‘Halden anlamak’ için 30 yıl sabretti

Eczacı Hülya Bostanoğlu, görme engelli bir müzisyene verdiği sözü tutmak için 30 yıl sonra mesleğini bıraktı, konservatuvar okudu... Emekli ikrameyisiyle açtığı sanat evinde fiziksel engelli ama yetenekli insanlara kucak açtı.
ÖZGÜR Faruk o akşam her zamankinden erken yatmıştı. Ama sabaha karşı onu ne uyku tuttu, ne de hayat. Her gün öğlene kadar uyuyan Özgür Faruk sabahın beşinde uyandı. Kırmızı kazağını giyerken gözleri parlıyordu. Yıllarca sokağa çıkmaya zorlanan genç adam Antalya Sanat Evi’ne gitmeye can atıyordu. Çünkü o gün reklam çekimleri vardı. VakıfBank’ın Halden Anlayanlar kurumsal filmlerinin ikincisinde Özgür Faruk ve arkadaşlarının öyküsü anlatılacaktı. Ve bu öykünün baş kahramanlarından Hülya Bostanoğlu’nun bitmeyen azmi... Şimdi gelin bu filmi hep beraber başa saralım ve Ankara’da verilen bir sözün Antalya’da nasıl tutulduğuna ve bu sözle onlarca engellinin de hayata nasıl tutunduğuna bakalım.
Eczacı Hülya Bostanoğlu emekli olmaya karar veriyor ama niyeti bir köşeye çekilmek değil. Yıllar önce verdiği ve yüreğinin bir köşesinde sakladığı sözü tutmak için yapması gereken çok önemli bir şey daha var: Konservatuvara girmek: “Lisede okul koridorlarında sürekli Gülnihal söylüyordum, İngilizce hocam da beni dinliyordu. Bir gün ‘Seni yönlendireyim git koroda söyle’ dedi. Beni yönlendirdiği koroda görme engelli eşi de vardı ve kanun çalıyordu. Gözleri görmüyordu ama müthiş bir kulağı vardı. İlk kez dinlediği bir besteyi bile eksiksiz çalardı. Konservatuar sınavını kazandı ama ‘Bir özel hoca lazım’ diyerek okula almadılar. Yüreğimde o acıyı hissettim, onunla  ağladım. İnanın öylesine güçlü bir sesti ki, Türkiye için bir kayıptı. Ona ‘Söz veriyorum, bir gün bu okulu okuyacağım. Ne öğrenirsem de engelli arkadaşlarımla paylaşacağım’ dedim. ‘Öyle bir gün hiç olmayacak. Senin de  bir hayatın var’ dedi.”
Bu sırada Hülya Bostanoğlu Eczacılık Fakültesi’ni kazanıyor, evleniyor, iki çocuk sahibi oluyor ama hep korolarda yer alıyor, ne müzikten ne de verdiği sözden kopmuyor: “1980’de kalktık Antalya’ya geldik. Eşim mimar ben de eczacılık yapıyordum. Eczacılık hayatında çok yer kaplıyordu ve bu bana yetmiyordu. Bir yandan da herkesi dinliyordum. Semtin Güzin Ablası gibi olmuştum. Bir gün geldi ‘Frene basayım’ dedim. Çünkü 50 yaşımı kutluyordum. Konservatuvar sözümü unutmamıştım. Sınava girdim, kazandım ve mezun olduktan sonra ‘Sözünü tutma zamanın geldi’ dedim. İlk önce Sakatlar Derneği’ne gittim. Derneğin içinde bir koro kurdum. Kim istiyorsa geldi. Yerel yönetimlerden destek istedim ama kimse gönüllü olduğuma inanmak istemiyordu. Akıllarına ‘Bir menfaati vardır’ düşüncesi yerleşmiş. ‘Tek başıma yürüyeceğim’ dedim.”
Engelliler istismar edildi
Bostanoğlu’nun amacı, yıllar önce verdiği sözü tutmak ve mümkün olduğu kadar çok engelliye müzik eğitimi verebilmekti. Bunun için yerel yönetimlerden AB fonlarına kadar başvurmadığı yer kalmadı ve emeklilik ikramiyesi dahil her şeyini adayarak sözünü tuttu: “Bu tür fonları dernek olmadan alamıyorsunuz ben de dernekleşmek istemiyorum çünkü bu şekilde engelliler sürekli istismar edilmiş. Biz burada gönüllü arkadaşlarımızla gücümüzün yettiği kadar bu işi götürmek istiyoruz. Elimde emekli maaşım vardı, kredi de çekerek sanat evi kurdum. Gönüllü arkadaşlarım ve korodaki arkadaşların anneleri ile hep beraber çalıştık. Yoktan var ettiğimiz bu mekanda şimdi herkesin bir dolabı, çekmecesi var. Eşyalarını, notalarını koyuyorlar. Bu kadar basit şeyler bile onlar için çok önemli. Mutluluklarını her sabah gözlerinden okumak ömre bedel. Şundan eminim ki ben nefes aldığım ve onlar mutlu olduğu sürece sanat evi hizmeti sürdürecek.
ENGELLİLERE YARDIM İÇİN BİR ÇAĞRI
Birçok aile çocuklarını getiremiyor. Evlere kadar gidip ailelere bunun önemini anlatıyoruz. Sanatın açamayacağı kapı yok çünkü. Gönüllülerimiz de onları buraya getirmek için çalışıyor. Bu konuda daha çok gönüllüye ihtiyacımız var.
HAYATIN RENKLERİNE TUTUNMAK
Antalya Engelliler Sanat Evi’nin öğrencileri arasında Mehmet Kalkan ve eşi Sevgi Hanım’da var. Onların hikayesi, Sanat Evi’nin fiziksel engelleri kaldırıp insanları hayata nasıl bağladığının en canlı örneklerinden biri. Sanat Evi aracalığıyla tanışıp evlendiler, müzikle hayatlarına renk kattılar.
AYRICALIK DEĞİL ÖNCELİK İSTİYORUZ
Bizim de bazı kamu kurumlarında işimiz var ama biliyorsunuz hepsi tıklım tıklım kalabalık. Fiziksel koşullar nedeniyle ne sandalyemizde oturmamız ne de ayakta durmamız mümkün. Ayrıcalık istemiyoruz, bize öncelik tanısınlar yeter.
KEŞKE DUVARLARI AŞIRTMASALAR
Bize “Eve kapanmayın” deniyor ama hadi gelin sokağa çıkalım. Metro hattı yapıldı ama bizim vagonlara girişimizi düşünen olmadı. Yollara engelli parkeleri döşeniyor ama özel yol duvarın önünde bitiyor. Engelleri aşmaya çalışıyoruz tamam da bari duvarları aşırtmasalar.
 http://haber.stargazete.com/cumartesi/halden-anlamak-icin-30-yil-sabretti/haber-722552

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEDEF HASTALIĞI ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ