumları göz önüne alınarak onlara yönelik
eğitimde öz bakım becerileri ( yemek yeme, kendine bakma) gibi yeteneklerinin
geliştirilmesi üzerinde durulur. Ancak bu çocuklardan kendi ihtiyaçlarını
karşılamayacak durumda olanlar olabileceği gibi, sandalyeye hatta yatağa bağlı
hemşire denetiminde bir yaşam sürdürenler de olabilir.
Öğretilebilir
Zihinsel Engelliler ( ÖZE) : Zekâ bölümleri 25–44
arasında olan zihinsel engelli çocuklar grubuna girmektedir. Bu çocukların
embesil, yarı bağımlı şeklinde adlandınldıkları görülmektedir. Yarı bağımlı bir
yaşam sürdürebilir, basit düzeyde konuşmayı öğrenebilirler, ikinci sınıf
düzeyinde okuma yazma ve matematiği özel önlemler alınmış iş yerlerinde sınırlı
ve monoton bazı işleri yapabilirler. Kendi kendilerine bakabilme, komşuluk
ilişkilerinde uyumlu olabilme ve evde yararlı olabilme yeteneğine sahiptirler.
Zihinsel
engelliler grubunun % 3’ü bu grupta yer almaktadır. Okul çağına gelen bu
çocuklar normal akranlarına kıyasla 1/4 ya da 1/2 oranında zekâya sahiptirler.
Buna göre ilkokula başlayan bu çocukların zekâ yaşının 1–3 arasında bir değişim
göstermesi söz konusudur. Akademik çalışmalar genellikle işlevsel okuma
becerilerinin ve temel sayı kavramlarının öğrenimi ile sınırlıdır.
Zihinsel engelli çocukların hemen hemen % 6'sının Ö.
Z. E için ayrılan sınıflara yerleştirildiği görülmektedir.
Eğitilebilir
Zihinsel Engelliler (EZEÇ) : Zihinsel engelliler
grubu içinde normale en yakın olanlarıdır. Zekâ bölümleri 45–74 olan zihinsel
engellilerdir. Bunun yanında bu çocukların normallerle birlikte aynı eğitim
görebileceğine dikkat çekilmiştir. Gerilik derecesine göre 8–12 yaş düzeyinde
zekâya sahip olabilirler. 6. sınıf düzeyindeki akademik çalışmalar
yapabilirler. Uygun eğitim olanakları ve araç gereç kullanılması durumunda
kendilerine yeter duruma gelebilecek monoton ve yan beceri gerektiren bazı
hünerler kazanabilirler. Sosyal bakımdan uygun ortamda olumlu uyumsal
davranışlar sergileyebilirler.
Maloney (1979) eğitilebilir kavramını çocukların
okuma, yazma, matematik gibi temel akademik becerileri öğrenebilecekleri
inancından hareketle açıklamaktadır. Eripck (1993) bu açıklamayı E. Z. E.Ç 'in
özel eğitim olanaklarıyla normal ilkokul programlarından yararlanabilirler
şeklinde yorumlamıştır. Bu çocukların çoğu altıncı sınıf düzeyine gelinceye
kadar temel akademik becerileri ve bağımsız ya da yarı bağımlı olarak
yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli olan iş becerilerini edinirler.
Yetişkinlik dönemine geldiklerinde mükemmel sosyal ve iletişim becerileri
geliştirirler, okuldan ayrıldıklarında
artık yetersiz olarak adlandırılmazlar (Heward, 1996).
Ağır Öğrenenler:
Zekâ bölümleri 75- 90 arasında değişebilir. Bunlara aynı zamanda donuk
zekâlılar da denir. Yeterli eğitim öğrenim ortamı ve destek eğitimi
sağlandığında normal okullar ve sınıflarda eğitimlerini sürdürebilirler.
İlköğretimin ikinci kademesi veya meslek okullarında özel yardımlar sağlanarak
öğrenim yapabilirler.
Eğitilebilir
Zihinsel Engelli Çocuklara Yönelik Eğitsel Düzenlemeler:
Normallere en yakın olan bu çocukların okul
öncesinden başlayarak olağan çocukların yararlandığı eğitim olanaklarından
yararlanması için çok çeşitli görüşler yer almaktadır. Bu çocuklara yönelik
eğitim hizmetlerinin en iyi nasıl verileceğinin tartışması önemli bir sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır. Burada önemli olan onların durumlarına uygun eğitim
ortamlarında gelişimleri sağlanabildiği ölçüde toplum içinde kendilerinin ve
toplumun mutluluğu için başarı ile yapabileceği, saygınlık kazanacağı birçok
işler olabilir. Bu bağlamda zihinsel engelliler grubunun önemli bir kesitini
oluşturan EZEÇ'lerin durumlarına, gereksinimlerine ve beklentilerine uygun bir
eğitsel düzenleme hazırlanmalıdır. Bu amaçla eğitimden beklenen yararın
sağlanması için tüm bireylerin durumunu göz önünde bulunduran yönetsel
düzenlemeyi sağlamak gerekir. Bilinmesi gereken dünyaya gelen her insanın biyolojik,
psikolojik ve sosyal gereksinimlerin aynı olduğudur.
Ülkemizde şu anki mevzuata göre EZEÇ'lerin eğitim ve
öğretimleri özel sınıf ile kaynaştırma eğitsel düzenleme esasına uygun olarak
yürütüldüğü görülmektedir.
Alt Özel Eğitim
Sınıflan:
Çağlar (1979) alt Özel sınıfları "Özel eğitime
gereksinim duyan çocukların eğitimini sürdürebilecekleri normal okullarda onlar
için özel olarak ayrılmış veya düzenlenmiş sınıflar" olarak tanımlar. Bu
sınıflar diğer sınıflara göre daha fazla araç gereç ile donatılmıştır.
Özel sınıflar normal ilköğretim okulları bünyesinde
eğitim gören zihinsel engelli çocuklara yönelik özel araç gereçlerle
düzenlenmiş dersliklerde özel olarak yetiştirilmiş öğretmenler tarafından özel
programların uygulandığı sınıflardır. Günümüzde bu sınıflar normal ilköğretim
okullarında açılmakta olan EZEÇ'lere ayrılmış sınıflar bir araya gelerek bir
öğretmen tarafından eğitildiklerinden ötürü birleştirilmiş sınıflar niteliğinde
eğitim görmektedirler.
Ülkemiz açısından bakıldığında, alt özel sınıfların
eğitiminde önemli bir konuma sahip olan alt özel sınıf öğretmenlerinin eğitimi
ve seçimi bu çocuklara yönelik verilecek eğitim açısından yetersiz kalmaktadır.
Okulda yöneticiler, diğer öğretmenler, öğrenciler ve personel bu çocukları
kabul edecek şekilde hazırlanmamaktadır. Birçok yerlerde okulun en kötü ışık ve
havadan yoksun dar bir yeri bu çocuklara derslik olarak ayrılmaktadır. Okulda
diğer çocuklar ve hatta öğretmenlerin alay ettiği acayip insanlar olarak
görülmektedir. Hiçbir insanda sağlıklı gelişim sağlayamayan hoş olmayan
sıkıntılı bir eğitim ortamı içinde zihinsel engelli çocukların eğitim görmesi,
birlikte eğitim görmenin sağlayacağı avantajdan hiç birini gerçekleştirmemektedir.
Normal okullarda açılan alt özel sınıflara devam
eden eğitilebilir zihinsel engelli öğrencilerin normal akranları arasında
eğitim görmesi, onların sosyal beceri ve alışkanlık kazanması, uyum sağlaması,
konuşma gelişimi sağlık alışkanlıkları kazanmasında ve diğer birçok hususları
zihinsel engelli olmayan çocuklarla olan ilişkileri sırasında öğrenirler.
Olağan çocuklar tarafından daha iyi anlaşılır ve onlar da olağan çocukları daha
iyi anlayabilirler. Böylece toplumun gereklerini ve gerçeklerini yaşantıları
yolu ile öğrenirler (Çağlar, 1979).
Zihinsel Engelli
Çocukların Özellikleri
Zihinsel engelli çocukların da olağan çocuklarda
olduğu gibi birçok gereksinimleri vardır. Onların da yeme, içme, sevme,
sevilme, aile yuvası kurma, başarılı olma, kendi kendilerine iş kurma gibi
insani özelliklere gereksinimleri olabilmektedir. Onlar da bu gereksinimlerinin
kısıtlanmadan karşılanmasını isterler. Ancak kendi istemleri dışındaki
nedenlere bağlı olarak beden, zihin, sosyal gelişimlerindeki gerilik yüzünden
bazı farklılıklar gösterirler. Bu nedenle bu ayrıcalıklara göre uyarlanmış ve
onların yeteneklerinin ve gizil güçlerinin açığa çıkarılarak eğitim
hizmetlerine gereksinim duyarlar. Bu bakımdan zihinsel engelli çocukların
bedensel ve devinimsel, zihinsel, sosyal, kişilik, iş, çalışma ve geldikleri
aile özelliklerinin bilinmesi onların tanınmasına ve eğitim yöntemlerinin
uygulanmasına yardımcı olacaktır. Bu açıdan zihinsel engelli çocukların bazı
özelliklerinin açıklanmasında yarar görülmektedir.
Psikolojik ve
Davranış Özellikleri
Zihinsel engellli çocuklar grup olarak kendi
içlerinde önemli bireysel farklılıklar gösterirler. Bazı tipik ve psikolojik ve
davraış özelliklerinden bahsedilmesine karşın tüm zihinsel engellilerin bu
özelliklere sahip oldukları anlamı çıkartılmamalıdır. Zihinsel engellilerde
dikkat problemleri yoğun olarak görülmektedir. Öğrenme problemlerinin önemli bir
bölümü dikkat problemlerinden kaynaklanmaktadır. İkinci bir zayıf oldukları yön
pek çoğunun hatırlamada güçlük çekmesidir. Hatırlama problemleri olmasının
başta gelen nedenlerinden birisi kendilerini düzenlemede yetersizliklerinin
olmasıdır. Diğer bir sorun dil ve konuşma gelişimindeki sorunları ile kendini
düzenleme problemleri arasında yakın bir ilişki olmasıdır. Hemen hemen tüm
zihinsel engelli çocuklarda dil ve konuşma bozuklukları görülebilir. Diğer bir
gerilik ise akademik başarıda olmaktadır. Zekâ ile akademik başarı arasındaki
yakın ilişki nedeni ile akademik yönden akranlarının gerisinde kalmaktadırlar.
Zihinsel engelilerin dikkatte, hatırlamada, kendini
düzenlemede, dil gelişiminde, akademik başarıda süregelen problemler
yaşamaları, onların güdülenme problemlerinin ortaya çıkmasına uygun bir zemin
hazırlamaktadır.
Zihinsel Özellikleri:
·
Akademik kavramlan geç ve güç
öğrenirler. En çok sıkıntı çektikleri etkinlikler akademik etkinliklerdir.
·
Dikkat süreleri kısa ve dağınıktır.
Devamlı izleme ve özendirme isterler.
·
İlgileri kısa süreli olup; daldan dala
sıçrar.
·
Soyut terim, tanım ve kavramları çok geç
ve güç anlar ve kavrarlar.
·
Zaman kavramları çok geç ve güç gelişir.
·
Konuşma gelişimleri zekâ gerilik
derecesine orantılı olarak yavaş gelişir. Genellikle geç konuşmaya başlamaları
zihinsel gerilik için önemli bir belirti sayılır.
·
Kazandıkları bilgileri ilişkilerine göre
gruplamada ve genelleme yapmada belirgin şekilde gerilik gösterirler. Kazandıkları
bilgi ve becerileri yalnız öğrendikleri durumlarda ve şekilde uygularlar.
·
Yeni durumlara uyum sağlamada zorluk
çekerler.
·
En basit yapabilecekleri işlerde bile
küçük bir başarısızlığa düşer düşmez işi derhal bırakma eğilimi gösterirler.
·
Kendilerinden küçükler ile ilişki
kurmayı ve oynamayı tercih ederler.
·
Gördükleri, duydukları ve öğrendikleri
şeyleri çabuk unuturlar.
·
Algılan, kavramları, tepkileri basittir.
·
Duygu ve düşüncelerini açık ve bağımsız
olarak ifade edemezler. Genellikle güvendikleri kimsenin devamlı özendirme ve
onayını bekler, yardımına gereksinim duyarlar.
Sosyal
Özellikleri:
·
Yakın çevresindekilerle kolay dostluk
kuramazlar. Kurdukları dostlukları uzun süre devam ettiremezler.
·
Sosyal ilişkilerinde grup içinde daima
başkalarına bağımlı olmayı tercih ederler. Liderlik sorumluluğunu almaktan çekinirler.
·
Oyun ve toplum kurallarına uymakta
zorluk çekerler. Kuralları ihlal ederler ve sosyal etkinliklere katılmak istemezler.
·
Toplumsal görgü kurallarına uymada
güçlük gösterirler. Sosyal ilişkilerde her şeyin kendilerine ait olmasını istercesine
bencildirler. Paylaşım alışkanlıkları gelişmemiştir.
Kişilik
Özellikleri:
·
Kendilerine güvenleri olmayıp
başkalarına bağımlı olmayı tercih ederler.
·
Kolayca cesaretleri kırılır.
·
Birlikte bulundukları kimselerin duygu
ve düşüncelerine ilgi ve saygı duymazlar.
·
Kendi kendilerine bir işi başlatma ve
devam ettirme istemleri yoktur
·
Duygu ve düşüncelerini ifade etmede
birçok duygusal reaksiyonlar sergilerler. Bazen kızar köpürür, bazen de tam bir
duyarsızlık şeklinde tepkilerde bulunurlar.
Dil Gelişim
Özellikleri:
Zihinsel engelli çocuklar dil ve konuşmayı
normallerin dil gelişim süreçlerinden olduğu gibi geçerek öğrenirler ve
geliştirirler. Ancak bu basamaktan geçiş hızları yavaştır. Bu da dil ve konuşma
gelişimlerinde ilk basamaklarda takılma durumlarına rastlanmaktadır.
Zihinsel engelli çocukların fakir çevre ve okuldaki
başarısı sonucu konuşma yeteneklerinde belirli şekilde gerilik
gösterirler. Bu nedenle başkaları ile
iletişim kurma, okumanın öğrenilmesinde
akranlarına göre başarısız olabilmektedirler. Ayrıca konuşma gelişimini destekleyecek
yeterli uyaran ve ortamdan yoksun olmaları da kelime dağarcıklarının
yetersizliğini gündeme getirmektedir. Gerekli eğitim hizmetlerinin sunulmasında
bu yetersizlikler tam olmasa dahi önemli derecede azaltılabilir.
Ailelerinin
Özellikleri:
Zihinsel engelli çocukların aileleri üzerinde
çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Sonuçlara göre bu ailelerin özellikleri şu
şekilde sıralanabilir:
·
Çok fakir ve fakir ailelerdir. Ailenin
sosyo-ekonomik düzeyi sırasıyla en alt, alt, orta altındadır. Çok azı orta,
orta üstü ve üst düzeydedir, ailenin sosyo-ekonomik durumu çocukların asgari
şekilde beslenmesine olanak sağlayamamaktadır.
·
Ailelerde çocuk sayısı genellikle
fazladır. Sırasıyla 6.5.4.3 ve bazılarında 2 çocuk vardır.
·
Anne ve babalar gündüz çalıştıkları için
onlarla ilgilenecek kimse yoktur.
·
Genellikle ölüm ve boşanma nedeni ile
anne yoktur. Üvey anne ve öz baba vardır.
·
Anne babanın eğitim düzeyi genellikle
çocukların sayısına göre hiç eğitim görmemiş, çok az eğitim görmüş, ilköğretim
mezunu anne babalardan oluşmaktadır.
·
Çocuğu evde öğrenmeye özendirecek uygun
ortam bulunmamaktadır. Kitle iletişim araçları kitap, gazete ve dergi gibi
eğitsel değerde yayınlar eve hiç girmemiştir.
·
Aile bireyleri arasında sık sık
geçimsizlikler görülür. Çocuklar onlara göre istenmeyen varlıklardır.
·
Genellikle anne baba yaşlı olup; anne
baba arasındaki yaş farkı fazladır.
Bu özellikler ailenin sosyal, eğitim, ekonomik ve
geçim durumunun zihinsel gerilik üzerinde büyük oranda etkili olduğunu göstermektedir.
Engelli
Çocukların Aileleri
Özel eğitime gereksinim duyan çocukların eğitimi
gündeme geldiği zaman düşünülmesi gereken ilk durum, bu çocukların ailelerinin
eğitimi ve çocuklarıyla kurdukları iletişim olmalıdır. Aile; sevgi, mutluluk,
saygı, güven, huzur, koruma, yardımlaşma, paylaşma, birlik beraberlik ve
yakınlığın gündeme geldiği bir sosyal ortamdır. Anayasanın 41. Maddesinde
'Aile, Türk toplumunun temelidir' denilerek. Anayasanın bu maddesinde ailenin
yeri ve önemi vurgulanmaktadır.
Ülkemizde 8.
5 milyon özürlü ve bunların etkilediği 35–40 milyonluk büyük bir kesim var, bu
hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bilindiği gibi aile toplumun çekirdeği ve
temelidir. Ailenin en önemli görev ve sorumluluklarından biri sahip olduğu
çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmektir. Çocuğun eğitimi dünyaya gözlerini
açtığı andan itibaren ailesinde başlar, okulda devam eder. Engelli çocuklar da
diğer çocuklar gibi eğitilmeye, sevılmeye ve temel gereksinimlerinin
karşılanmasına gereksinim duyarlar. Aralarındaki tek fark eğitimlerindeki araç
gereç, özel olarak yetiştirilmiş öğretmenin olması ve yöntem farklılığıdır.
Önemli olan ailelerin çocuklarına iyi bir eğitim verebilmeleri ve ilerideki
eğitim-öğretim yaşamında üzerlerine düşen görevleri yerine getirebilmeleri için
çocuklarının özürü hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır. Ailelerin
çocuklarının gelişimlerindeki sorumlulukları kabul etmeleri ve okulda verilen
eğitime yardımcı olmaları, istenen amaçlara ulaşabilmek için sabırlı
olmalarıdır. Bu nedenle engelli çocuğa sahip ailelerin bilinçlendirilerek
onların eğitimine katılımlarını sağlamak gerekmektedir.
Ancak uzun yıllar özel eğitime gereksinim duyan
çocuğun eğitiminde ve gelişiminde doğal eğitimci rolünü üstienen aileler göz
ardı edilmiş, eğitimde uygulayıcı olmaktan çok, bilgi alıcı olarak rol oynamışlardır.
Özel eğitimin tarihçesine baktığımızda bu alandaki çalışmaların ve verilen
hizmetlerin uzun yıllar yalnızca özürlü bireylere yönelik olduğu, bu
hizmetlerin bir sistem olarak tüm aileyi kapsamadığı görülmektedir. Ailenin en
önemli varlıkları, şüphesiz çocuklardır. Çocuğu etkileyen en önemli faktörlerin
başında aile gelir. Engelli çocuğa sahip aileler diğer ailelerden daha çok
ilgiye, desteğe, sevilmeye, kabul görmeye ve eğitime gereksinim duyarlar
(Özgür,2001) .
Özürlü çocuğun farkına varılması ailede
başlamaktadır. Çünkü çocukla iç içe olan, onun davranışlarını sürekli izleyen
ailelerdir. Çocuk önce ailesiyle, sonra onların dışındaki çevresiyle etkileşim
içerisine girer. Ancak, çocuğun özüründen kaynaklanan sorunların en çok yaşandığı
yer yine aile olmaktadır.
Özsoy'a
(1990) göre sorun çözüldüğünde ilk sevinecek, kaybettiği huzuru bulup mutluluğa
erişecek olan ailedir. Yine sorun çözüldüğünde çözüme katkısı olanlara ya da
katkısı bulunduğu sanılanlara minnet, şükran borcuna gömülecek olan ve en çok
yalnız bırakılan ailedir. Bu süreçte ailelerin yıpranmalarına çok fazla izin
verilmeden ailelere ulaşmak ve onlara rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini götürmenin
yararlı olacağı bir gerçektir.
Engelli çocukların eğitim ve rehabilitasyonunda
ailenin de katılımını sağlayan bir takım yasal önlemlerin oluşturulduğu
görülmektedir. 272 ve 273 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile engelli çocukların
akran gruplarıyla kaynaştırılması ve ailelerinin bilimsel yöntemler ışığında
eğitilmesi yasal bir zemine oturtulmuş olduğu görülmektedir. Ne var ki böyle
olmasına karşın bu yasal düzenlemelerin kağıt üzerinde kalmayıp etkin bir
şekilde uygulamaya sokulması gerekir. Aile, engelli çocuğunun eğitim
gereksinimleri ve eğitim yöntemleri konusunda eğitilmedikçe ve eğitim
etkinliklerine katılımı sağlanmadıkça sorunun çözülemeyeceği unutulmamalıdır
(Özgür,2003).
Zihinsel Engelli
Olmaya Neden Olan Etmenler
Zihinsel engelliğin nedenleri kuşaklar arasında
aileden çocuğa geçen biyo -tıbbi, sosyal-davranışsal ve eğitsel risk etmenleri
grubuna ayrılabilir. Biyo -tıbbi etmenler, genetik bozukluklar ya da beslenme
gibi biyolojik süreçlerle ilgilidir. Sosyal etmenler çocuğun uyarılması ve
yetişkin sorumluluğu gibi sosyal ve aile etkileşimi ile ilişkilidir. Davranışsal
etmenler annenin olumsuz davranışları ile zararlı madde alışkanlığı ile
ilişkilidir. Eğitsel etmenler ise zihinsel gelişimi ilerleten ve uyumsal
becerileri arttıran aile ve eğitim desteğinin söz konusu olması ile
ilişkilidir.
Zihinsel geriliğe yol açan nedenlerin bilinmesi
birçok yönden tanılama ve sınıflandırmanın önemli bir boyutunu oluşturmaktadır.
Nedenlerin bilinmesinin sağladığı yararlar şu şekilde özetlenebilir:
1.
Zihinsel geriliği en aza indirmede
ya da önlemede uygun müdahalelere izin verebilen nedenlerin iyileştirilebilir olması.
2.
Nedenlerin bedensel ve psikolojik
işlevleri etkileyebilen diğer sağlıkla ilintili problemlerle ilişkili
olabilmesi.
3.
Nedenlerin bilinmesi genetik
danışmanlığı kolaylaştırır. Doğum öncesi danışmanlığı içeren ailenin seçimde bulunmasına
ve karar vermesine katkıda bulunması.
4.
Zihinsel geriliğin nedenlerine yol
açan sosyal, davranışsal ve eğitsel risk etmenlerinin açıklığa kavuşturulması
ve yetersizliğin önlenmesi için fırsatlar sağlanması.
5.
Nedenlerin bilinmesi bireyin kendilik
bilgisine sahip olmasını ve yaşamını planlamasını kolaylaştırması.
6.
Aileler ve bireyler gereksinim
duydukları bilgi ve yardımlar için aynı nedensel tanıya sahip diğer insanlar ve
ailelerle ilişkilendirme kolaylığı sağlaması.
7.
Zihinsel geriliğe neden olan
sosyal, davranışsal ve eğitsel risk etmenlerinin açıklığa kavuşturulması,
yetersizliğin önlenmesi için fırsatlar sağlaması.
Zihinsel geriliğin önemli nedenlerden bir tanesinin
kalıtım olması nedeniyle genetik geçişle ilgili bilgi vermek konunun açıklığa
kavuşturulmasına katkıda bulunacaktır.
Genetik Geçiş
Birçok özellik belirli bir gen çiftinin
yapısına göre bir kuşaktan diğerine geçmektedir. Genler insanın fiziksel,
zihinsel ve kişilik özelliklerini belirleyen birimlerden oluşur. Her insan
hücresinde 20 bin dolayında gen vardır. Her gen kromozomlar üzerinde özel bir
yere sahiptir. Kromozomlardaki genler X ve Y kromozomlardaki genler dışında
çifttir. Bu çiftlerden birisi anneden diğeri babadan gelmektedir (Başaran,
1999).
Kromozomlar farklı büyüklük ve
şekillerdedir. Her hücre 23 çift kromozom içermektedir. Embriyodaki her bir
çift kromozomun bir üyesi dişiden diğeri erkekten gelir. İki tip kromozom
vardır: Otozomlar ve cinsiyet kromozomları. Olağan insan yapısında 22 çift
otozomal kromozom ve bir çift cinsiyet kromozomu vardır. X harfi dişi, Y harfi
ise erkek cinsiyet kromozomunu göstermekte kullanılmaktadır. X kromozomu önemli
miktarda genetik özelliği içerirken, Y kromozomu birinci derecede erkek
cinsiyetinin belirleyicisi olarak görev yapmaktadır. Gebelikte X kromozomu anneden gelirken X ya
da Y kromozomu babadan gelmektedir. XX bileşimi dişi, XY bileşimi ise erkek
cinsiyetini belirlemektedir.
Zeka geriliğinin
biyolojik nedenleri içerisinde en yaygın olanları özelliklerin genetik geçişi ve
kromozom sapmalarıdır. Genetik geçişin kesin gibi görülen bu belirleyici
özelliğine karşın yine de gelişimin önemli ölçüde çevresel etkilerin sonucunda
biçimlendiği gerçeğini göz ardı etmemek gerekir (Smith, Ittenbach, Patton,
2002).
Birçok özellik belli bir gen çiftinin
yapısına göre bir kuşaktan diğerine geçmektedir. Geçiş otozomal (cinsiyet
kromozomları dışındaki) kromozomların baskın ya da çekinik kalıtım ve cinsiyet
bağlantılı kalıtım yoluyla oluşmaktadır. Baskın kalıtım, bireysel genin eşi üzerinde
kontrol sağlayabilmesi ya da onu baskılaması demektir. Çekinik kalıtım ise
genlerin eşlerini kontrol edememesi, özdeşlik olmayan bir eşle bir araya
geldiklerinde geri çekilmeleri durumunu tanımlar. Sadece bir diğer özdeşik
çekinik genle eşleştirildiğinde etkili olmaktadırlar. Aynı özelliği taşıyan gen
çiftlerine homozigot, farklı özellikleri taşıyan çiftlerine ise heterozigot
terimi ile adlandırılır (Smith, Ittenbach, Patton, 2002).
a.
Frajil X Sendromu
Down sendromundan sonra geriliğin en
yaygın klinik tipi olup; günümüzde kalıtsal zekâ geriliğinin en yaygın nedenidir.
Genetik geçiş mekanizması çok karmaşık olmakla birlikte X kromozomu ile
ilişkilidir. Frajil X Sendromu, X kromozomu üzerindeki FMR–1 genindeki
CGG trinükleotid tekrarlarının artması ile ortaya çıkmaktadır. Taşıyıcılar da
50–200 tekrar vardır. Tekrar sayısı arttıkça hastalığın ağırlığı da artar.
Frajil X Sendromunun ortak fiziksel
özellikleri, çıkıntılı çene, iri yumurtalıklar, uzun ve ince yüz, yumuşak
kulaklar ve eller, çıkıntılı alın ve büyük kafayı içermektedir. Sendrom,
erkeklerde ağır derecede gerilik ile ilişkilendirilmekle birlikte gerilik
düzeylerinin çeşitlilik gösterdiği görülmektedir. Zekâsı normal sınırlar
içerisinde olanlar olduğu gibi davranış problemleri, dikkat güçlükleri,
tekrarlanan davranışlar ve göz göze gelmekten kaçınmayı içerirken konuşma ve
dil örnekleri, sözcüklerin sürekli tekrarı ve bozuk plak gibi konuşmalar da
gözlenmektedir.
Kızlarda kuvvetli ve zayıf gelişim
örnekleri çeşitlilik gösterir. Kızlarda zekâ geriliği yaygın değildir, ancak
sıklıkla öğrenme yetersizlikleri gösterirler (Neely, 1991).
Son zamanlarda Frajil X ile otizm
arasında tutarlı ilişkilerin olduğu ileri sürülmektedir. Frajil X Sendromu olan
erkek çocuklarda otizm ya da otistik benzeri davranışların görülme olasılığı en
az % 5 olarak tahmin edilmektedir. Öte yandan otistik olan çocuklarda yaklaşık
% 15’inde Frajil X Sendromu görülmektedir. Frajil X Sendromu olan erkekler
sıklıkla otistik tip davranışlar göstermekle birlikte, bu davranışlar
genellikle otistik olarak tanılanmış kimselerde görülen davranışlardan daha az
belirgindir (Bellinger, Rucker ve Polloway, 1997):
A.
Baskın Genetik Geçiş
Baskın kalıtım, kahverengi gözler ve
saçların erken beyazlaşması gibi çeşitli ortak özellikleri belirlediği gibi
nadiren zekâ geriliğine eşlik eden bozukluklara neden olmaktadır. Zekâ
geriliğine eşlik edebilen en yaygın bozukluklar nörofibromatozis ve tuberous
sclerosis’tir. Bu tip bozukluklar baskın özelliğin etkin olmayışı, etkinliğin
değişkenlik göstermesi ve eşlerin ileri yaşlarda olmasından etkilenebilmektedir
(Smith, Ittenbach, Patton, 2002). Bazı genetik geçişli kromozom problemlerinden
örnek olarak aşağıdakiler sunulmuştur.
a. Nörofibromatozis
Nörofibromatozise yolaçan gen 17.
kromozomda yer alır. 3000 yeni doğandan yaklaşık birini etkilemektedir.
Olguların yarısına yakını kalıtsaldır. Bu durumda deride açık kahverengi
lekeler ve sinirler üzerinde vücudun çeşitli yerlerinde görülen yumuşak lifli
şişmeler ya da tümörler (nörofibromas) ile tanılanabilir. Derideki lekeler
birinci derecede estetik konusudur. Ancak, tümörlerin yerlerinin zekâ gelişimi
üzerinde etkileri vardır. Tümörlerin beyinde olması durumunda zekâ gelişimi
üzerinde etkisi ağır derecede olmaktadır. Aksi takdirde zekâsı normal sınırlar
içerisinde kalabilmektedir. Nörofibromatozisi olan çocukların çoğunluğu
akademik problemler gösterir. % 30’u ile 60’ında öğrenme güçlüğü tahmin
edilmektedir.
b.
Tuberous Sclerosis Complex (TSC)
Baskın gen tarafından taşınan diğer bir
deri hastalığıdır. Tümörlerin yoğunluğu patatese benzer ve bulunduğu organların
hücrelerini tahrip eder. Hafif biçimlerinde zihinsel gerilik veya ciddi sağlık
problemleri oluşabilmekte; ağır biçimlerinde ise örneğin beyin, ciğerler,
böbreklerde olması durumunda zihinsel yıkım, epilepsi (sar’a) ve erken ölümün
izlediği işlev bozukluklarına neden olabilmektedir.
B.
Çekinik Geçiş
Çekinik geçiş doğuştan metabolizma
hastalığı olarak adlandırılan vücudun yiyecekleri işleme mekanizmasının
görevini yerine getirememesinin sonucunda ortaya çıkabilen bozukluklarla
sıklıkla ilişkilendirilmektedir. Özellikle yağlar, karbonhidratlar ve
aminoasitlerle ilişkili dengesizlikler, zekâ geriliğinin ve ilişkili
yetersizliğinin nedensel etmenleri olarak en bilinen metabolizma hatalarıdır.
Genel olarak ele alındığında yaklaşık 4000
yeni doğumda bir görülmektedir. Genel sağlıkla ilişkili örnekler olarak hücre
kansızlığı ve kistik fibrozisi içerirken zekâ geriliği alanındaki örnekler
Fenilketonüri (PKU), Tay-sachs hastalığı ve Galaktosemi’yi içermektedir (Smith,
Ittenbach, Patton, 2002). Ülkemizde yapılan her beş evlilikten birisinde eşler
akrabadır. Akraba evliliklerinin % 70’i birinci derecede çekinik geçiş
olasılığını artırmaktadır (Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, 1999).
a.
Tay-sachs Hastalığı
Bu hastalık otozomal çekinik özellik
olarak kalıtsal kökenlidir. Vücut dokularında lipit ve yağların artması sonucu
oluşan bir metabolik ve ilerleyen bozucu bir hastalıktır. Bu hastalıkta
bebekler doğumda normal görünür. İki yaşın sonuna doğru hastalık kendini
gösterir. İlerleyen zamanda zekâ geriliği, nöbetler, körlük, kısmi felç ve ölüm
durumları ile sonuçlanabilir. Bu hastalığın günümüzde kesin bir tedavisi yoktur.
b. Galaktosemi
Çekinik bozuklukların ortak bir özelliği
olarak yapısal olmaktan çok biyokimyasaldır. Galaktosemi, sütte bulunan bir tür
şeker olan galaktozun glikoza çevrilmesindeki yetersizliği gösteren çekinik bir
durumdur. Sendrom sonuçları zihinsel
geriliği, ciğerlerde ve böbreklerde işlevsizliği ve gözde katarakt sorununu
gündeme getirebilmektedir. Bozukluk tanılandıktan sonra bebeğin beslenmesinde
süt ürünlerine yer verilmemesi, olası olumsuz sonuçların önüne geçilmesini sağlamaktadır.
İlk dört ayda tedavi gören çocukların zekâ bölümleri normal sınırlar içerisine
girebilmektedir.
c. Fenilketonüri (PKU)
Kanda çok miktarda fenilalanil
(phenilalaline) bulunması sonucunda oluşan bir metabolizma bozukluğudur. PKU’ya
otozomal çekinik gen neden olmaktadır. Alınan yemeklerden gelen fenilalanil
artar. Karaciğer bu maddeyi depo eder. Vücutta ve kanda bu maddenin kana
karışımı ile beyin gelişimi olumsuz yönde etkilenir.
PKU doğuştan zekâ geriliğine neden olduğu
kanıtlanmış ilk metabolik bozukluktur. Tipik belirtiler şunlardır: sarı saç,
mavi göz, kuru deri, aşırı derecede duyarlılık, aşırı hareketlilik,
saldırganlıktır. En belirgin özelliği idrarda özel bir koku olmasıdır. Deride
egzamalar ve epileptik nöbetler görülür. Doğumu izleyen ilk günlerde bebekten
alınan kan örneği PKU’nun tanılanması için yeterli olur. Tedavi süreci, yüksek
proteinli yiyeceklerde bulunan fenilalalin alımının sınırlanması ile
ilişkilidir. PKU’nun diyet tedavisinin ilk sonuçları son derece olumlu
bulunmuştur. Diyete ara verildiğinde bireyin zekâ bölümünde düşüşler oluşabilmektedir.
Diyet sodalar ve bazı düşük yağlı yiyecekler fenilalalin içerdiğinden bu
türlerinden kaçınılması gerekir (Smith, Ittebach, Patton, 2002).
d.
Lench-Nyhan Sendromu
Cinsiyet bağımlı çekinik kalıtım özelliği
nedeniyle erkeklerde çok daha yaygın bir sendromdur. PKU’dan sonra en yaygın
olarak görülen ikinci metabolizma bozukluğudur. Sendromun en önemli özelliği bireyin
kotrol edilemez kendini yaralamaya neden olan dürtüleridir.
Zihinsel engellilik nedenleri belli bazı
ölçütlere göre sınıflandırılan pek çok model vardır. Bunlar içerisinde en
yaygın olanı AAMD tarafından yapılan
sınıflandırmadır.
Bu sınıflandırmada zihinsel engellilik nedeni
yanında engellilik durumunun oluştuğu zaman da dikkate alınmaktadır. Buna göre
zihinsel gerilik nedenleri 9 grupta toplanmaktadır.
I-Bulaşıcı
hastalıklar ve zehirlenmeler
·
Rubella (Kızamıkçık)
·
Frengi
·
Toksoplazma
·
Menenjit
·
Beyin iltihabı (Encephalitis)
·
Zehirlenmeler
II-Yaralanma
ve fiziksel nedenler
III-Metabolizma
ve beslenme bozukluklar:
·
Galactos
·
Fenilketunüri (Phenyl Ketonuria-PKU)
·
Endocrine (endokrin) bozuklukları
IV-Kaba
beyin hastalıkları
·
Tuberroz-skleroz
·
Nöro-fibromatotis
V-Doğum
öncesi bilinmeyen nedenler
·
Mikrosefali
·
Hidrosefali
VI-
Kromozom anormallikleri
·
Down Sendromu-Mongolizm–21. kromozom anormalliği
VII-Gebelik
bozuklukları
VIII-Ruhsal
bozukluklar
IX-
Bozuk çevre etkileri (Yanlış eğitim)
Zihinsel Engelli
Çocukların Teşhisi:
Zihinsel engelli çocukların eğitiminde ilk aşama ve
adım uygun teşhistir. Eğitim programlarının diğer öğeleri olan amaçlar, fiziki
koşullar, dersler, ders konuları, okul içi ve dışı eğitim etkinlikleri, kullanılacak
araç ve gereçler ile yöntemler yapılan teşhise göre biçimlenir. Teşhis ne kadar
erken ve uygun belirlenirse eğitim programlarının diğer öğelerini ve eğitim
uygulamasını ona uygun şekilde düzenlemek ve yürütmek o derece kolaydır.
Zihinsel engelli çocukların ilk seçim ve
teşhislerinde uygulanacak temel ilkeler şu şekilde sıralanabilir:
1.
Çocuk bütün yönleriyle incelenmelidir.
2.
Çocuğun yalnız incelendiği zamandaki durumu değil, o ana kadar olan gelişimi de
incelenmelidir.
3.
Çocuğun tüm özelliklerinin incelenmesinde çeşitli ve uygun testler
kullanılmalıdır.
4.
İncelemeler konu uzmanları tarafından yapılmalıdır.
5.
Teşhisin doğruluk ve yanlışlığı sürekli incelemelerle kontrol edilmeli ve sonuç
daima değişikliğe açık tutulmalıdır.
6.
Teşhis çocuğun yalnız yetersiz olduğu yetenekleri değil, yeterli, üstün olduğu
ve başarılı olduğu alanları da ortaya çıkarmayı amaç edinmelidir (Çağlar,1979)
. Zihinsel engelli çocukların ilk seçimleri yaygın olarak iki aşamada yapılmaktadır;
Öğretmen
Kanaatlerine Göre İlk Seçim:
Öğretmenlerin ilk seçim yapabilmeleri için onlara bu
çocuklar hakkında temel bilgi ve beceriler kazandırıldıktan ve özel gözlem araçları
geliştirildikten sonra ilk seçim yaptırılmalıdır.
Grup Zekâ
Testine Göre İlk Seçim:
Öğretmen kanaatlerine göre zihinsel engelli
olmasından kuşku duyulan çocuklara en az iki tür grup zekâ testi
uygulanmalıdır. Her iki grup zekâ testi sonuçlarına göre yaşıtlarının arasında
%98 alt grup içine düşenler saptanmaktadır. Grup zekâ testleri sadece bireysel
incelemelere aday olarak seçileceklerin saptanması için kullanılmalıdır. Hiçbir
zaman çocuklar zihinsel engelli olarak nitelenmemeli ve bir araç olarak kullanılmamalıdır.
Öğretmen kanaatleri ve grup zekâ testleri
sonuçlarına göre zihinsel engelli olmasından kuşku duyulan çocukların ilk
teşhisleri çeşitli bireysel incelemeler sonucunda yapılmaktadır, ilk teşhiste
yapılan bireysel incelemeler şunlardır;
·
Tıbbi incelemeler
·
Bireysel zekâ ölçekleri ile çeşitli
yeteneklerinin incelenmesi
·
Sosyal olgunluk düzeyinin incelenmesi
·
Psiko-devimsel yeteneklerinin
incelenmesi
·
Uyum ve kişilik sorunlarının incelenmesi
·
Eğitim düzeylerinin incelenmesi
·
Olgu incelenmesi
En geç altı aylık aralıklarla bu incelemeler
sürdürülür. Mümkün olduğu kadar objektif testler ve ölçekler kullanılarak
çocuğun damgalanmasına neden olunmamalıdır. Bütün bu incelemelerden sonra çocuk
izlemeye tabii tutulmalı, özel sınıflara ya da kaynaştırma programına alınan
her çocuk izleme çalışması kapsamına alınmalıdır.
Eğitimleri
Zihinsel engelliler, toplum içinde yapabilecekleri
ve kendilerini sosyal ve ekonomik yönden bağımsızlığa kavuşturacak birçok
şeyleri öğrenebilir. Bunun başarılması için tek yol eğitimdir. Onların eğitimi
diğer akranlarının eğitimi ile aynı anlamdadır. Ancak eğitim-öğretim öğelerinin
niteliğinde bazı farklılaşmalar vardır. Eğitim yöntemi, kullanılan araç ve
tekniklerde farklılıkların oluşması, onların zihinsel yönden algılamada geç ve
güç kalmalarından kaynaklanmaktadır.
Zihinsel engelli çocukların eğitiminde okul öncesi
eğitimin çok büyük yararı vardır. İletişim kurma, paylaşma, konuşma
becerilerinin geliştirilmesi ve sosyalleşmesi için her zihinsel engelli çocuğun
mutlaka okul öncesi eğitimden geçirilmesi gerekir.
Ayrıca zihinsel engelli çocukların anne ve
babalarının genellikle sosyal, ekonomik ve eğitim düzeyleri açısından
diğerlerine göre daha düşük olduğu görülmektedir. Çocukları için ne
yapacaklarını bilemez, okulda kazandırılan arkadaşlıklar ve davranış
değişiklikleri evde desteklenmeyebilir. Bu nedenle okulda yapılanların evde
devamlılığını sağlamak için ana baba eğitimi gerekir. Anne ve babalara
çocuklarının eğitim gereksinimleri, özür tür ve dereceleri ile onların
özellikleri konusunda aydınlatıcı bilgiler vererek bilinçlendirmek gerekir. Bu
konuda görevler, öğretmen, özel eğitimci, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ile
psikolojik danışmanlara düşmektedir (Özgür,2000) .
Ülkemizde zihinsel engelli çocukların eğitim ve
öğretimleri özel sınıf ile kaynaştırma (entegrasyon) eğitsel düzenlemelerine
uygun olarak yürütüldüğü gösterilmektedir. Özel sınıflar, normal ilköğretim
okulları bünyesinde eğitim gören zihinsel engelli çocuklara yönelik özel araç
gereçlerle düzenlenmiş dersliklerde özel olarak yetiştirilmiş öğretmenler
tarafından özel programların uygulandığı sınıflardır. Entegrasyon kavramıyla eş
anlamlı olmak üzere kaynaştırma ise zihinsel engelli çocuklarla engelsiz olağan
çocuklar ile bir arada normal okulda ve sınıflar içinde eğitim verilmesidir.
Kaynaştırma yaklaşımının temeli en az kısıtlayıcı
eğitim ortamı ilkesidir. Bu ilkeden hareketle kaynaştırma, bireyselleştirilmiş
eğitim programlarıyla desteklenen zihinsel engelli çocukların normal akranlarıyla
sosyal iletişim açısından olumlu gelişmeler yarattığı söylenebilir.
Bireyselleştirilmiş eğitim programlarının temel amacı çocuğun sosyal, duygusal,
zihinsel ve fiziksel gelişim özelliklerini belirleyip, bu özelliklere uygun
eğitim programı düzenlemektedir. Amaca ulaşabilmek için uygun eğitim
ortamlarının hazırlanması ve zihinsel engelli çocuklara ne zaman, nerede ve
nasıl eğitim verileceğinin saptanması gerekir.
Özel eğitimde bireysellik esastır. Bireysel eğitimi
dikkate almayan eğitim uygulamalarının başarılı olma şansı yok denecek kadar
azdır. Bu nedenle özel eğitimde yaratıcı ve işlevsel yönü ağır basan
bireyselleştirilmiş, kısa ve uzun vadeli eğitim programlarına gereksinim
vardır. Böylesi bir program engelli çocuğun güçlü ve zayıf yönlerinin fark
edilmesini ve onun bu yönlerinden en üst düzeyde yararlanmasını sağlamış olur
(Bıyıklı, 1997) .
Eğitim
Yaklaşımları
Zihinsel engelli çocuklar yakın bir zamana kadar
eğitilebilir zihinsel engelli çocuklara önemli ölçüde geleneksel akademik
konular üzerinde yoğunlaşan genel eğitim programları, basitleştirilmiş şekilde
uygulanmıştır. Daha ağır zihinsel engelli çocuklar için ise çeşitli becerilerin
öğretilmesi yönünde öğretim etkinlikleri uygulanıyordu. Ancak onların
yaşamlarını daha bağımsız sürdürmelerine yardım edecek etkinliklere yeterince
yer verilmediği şeklindeydi. Günümüzde zihinsel engelli çocuklar için işlevsel
eğitim programı amaçlarının belirlenmesi şeklindeki eğitim yaklaşımına
başlandığını görmekteyiz.
İşlevsel eğitim programında tüm öğrenme etkinlikleri
öğrencilerin günlük yaşam becerilerini edinmelerini sağlamak üzere düzenlenmektedir.
Bu bakımdan bir öğrenci için işlevsel olan bir beceri diğeri için işlevsel
olmayabilir. Bu nedenle öğretmenlerin işlevsel bilgi ya da becerileri
belirleyebilmek için şu sorulara yanıt aramaları gerekir.
1.
İÇERİK, evde, okulda ya da toplumda
olanaklar çerçevesinde bağımsız işlevlerde bulunmak için gerekli bilgi ve beceriler
üzerinde yoğunlaşmakta mıdır?
2.
İÇERİK, zihinsel engelli çocuğun
gelecekteki eğitim gereksinimlerini karşılamak için yeterli genişlik ve
işbirliği sağlıyor mu?
3.
Çocuğun ailesi İÇERİĞİN hem
hâlihazırdaki hem de gelecekteki gereksinmeler için önemli olduğunu düşünüyor
mu?
4.
Öğrenci İÇERİĞİN hem hâlihazırdaki
hem de gelecekteki gereksinmeleri için önemli olduğunu düşünüyor mu?
5.
İÇERİK; çocuğun takvim yaşına,
hâlihazır zihinsel, akademik ya da davranışsal performans düzeyine uygun mudur?
6.
Öğrencinin kavram ve becerileri
öğrenmesinin sonuçları neler olabilir (Clark, 1994)?
Toplumsal Yaşam Becerileri
Eğitim programlarında işlevsel amaçların neler
olacağı Dever (1988)’in Toplumsal Yaşam Becerileri’nin Aşamalı Sınıflaması’nda
5 temel alanda 300’den fazla öğretimsel amaç beş temel amaçla gösterilmektedir.
Bunlar;
·
Kişisel bakım ve gelişim
·
Ev ve toplum yaşamı
·
İş-meslek
·
Boş zamanları değerlendirme
·
Seyahat etme
Öğretim
Yöntemleri
Zihinsel engelli çocukların eğitiminde uygulanan
öğretim yöntemlerinde davranışçı yaklaşım veya uygulamalı davranış analizine
yer verilmektedir. Uygulamalı davranış analizi, çevrenin öğrenmeyi nasıl etkilediğini
açıklayan, bilimsel olarak ortaya konulan kurallara dayalı sistematik bir
yaklaşımdır. Hedeflenen öğrenmelerin sağlanması için çevresel olayların
sistematik bir biçimde düzenlenmesi olarak tanımlanan uygulamalı davranış
analizinde yeralan öğretim yöntemleri zihinsel engelliler dışındaki diğer
yetersizliği olanlarda ve genel eğitim öğrencilerinde etkili bir biçimde
uygulanmaktadır.
Eğitsel
Yerleştirme Alternatifleri
Geçmiş yıllarda zihinsel engelli öğrenciler normal
okullar bünyesindeki özel sınıflarda, orta ve ağır olanlar ise normal
okullardan ayrı okullara yerleştiriliyordu. Son yıllarda bu uygulamaların
yerine kaynaştırma uygulamasının mümkün olduğunca olağan akranları ile birlikte
eğitilmeleri öngörülmektedir.
Zihinsel engelli çocuklar ilköğretimin ilk
sınıflarında uygulanmakta olan programlardan büyük ölçüde yararlanırlar. Bu
sınıflarda temel akademik beceriler edinirler. Ancak üst sınıflara gidildikçe
akademik konularda zorlanırlar. Bu nedenle kendileri için daha işlevsel olan konuların
öğretimine gereksinim duyarlar. Bu nedenle eğitim programlarında bazı
değişiklikler yaparak, bağımsız yaşama
için gerekli olan işlevsel beceri öğrenimi için daha somut, basit konuların
seçilmesine gidilebilir (Örneğin; boş zamanları değerlendirme, alışveriş yapma,
işe hazır olma gibi beceriler…). Çoğu öğrencinin kendiliğinden edindiği bu
becerileri zihinsel engelli çocukların öğrenebilmesi için yapılandırlmış
öğretim çalışmalarına gereksinim duyulmaktadır (Hallahan, 1996).
Ülkemizdeki Uygulamalar
Ülkemizde zihinsel engelli çocuklara
yönelik özel eğitim hizmetleri MEB bünyesinde düzenlenmekte ve yürütülmektedir.
Yürütülen hizmetler 573 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve MEB Özel Eğitim
Hizmetleri Yönetmeliği esasları uyarınca düzenlenmekte ve uygulanmaktadır. Buna
göre, zekâ geriliği gösteren çocukların yetersizliği olmayan akranlarıyla
birlikte eğitilmeleri esastır. Okul öncesi eğitim ve ilköğretim okulları bu
çocukların kayıtlarını yaptırmak ve gerekli önlemleri almak durumundadır.
Alınan tüm önlemlere rağmen okulda uygulanan programdan yeterince
yararlanamayan öğrenciler o ildeki yetkili kurul ve ekiplerinin incelemeleri
sonucunda uygun özel eğitim sınıf ya da okullarına yerleştirilebilirler. Olağan
okullarda ilköğretimlerini tamamlayan öğrenciler eğer okulun kayıt-kabul
koşulları uygunsa bir üst öğrenim kurumuna başvurabilirler.
Yönetmelikte zihinsel gerilik gösteren
çocukların eğitimlerinde kaynaştırma esas olmakla birlikte bazı özel sınıf,
okul ya da merkezlerin açılabileceği belirtilmektedir. Bunlar, olağan okullar
bünyesinde özel eğitim sınıfları, ilköğretim okulları, eğitim ve uygulama
okulları, iş eğitim merkezleri ve mesleki eğitim merkezleri olarak
sıralanmaktadır.
Özel eğitim sınıfları, olağan ilköğretim
okulları bünyesinde oluşturulan sınıflardır. Bu sınıflarda ilköğretim
programları esas alınarak bazı düzenlemelere gidilmektedir. Bu sınıflarda okulu
tamamlayanlara ilkokul diploması verilmektedir.
İlköğretim okulları, orta derecede zekâ geriliği
gösteren çocuklar içindir. Bu okullarda özel eğitim sınıflarında uygulanan
programlar uygulanır. Eğitim programı sonucunda diploma verilir. Sınıflardaki
öğrenci sayısı en fazla 10 öğrencidir.
Eğitim ve uygulama okulları, genel eğitim
programlarından yararlanamayan okul öncesi ve ilköğretim dönemlerindeki zekâ
gerilikleri ağır derecede olan çocuklar içindir. Bu okullarda öğrencilerin
özbakım ve temel yaşam becerileri ile işlevsel akademik becerilerini
geliştirmek ve topluma uyumlarını sağlamak amacıyla gelişimsel eğitim programları
uygulanır. Sınıflardaki öğrenci sayısı okul öncesi eğitim sınıflarında en fazla
6, diğer sınıflarda ise 8’dir. Öğretim süresi okul öncesi dışında 8 yıldır.
İş eğitim merkezleri, eğitim uygulama okullarını
bitiren ya da zorunlu eğitim çağı dışında kalan zekâ geriliği gösteren çocuklar
içindir. Bu merkezlerde, öğrencilerin temel yaşam becerilerini geliştirmek, öğrenme
gereksinimlerini karşılamak, topluma uyumlarını sağlamak, onları işe hazırlamak
amacıyla farklı konu ve sürelerde meslek kursları düzenlemektedir.
Mesleki eğitim merkezleri ilköğretimi tamamlayan 20
yaşından gün almamış zeka geriliği orta derecede olan ya da ilköğretimi tamamlayıp
genel ve mesleki ortaöğretim programlarına devam edemeyecek durumda olanlar
içindir. Bu merkezlerde zeka geriliği gösterenlerin yaşam becerilerini
geliştirmek, öğrenme gereksinimlerini karşılamak, topluma uyumunu sağlamak, iş
ve mesleğe hazırlamak amacıyla farklı konu ve sürelerde meslek kursları
düzenlenmektedir.
Bu düzenlemelerin yanı sıra MEB’e bağlı olarak
açılmış özel özel eğitim kurumları bulunmaktadır. Ayrıca üniversitelerin
bünyesinde açılmış okul ya da merkezler vardır. Sosyal güvencesi olsun olmasın
bu kurumlarda eğitim gören çocukların ailelerine belirli bir eğitim ücreti
ödenmektedir.
Yrd.Doç.Dr.
İskender ÖZGÖR
Yorumlar
Yorum Gönder