"Tansiyonu, şekeri olan adam özürlü maaşı alıyor"


Hekim olarak ülkenin yaşanabilir bir ülke olmadı için çabaladıklarını belirten Tıp İş Genel Sekreteri Dr. Ömer Gür, vatandaş olabilmek için muayene olmadan sağlam raporu almak isteyen insanların kendilerini tehdit ettiğini kaydetti. Huzurlu bir şekilde hizmet verebilmek için doktorun iyi dinlenmiş olması gerektiğini belirten Gür, Avrupa standartlarına göre bir günde bir doktora çok fazla hasta düştüğünü söyledi. İşte Hasan Hastürer’le Bugün ve Son Nokta Programı’ndan öne çıkan detaylar şu şekilde: 

‘YAŞANABİLİR BİR ÜLKE İÇİN...’ 
“Biz hekimler olarak bu ülkede yaşanabilir bir ülke olması için büyük çabalar gösteriyoruz. Erol Bey sendikayı aldıktan sonra Tıp İş taraf olmuştur. Biz tarafız. Halktan yana tarafız. Bu ülkede atalarımız savaş vermişler biz bu ülkede yaşayabilelim diye. Bizim de yaptığımız ufacık zerreciklerdir dbunlar. Vatandaşımıza daha iyi bir hizmet sunmak istiyoruz. Vatandaşın muayene olma hakkı olmalıdır. Hekim haklarına, hasta haklarına aykırıdır bunun tersi.”
‘HUZURLU DOKTOR HUZURLU HASTA’ 
“Hekim hakları en önemli hasta hakkıdır. Karşında huzurlu dinlenmiş normal hasta bakan hekim bulamazsınız 30. Hastadan sonra siz hastayı dinlemek bile istemezsiniz. Doktorun dinlenmiş olması lazımdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün bu konuda talimatı vardır. Bir hekim günde 12-15 hastaya bakar. Bizde en fazla 25 hafta. 25’in üzerinde hastaya bakmış olmuyoruz. Şimdi son yığılmalardan sonra bu rakam 25-30 civarındaydı. Başhekimlik bunu zorladı. 40’a çıkarın ve her numara için bir aileye bakın dedi. Örneğin bir aile gelecek tek bir numara alacak ve birçok kişi o numara ile muayene olacak. Zaten siz hastalara bakmıyorsunuz sadece imza atıyorsunuz deniliyor. Bizden istenen test ise biz testi yapıyoruz.”
‘TEST YAPMADAN İMZA İSTİYORLAR’ 
“Ben Akdoğan’da oturuyorum. Kapıma gelirler falan sporcuları muayene etmeden imza at diye. Ben kendi oğluma da test yaptırıyorum o da sporcu. İmza atmayınca doktor kötü oluyor. Ancak biz bu konuda mesleğimizi hakkıyla yapmak zorundayız. Bize test yapmadan imzalamızı istiyorlar. İmzalayan iyi doktor oluyor imzalamayan kötü doktor oluyor. “
‘GERÇEK HASTALARA BAKAMIYORUZ’ 
“2003’te vatandaşlıklar furyası olmuştu. Binlerce insan vatandaşlık için toplanmıştı. Şu anda da vatandaşlıklar o hızda sürüyor. Bunun bir anlamı da yoktur. Esas vatandaşımızı mağdur etmekten, muayene sıralarını almaktan, başka bir şey değildir. Bizim yazdığımız özürlüdür diye rapor verdiğimiz insanların da vatandaş olmadığını zannetmeyin. Gerçek hastalara bakamıyoruz biz. Bir hastaya baktım daha önce kulak problemi vardı işitme testi normal getirilmiş. Büyük ihtimal o test başkası tarafından yapılmış ancak kulağında kronik rahatsızlık var. “
‘ÖZÜRLÜ RAPORU’ 
“İddia ediyoruz ki özürlü kişilerin çoğu sonradan gelmedir. Bunu kendi idareleri söylüyordu. 2 sene önce 4.250 özürlü var. Bunların çoğu sonradan gelendi. Biz yaşadıklarımızı biliyoruz. Sağır dilsiz vatandaş olup sonradan maaş için tekrar gelenler var. Biz oraya ibare koyduğumuzda 1 sene önce vatandaş olmuş 18 yaşındaki çocuk bizi tehdit ediyor o ibareyi oradan kaldırın diye. Aile tehdit ediyor, sosyal güvenlik bakanlığından bir müdür arıyor Erol Bey’i. Tansiyonu, şekeri olan adam özürlü maaşı alıyor.
Sonra Ankara’dan çocuk geliyor vatandaş yapıyor onu da. Sonra özürlü için müraacatta bulunuyor. Bunlar defalarca görülüyor. Bugün boğazı yandığı için özürlü maaşı alan insanlar var. Bunun için emekli olmak istiyor. Ve emekli maaş istiyor. Biz din dil ırk ayrımı yapmayız. Hastalıkta parası olsun olmasın muayene ederiz.”
‘EŞİTLİK’ 
“Ben doktorum herkese eşit davranmak durumundayım. Ancak halkımın sıkıntılarını da görüyorum. Sonradan gelip vatandaş olup bu ülkeyi vatan bilen insanlara sözüm yok ama bir dönem burada işçi akışı olduğunda 25 hastamın 3 tanesi vatandaştı. Onlara hizmet veriliyordu. Poliklinik bittikten sonra acil doluyor. Sosyal sigortasız çalışan insanlar işe gittiğinde günlüklerini kaybedecekler, maaşları kesilecek. O yüzden patronları akşamları acile muayeneye gönderiyor. 25 hasta bakıyorsan ve gelen hasta numara bulamıyorsa bir yere kaçıyor. Hastalar geliyor numara almak için bir sistem kurulmadı. Hasta 6-7’de geliyor.”
‘SINIR DIŞI EDİLENLER’ 
“Basın yolu ile bakan bize bir açıklama yapmış. Geçen gün müdürü ile konuştuk benim bilgim dahilinde bizi sağlık bakanlığı toplantıya çağırmadı. Sorunlarla ilgili çare bulalım denilmesini bekliyoruz. Muayene kararına göre bizim muayenelerimizin bir anlamı var mı onu bilmek istiyoruz. İkincisi esas vatandaşımızı mağdur etmemek istiyoruz. Bu yüzden bakanlığa bir tekzip çektik. Mesai dışına çıkmak da çözüm olmaz. Biz insanlara özürlü raporu verdiğimizde vatandaş olmayacaklar mı? Olacaklarsa bize neden eziyet ediliyor? Bu insanlara neden eziyet ediliyor. Hepatit C’le sınır dışı ediliyor birkaç ay sonra dönüyorlar. Ya da bakanlar kururu kararıyla ailelerin bütünlüğü adı altında sınır dışı edilenler geri dönüyor. En önemlisi adalet. Bu konuda da bir standart yok.”
Deveye sormuşlar boynun niye eğri? Deve de demiş ki nerem doğru ki? Peki hadi deve bir hayvandır ve yaşadığı coğrafya ortamına uygun bir bedensel yapısı vardır. Düz bir ortamda yaşayan insanın bile kas yapısı ona uygundur, dağlarda yaşayan biri yanlıştır. Bütün mesele devenin de hiçbir yeri doğru değil diyerek bunu toplumsal hayata transfer edemezsiniz. Hiç kuşkusuz hayatta hedefler kaçınılmazdır ve hedeflere giderken de bir takım sıkıntılar yaşanabilir. Bütün mesele toplumsal yapı içerisinde hayatın akışkanlığının olabildiğince az sorunlu olmasıdır. Biz bu işi becerebildik mi? Becerseydik insanlarımız bu kadar şikayet etmezdi. Kurumlaşma, sistem ne kadar sağlıklı olursa insan faktörünün olumsuz etkilenme riski o kadar azalır.
Beklentiler ne kadar yüksekse orada kurumsallaşmada sorun var demektir. Toplumların büyük bir kesimi bağışıklık kazanırlar olumsuzluklara. Bir grup insan da farkındalık koyacak şekilde tepkilerini ortaya koyarlar. Yani kuyunun dibindeki kurbağa için gökyüzü kuğunun ağzı kadardır. Çağdaş bir toplumun örgütsel reaksiyon ortaya koyma özelliği vardır. Kıbrıs Türk toplumunda gerçek anlamda mücadeleye katkı koyan kuruluşlar sanıldığının çok çok altındadır. Bu iki parmaklarımı yan yana koysam bu kadar örgütün olduğuna vicdanım el vermez. Bu olumsuzluklardan toplum etkilenirken sağlık alanında olumsuzluk olabildiğince aşağıda olmalı. Bizim ülkemizde mesleğin çalışanları hükümetten daha çok gaile edilir. Toplumlarımız da bu bağlamda örnek içerisindedir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEDEF HASTALIĞI ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ