GÖRME ENGELLİLER İÇİN INTERNET OLANAKLARI




GÖRME ENGELLİLER İÇİN INTERNET OLANAKLARI

----&----
İBRAHİM ELİBAL (Oturum Başkanı)- Şimdi duyduk ki, “Türkiye'yi Internet’e taşıyalım” sloganıyla inet-tr bir sempozyum düzenliyor. Biz de arkadaşlarla birlikte dedik ki, “madem Türkiye'yi Internet’e taşıyorlar, biz de bir ucundan tutalım, belki bir katkımız olur; aynı zamanda taşırken biz de bulunalım ki, daha önce kente taşıdılar uygarlığı, biz olmadığımız için çarpık kentleşmeden çok çektik, en azından şimdi çarpık net’leşmeyelim ki sanal dünyada da kentsel yaşamda karşılaştığımız sorunlarla en azından gelecekte karşılaşmayalım diye.”
Biz kimdik, onu söyleyelim: Biz, TBKİ idik. TBKİ’nin açılımı neydi; tabii ki Tembel Beceriksiz Körler İnisiyatifi değil, Türkiye Bilişen Körler İnisiyatifi. Türkiye Bilişen Körler İnisiyatifi ne zaman doğdu; 2000 yılının 22 Nisanında Ankara’da yaptığımız bir toplantıda. Bu toplantı Internet Haftasında, kaçıncı Internet Haftası olduğunu hatırlamıyorum; ama 2000 yılında düzenlenen Internet Haftası kapsamında yapılmış bir toplantıydı. Sevgili Mustafa Akgül hocamız, Ethem Derman ve Sami Dönmez, Türkiye Internet Üst Kurulundan 3 kişinin de desteğiyle bu toplantıyı gerçekleştirdik. Amacımız, bilgisayar kullanan, bilgi teknolojilerinden faydalanan körlerin sayısının artırılması, körlerin bilgisayar kullanımı ve Internet erişiminin önündeki engellerin aşılması ve bununla ilgili gerekli olan hukuki ve sosyal düzenlemelerin yapılmasıydı. Bu amaçla yola çıktık ve şimdiye kadar bir dizi toplantı gerçekleştirdik. Sayımız gittikçe artıyor, bizi duyan ve bizi duymakla kalmayıp bizim taleplerimizi anlayan insanların sayısı; ama henüz istenilen noktada değiliz tabii ki.
Nereden çıktı bilgisayar ya da Internet? “Toplum henüz sağlam insanına bilgisayar kullanmayı ve Internet erişimini sağlayamamışken, siz nereden çıktınız” diyenler için, ki aramızda bulunan hiç kimsenin bunu söylediğini sanmıyorum; ama sevgili Engin Albayrak’a sözü bırakmak istiyorum. Sayın Albayrak, körler için neden bilgisayar ve Internet erişiminin elzem olduğunu, neden zorunlu olduğunu anlatmaya çalışacak.
Teşekkürler.
ENGİN ALBAYRAK- Arkadaşlar, selam. Çoğunuz beni tanıyorsunuz, ben de görme engelli bir bilgisayar kullanıcısıyım; yani bilişen bir körüm.
Biz bilgisayarı niye bu kadar önemsiyoruz; yani daha iş bile bulamamışken, daha aş bile bulamamışken, daha eş bile bulamamışken, niye “ille de önce bir bilgisayarımız olsun da sonrasına bakarız” gibi bir saplantı içine girdik?
Arkadaşlar, hepimiz -yani buradaki görme engellilerden veya görme engelliyi tanıyan buradaki bireylerden söz ediyorum- tanık olmuşuzdur; bir görme engelli öğrenci bir ders çalışmasını hazırlarken -bu bir ödev olabilir, bir ders notunu okumak olabilir veya bir herhangi bir nedenle bir araştırma yapıyordur- bu araştırmasını yaparken ne kadar zorlandığına defalarca tanık olmuşuzdur. Öncelikle bir yazılı kaynağı tespit etmemiz gerekiyor, yani hangi kaynağın bize gerekli olduğunu tespit etmemiz gerekiyor, bunun için kütüphanede kaynak taraması gerekiyor. Bunu kiminle yapacağız; çünkü kaynakların hiçbiri bizim okuyacağımız formatta değil, bir görenin yardımı olması gerekiyor. Ama bu görenin işi çok zor; çünkü tek tek bize kaynakları okuyacak, içindeki bilgileri, yani konu başlıklarını bileceğiz. Ondan sonra istediğimiz kaynağı buldum diyelim, bu kaynağı bize kim okuyup da bilgilenmemizi sağlayacak veya istediğimiz yazıyı oluşturmamız için istediğimiz belgeye dönüştürmemizi sağlayacak; yine bir gören bunu yapacak.
Bazı büyük kentlerde “görenler olmasa da olur canım, biz ufak tefek işlerimizi yapıyoruz işte.” Mesela nasıl yapıyoruz? Sesli kütüphanelerimiz var, kabartma kütüphanelerimiz yeni yeni oluştu Allah’a şükür, Altı Noktada makine var. Bu kütüphanelerde bulabildiğimiz kaynaklarla işimizi görmeye çalışıyoruz; ama bunlar genellikle biraz eski tarihli, biraz daha popüler olan kaynaklar oluyor, biraz az popüler olan veya herkesin işine yaramayacak kaynaklar buralarda bulunmuyor veya çok sevdiğimiz bir kitap var, herkes sözünü ediyor “şu kitap da ne kadar çok sattı” eleştirilerini oradan buradan duyuyoruz, ama o kitabı bir okumamız gerekiyor. Kim okuyacak bize; eğer sesli veya kabartma baskı kopyasını bulamamışsak, bir gören okuyacak. Ama o okuyacak olan gören, ya para karşılığı bunu bize okuyacak veya o da seviyorsa eğer zevk için bize katlanacak; ama zamanını ayıracak, birlikte okuyacağız filan, yani bir sürü sorunla karşılaşıyoruz. Bir yazı yazacağız, diyelim ki bir devlet dairesine bir dilekçe yazılacak; bu dilekçemizi kim yazacak?
Şimdi sayamayacağım, aklıma gelmeyen buna benzer bir çok sorunumuz vardı; ama bu sorunların neredeyse tamamı yok, çünkü bilgisayar var. Biz bilgisayarımızın başına geçtiğimiz zaman artık Internet’in herhangi bir köşesinde bulabileceğimiz bir elektronik kitabı anında bilgisayarımızı indirip istediğimiz aralıklarla, istediğimiz şekilde, istersek tümünü bir günde -vaktimiz varsa- istersek günde 10 dakika ayırarak rahat rahat okuyabiliyoruz. Yani elektronik ortamda bir kopyası bulunan her kitaba ulaşmamız artık mümkün; çünkü bilgisayarla bunu okuyabiliyoruz, hatta üzerinde ufak tefek notlar alıp değişiklikler yapabiliyoruz. Çünkü o kitap bizim, kütüphaneden filan ödünç almadık; bu bir yararı.
Bir başka yararı da şu: Eşimize dostumuza mektup yazacaksak, bir göreni çağırıp da “hele şu mektubu bana bir yazıver” demiyoruz, para isteyeceksek “bunu nasıl yazdırayım, bir görene yazdırıyorum, babamdan para isteyeceğim, ayıp olmaz mı” filan diye kaygılarımız yok; çünkü kendimiz yazıyoruz, kendimiz kağıda bastırıyoruz ve hatta biraz becerimiz varsa, zarfın üstünü bile printer’de kendimiz yazıp postaya atması kalıyor bir tek ya da babamızın da bilgisayarı varsa mail atıveriyoruz, daha kolay. Bir başka yararı, babamızdan bizim mektubumuza cevap geldiğinde, bu cevabı da okutmak için bir görene ihtiyacımız yok; koyuyoruz tarayıcımızın içine, basıyoruz bir butona, mektup anında bilgisayarın ekranına, bilgisayarın hard diskine yerleşiveriyor bizim okuyabileceğimiz harflerle, yani bizim elektronik harflerle. Oradan istediğimiz gibi, bilgisayardaki daha önceki kitaplarımızı nasıl okuyorsak, bunu da o şekilde okuyabiliyoruz.
Bilgisayarın bu nedenle biz görmeyenlere, görenlerden daha çok gerekli bir araç olduğuna inanıyoruz. Bu görenlere gerekli olmadığı anlamına gelmiyor, görenler bilgisayarla birçok işlerini çok daha kolay yapıyorlar; ama bilgisayar olmadan da yapıyorlardı o işlerini, biraz geç oluyordu, biraz güç oluyordu, ama kendi başlarına yapıyorlardı. Biz, bilgisayar olmadan, birinin yardımı olmadan bu işlerimizi yapamıyorduk; şimdiyse bilgisayarla hem Türkiye'de ve dünyada olup biten tüm olayları, hem de yazmamız gereken yazılarımızı, okumamız gereken tüm kaynaklarımızı tarayabiliyoruz. Herhangi bir bilgiye ulaştığımız zaman, o bilginin kaynağının ta kendisine; yani o bilginin yazarına kadar ulaşma şansımız var, bunlar bizim için çok değerli olanaklar, o nedenle de bu olanaklar için bilgisayarı kullanmak zorundayız.
Az önce dedik ya, iş bulamayanlarımız var, aş bulamayanlarımız var; bilgisayarı nasıl alacak bu arkadaşlarımız? Biz, “herkes evine bilgisayar alsın” diye bir kaygı veya bir kampanya yürütme çabasında değiliz; bizim yapmaya çalıştığımız şey, önce görme engelliler bilgisayar kullanmak zorunda olduklarının bir farkına varmalı. Görme engellilere hizmet götüren kurum ve kuruluşlar, bu hizmetleri bilgisayar yardımıyla daha ucuz ve kaliteli olarak verebileceklerinin farkına varmalı. Bu bilinç gerçekleştikten sonra ne olacak?
Arkadaşlar, benim bir hayalim var; birtakım derneklerle, birtakım kurum ve kuruluşlarla eğer birtakım hizmetler için görüşüyorsak, ilişki içindeysek, bu ilişki içinde olduğumuz tüm kurum ve kuruluşların bizim kullanımımıza açık bilgisayarları içeren birer odası olmalı ve bu odalarda bu bilgisayarları istediğimiz gibi kullanabilmeliyiz. Eğer bilgisayar kullanmayı bilmiyorsak da bir operatör yardımıyla, bize az çok yardımcı olacak bir operatör yardımıyla; ama işimizin önemli kısımlarını kendi kendimize yaparak bu işi becerebilmeliyiz. İlle de evimize bilgisayar almamız gerekmiyor; ama bir yazımızı, istediğimiz bir kütüphaneye Internet üzerinden girerek, o bilgisayarda kendimiz okuyabilmeliyiz, oradan istediğimiz kadar printer kağıdına kopyasını çıkartabilmeliyiz, hatta bir el baskısını alabilmeliyiz. Bu olanakları bize hizmet veren kurum ve kuruluşlar bizim için sağlamalı, bunlar çok pahalı olanaklar değil, en azından şu anda bize verilmeye çalışılan eğitim kadar pahalı değil.
Bu konuda şu anda aklıma gelenler bunlar. Biz bunun için bu yola çıktık, bunun için bu toplantıları yapıyoruz. Lütfen, şu anda bizi dinleyen ve bu konuyu yeni öğrenenler varsa, biraz daha üzerinde düşünsünler.
Sorusu olan varsa şu anda alabilirim.
Teşekkürler.
OTURUM BAŞKANI- Sevgili Ali Cengiz Arkadaşımız da, Engin söyledi, bizim için birçok alanda bilgisayar gerekli. Görme yetisine sahip, görme yetisini kullanabilen insanlar için bilgisayar ya da bilgi teknolojileri, hayatlarını kolaylaştırıcı bir etken. Ancak bizim içinse, bizim görebilirken yapabileceğimiz şeyleri görmediğimiz zaman, yani kör olan birisi için bağımsız bir şekilde, birine ihtiyaç duymadan yapabilmemizi, en azından bir kısmını yapabilmemizi sağlayan ya da sağlama ihtimali olan; çünkü bu alana az sonra yine değineceğiz, bilgi teknolojilerinde ve Internet’te yine de körlerin önünde erişilebilirlik sıkıntıları var.
Sözü yine Ali arkadaşa bırakmak istiyorum. Ali Cengiz arkadaşımız da bilgisayarın, körlerin eğitimi ve istihdamı alanındaki katkılarından söz edecek.
Buyurun.
ALİ CENGİZ- Teşekkür ediyorum. Hepiniz hoş geldiniz.
Bir insanın topluma katılabilmesi, toplum yaşamının bir parçası haline gelebilmesinin temel koşulu iş edinmesi, iş edinmenin temel koşulu da eğitim gibi görünüyor. Bu iki konu birbiriyle çok içli dışlı, dolayısıyla bu iki konuyu birlikte ele almayı düşündük; ama daha iyi anlaşılması bakımından ayrı başlıklar halinde anlatmaya çalışacağım.
Aslında görme engellilerin istihdamına ve eğitimine bilgisayarın yaptığı katkı da temelde ortak; çünkü bizim bu iki alanda da temel sorunumuz, normal yazıyı okuyamamak ve yazamamaktan geçiyor. Dolayısıyla bilgisayar bu sorunumuzu neredeyse tamamen ortadan kaldırdığından, bizim artık eğitim ve istihdamla ilgili sorunumuz yok denecek kadar az bir hale geliyor.
Eğitimdeki temel sorunumuz nedir; demin de söylediğim gibi, normal yazıyı okuyamamak ve yazamamak. Okumasız bir eğitim düşünemeyiz, eğitim kurumlarında kabartma yazı, ilköğretim okullarında kabartma yazı kitaplarla bu okuma eksiğimizi bir şekilde gidermeye çalışıyoruz; fakat kabartma yazı kitaplar bir kere çok eski kitaplar oluyor. Basımı çok pahalı ve külfetli bir iş olduğu için, her sene yeni çıkan kitabı basarak öğrencilerin kullanımına sunmak mümkün olmuyor; ama bilgisayar sayesinde artık bu mümkün. Bilgisayarın tarayıcısının önüne kitaplar konuluyor ve kabartma olarak her sene yeni basım kitaplar öğrencilerin kullanımına sunulabiliyor.
Lise ve üniversite yıllarında kabartma kitap bulmamız da mümkün değildi, fakat artık bu da bilgisayar sayesinde mümkün; çünkü gerek tarayıcılardan yararlanarak, gerek Internet ortamında, bilgisayar ortamında hazırlanmış kitaplara Internet yoluyla ulaşarak bu eksiğimizi de gidermemiz artık mümkün olacak ve okuma eksiğimizi neredeyse tamamen ortadan kaldırmış olacak bilgisayar.
Bir başka eksiğimiz de normal yazıyı yazamıyor almaktan kaynaklanan eksiğimizdi. Bu öncelikle not alma açısından büyük bir sorun yaratıyordu; çünkü kabartma yazıyla not almak, hem çok külfetli bir iş, yanınızda bir araç-gereç taşımak zorundasınız. Herkes kabartma yazıyı büyük bir verimlilikle kullanamayabiliyor; çünkü kabartma yazının öğrenimi ve kullanımı çok zor, ayrıca gürültülü bir makineyle yazmak zorundasınız. Dolayısıyla 80 kişilik bir sınıfta kabartma yazıyla not tutmaya kalktığınızda kimsenin ders dinlemesi mümkün değil; ama küçük bir taşınabilir bilgisayar sayesinde bu sorun tamamen ortadan kalkıyor, notlarımızı sessiz sedasız alıyoruz, üzerinde gerekli düzeltmeleri daha sonra yapıyoruz ve gerektiğinde ders çalışmak amacıyla da bunları kullanıyoruz. Artık başkalarının notlarından yararlanmak ya da dersi kasete kaydedip sonra tekrar dinlemek gibi zorluklar kalmıyor.
Bir başka sorun -bu istihdamla da bağlantılı- görme engellilerin pek çok alanda eğitim yapmasına izin verilmiyordu, örneğin mühendislik fakültelerini tercih etmemiz bile yasal olarak engelleniyordu; çünkü görme engelli bir insanın mühendislik eğitimi yapması ve mühendislik yapması mümkün değildi. Ama artık bilgisayar sayesinde bu da mümkün hale geldi; çünkü bilgisayarla çizimler yapmak, yapılan çizimleri kontrol etmek, yani projeler yapmak ve kontrol etmek artık yapılamayacak bir iş değil, görme engelli bir insanın yapamayacağı bir iş değil. Bilgisayar sayesinde bunun gibi pek çok başka alanda görme engellilerin önündeki engeller tamamen ortadan kalkmış durumda.
İstihdam alanında yine aynı sorundan kaynaklanan nedenlerle görme engellilerin iş alanları çok kısıtlanmıştı, pek çok görme engelli insan santralcilik yapıyordu sadece. Bir grup avukat, psikolog, öğretmen var belki; ama bunun dışındaki mesleklerde görme engellilerin çalışması gerçekten mümkün değildi. Ama okuma yazma eksikliği artık ortadan kalktığına göre, bu sorun giderildiğine göre, gören bir insanın herhangi bir büroda yapacağı bütün işleri görme engelli bir insanın yapması mümkün. Dolayısıyla bilgisayar, görme engellilerin önünde çok önemli bir açılım sağlıyor. Ayrıca bilgisayarın bizzat kendisi görme engellilere bir iş olanağı sağlıyor; çünkü görme engelliler bilgisayar programcılığı yapabilir.
Bu konuda söyleyebileceklerim, şu an aklıma gelenler bunlar. Daha sonra arkadaşlar, bilgisayara görme engellilerin erişimi konusunda bir tanıtım yapacaklar ve bu söylediklerimin geçerliliği somut hale gelmiş olacak.
Teşekkür ediyorum.
 OTURUM BAŞKANI- Arkadaşlar; sorularınız olursa eğer, konuşmacı arkadaşlarımız konuşmalarını bitirdikten sonra da sorabilirsiniz. Ali arkadaşımıza sorunuz varsa alabiliriz şu anda.
Az önce de söylemiştim, bilgisayar kullanmak da ya da Internet’e erişmek de yeterli değil, bilgisayar kullanırken ya da Internet’e erişirken karşılaştığımız engeller var; nasıl biz sokağa çıktığımızda gitmek istediğimiz yere giderken hedefe ulaşmak için birçok engeli aşmak zorunda kalıyorsak, bilgisayar ve Internet için de bu tür engellerle karşılaşıyoruz.
Sevgili Recep Kısacık arkadaşımız, körlerin bilgisayar kullanmasının ve Internet erişiminin önündeki engeller ve örgütlenme, hukuksal düzenlemeler konularında söz alacak.
Buyurun.
RECEP KISACIK- Teşekkürler, hepiniz hoş geldiniz.
Bilgisayar ve görme özürlüyü bir arada düşünmek, yaklaşık 3-4 yıl öncesine kadar görme özürlüler arasında bile fazlaca düşünülen bir olay değildi. Bunun en büyük iki nedeni var; Türkiye'de görmeyenler, ekonomik olarak en alt kesimde olan insanlar, yeterli ekonomik olanakları yok, bilgisayar ve bilgi teknolojileri ekonomik bakımdan pahalı. İkincisi de şu: Görmeyenler, bir görmeyenin bilgisayar kullanımını sağlayan araçlardan ve yazılımlardan yoksun.
Bilgisayar dünyası çok hızlı değişen bir alan, burada aylar çok şey ifade ediyor, 3 ay önce kullandığımız yazılımı 3 ay sonra kullanamaz hale geliyoruz, başka bir yazılım çıkıyor. Bu yazılımların görme özürlülerin kullanımına da uygun hale getirilmesi gerekiyor; en büyük problemimiz bu.
Bu problemleri anlatmadan önce, bir görme özürlü bilgisayarı nasıl kullanır, neleri yardımcı almak zorundadır? Temel olarak bir görmeyen özürlünün bilgisayar kullanımında en büyük yardımcısı “screen reading” dediğimiz ekran okuma programları. Bu programlar yazılım veya harfler olarak hazırlanmış synthezeiser’larla ses sentezleyicilerle çalışırlar ve bir gören için ekranda görülebilir ne varsa, bir ekran okuma programı da bir görmeyene bunu seslendirir; bu en önemli yardımcı yazılım. Diğerleri yine bir görme özürlünün kullanımına uygun olması koşuluyla, ona uygun yazılımların yaratılması koşuluyla tarayıcılar çok önemli.
Bugün dünyada 50’nin üzerinde okuma programı var; ama özellikle Türkiye'de  görme özürlülerin bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasını engelleyen en önemli unsur, Türkçe ekran okuma programının olmayışı. Sayımız gittikçe çoğalsa da, Türkiye'de görme özürlüler parmakla sayılacak kadar az bilgisayar kullanıyorlar, etrafımızdaki ya da bizim benzeri ülkelerdeki görme özürlülere bakarak çok az. Nedeni, Türkçe ekran okuma programının olmayışı; ya İngilizce bilen ayrıcalıklı görmeyenler bilgisayar kullanabiliyorlar ya da İngilizce aksanıyla Türkçe konuşabilen ekran okuma programına alışabilenler kullanabiliyorlar. Ekran okuma programlarını üreten firmalar da Türkçe’ye ilgi göstermiyorlar. Nedeni çok açık; Türkçe ekran okuma programı pazarının ne kadar hacimli olduğunu, büyüklüğünün ne olduğunu bilemiyorlar ve bir pazar yaratılamadığından da ticari olarak yatırım yapma gereği doğmuyor.
Özellikle yazılım olarak ekran okuma programlarının gelişmesi, Amerika Birleşik Devletlerinde 1994 yılında Özürlü Yurttaşlar Yasasının çıkışından sonra hız kazanıyor; çünkü bu Yasa, Amerikan vatandaşı olan özürlülere götürülecek hizmetlerde ekonomik destek sağlıyor, Amerikan Devleti götürülen hizmetleri destekliyor. Türkiye'de  böyle bir olanak da olmadığından, yaratılamadığından, bilgisayar dünyasına ağır adımlarla ilerleyebiliyoruz.
Yine görme özürlülerin önünde başka bir engel de ekran okuma programını ve diğer destekleyici yazılımları bulabilen görme özürlüler Internet’e ulaşmak istiyorlar; çünkü bir görme özürlünün bilgi kaynaklarına ulaşması, üretmesi ve yayması Internet aracılığıyla olabilen bir şey. Burada web tasarımcıları devreye giriyor; görme özürlüler sadece ekran seslendiren programlarla Internet’e ulaşabildiklerinden, web tasarımcıları bu durumu dikkate almıyorlar. Hareketli yazılar, javalar ve resimlerden oluşan linkler bizim için bir şey ifade etmiyor. Çok basit olarak alternatif açıklayıcı tekst yerleştirilen resimli bir link bizim için çok şey ifade ediyor; ama bir web tasarımcısı da “bu siteye bir görme özürlü girebilir” diye düşünmüyor.
Halbuki bir görme özürlünün normal kent yaşamında, sosyal yaşamda ulaşma güçlükleri var; bir bankaya gidip parasını yatırma, havale yapma, faturalarını ödeme gibi işlemleri yapabilmesi için çok zaman harcaması gerekiyor, çok güçlüklerle karşılaşması gerekiyor. Bu hizmetleri Internet’ten sağlayan kurumlar Internet sitelerini de görme özürlülerin kullanabileceği alternatif seçenekler de yaratabilseler, biz çok daha rahat ve hızlı biçimde Internet erişimine de ulaşmış olacağız.
Tek tek bu sorunları aktarmak ve çoğaltmak mümkün, ama özünde değinmek istediğim iki problem var; gerek bilgisayar kullanımına yönelik ekran okuma programlarının Türkçeleştirilmesi ve geliştirilmesi, gerekse Internet erişiminde görme özürlülere uygun yazılımların ve web sitelerinin oluşturulması konusunda temel bir yönlendirmeye ihtiyaç var. Görme özürlülerin bilgisayar kullandığının, neden ihtiyaçları olduğunun, sayılarının ve ihtiyaçlarının anlatılması gerekiyor; bu işle ilgilenenlerin yönlendirilmesi gerekiyor, kamuoyu oluşturulması gerekiyor ve taleplerinin yerine getirilmesi bakımından mücadele edilmesi gerekiyor. Bunun için de bu alanda birikimi olan insanlar bir araya gelmek zorunda, örgütlenmek zorunda.
20. Yüzyıl sosyologlar tarafından örgütlenme çağı olarak değerlendiriliyordu, 21. Yüzyıl ise bilgi çağı olarak değerlendiriliyor. “Bilgiye egemen olan, gücü elinde tutar” gibi bir yaklaşım var, ama görmeyenlerin gücü elinde tutma gibi ütopik bir amacı yok; ama en azından daha özgür, daha güvenli bir yaşam sürebilmeleri için bilgiye ulaşmaları, üretmeleri ve paylaşmaları gerekiyor, bu koşulları sağlamak için de örgütlenmeleri gerekiyor. Bu örgütlenme, hem görme özürlülerin bilgisayar kullanımına yardımcı olacak kaynakları yönlendirme rolünü üstlenecek, hem de görme özürlülerin bilgisayar kullanımı ve geliştirilmesi bakımından ihtiyaç duyulan temel politikaları oluşturmayı sağlayacak.
Genel anlamda özürlülerin örgütlenmesi ülkemizde yaygın; ama dağınık, belli alanlarda güç birliği yapmaktan kaçınılıyor, o birliktelik sağlanılamıyor. Hukuksal altyapısı bakımından da görme özürlüler somutunda -özürlülerde de var, ama şu anda konumuz görme özürlüler olduğu için- bir çelişki var, garip bir çelişki var; “bilgisayar kullanıcısı görme özürlüler kendilerini anlatmak için, geleceğe yönelik politikalar oluşturup ilgili yerlere yaptırtabilmek için örgütlenmek zorunda” diyoruz; ama bu alana ilişkin, özürlülere götürülecek hizmetlerle ilgili örgütlenme, hukuksal bakımdan şu anda olanaksız. Yani sakatlara hizmet amacıyla özürlülerin kendileri veya bu amaca yönelik herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı grubu yasal olarak örgütlenemiyor. Bu çelişki son Anayasa değişikliğiyle birlikte kalkma yoluna gitti, ama halen ilgili Dernekler Yasası yürürlükte ve bu Yasanın bugüne kadar eşini görmediğim bir 88. Maddesi var; 88. Madde, sakatlara hizmet amacıyla kurulan derneklerin 4 özür federasyonuna bağlı olmasını, bu federasyonların da bir konfederasyona bağlı olmasını öngörüyor.
Yine genel anlamda bir Dernekler Yasasının 34. Maddesi var; “federasyon üyesi dernekler kamu yararına çalışan derneklerdir” diyor, kamu yararına çalışma statüsünün kazanılması da tamamen yürütmenin sınırsız takdiriyle olabilecek bir şey. Yani görmeyen bilgisayar kullanıcıları derneğini kurduğunuz an, bu dernek herhangi bir federasyona üye olmak zorunda, üye olabilmesinin koşulu da kamu yararına olabilmesinden geçiyor. Yeni kurulan dernek kamu yararına olamayacağına göre              -belli koşulları var, en az 1 yıl faaliyette olması gerekiyor, Bakanlar Kurulundan izin alması gerekiyor- bu koşullar yerine getirilmediğine göre bu dernek kurulamaz anlamına gelir. Bu Yasa 12 Eylül dönemi yasalarından olduğundan, Anayasaya aykırılığı iddia edilemiyordu, son Anayasa değişikliğiyle bu olay ortadan kalktı. İnşallah 88. Madde de Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine gider de, örgütlenme yolunda daha rahat bir hukuksal altyapı oluşturmuş oluruz.
Bu alanda, özellikle görmeyen özürlülerin bilgisayar kullanımı ve bilgisayar destekli eğitim ve bilgisayarın yardımıyla yeni mesleklerin edinilmesi ve iş piyasasına bunların tanıtımı alanında mevcut örgütlerin önkoşulsuz katkıda bulunması gerekir ve hatta bu süreçte bizzat yer almaları gerekiyor. Ama düzinelerce görmeyenlere yönelik hizmet veren dernek var ve bilgisayar kullanımına ve bundan alınacak sonuçlara yönelik çalışmaları çok az, tek tük görüyoruz ve birbirleri arasında da koordinasyon olmadığı için bunlar saman alevi gibi parlayıp yok oluyorlar.
Şu anda söyleyebileceklerim bu kadar, sorularınız varsa alabilirim.
Teşekkür ediyorum.
OTURUM BAŞKANI- Buyurun.
SALONDAN (İnönü Üniversitesi)- Geçmiş dönemlerde öğrencilerimiz içerisinde görme özürlü yoktu, yeni yeni gelmeye başladı, bu dönem birinci sınıfta 6 tane öğrencimiz var. Buraya gelmeden 5-6 gün önce Eğitim Fakültesi Dekanı beni arayarak, bu öğrencilere yardımcı olmamı istedi, benim haberim yoktu. Ayrıca şunu belirteyim: Enformatik Bölüm Başkanıyım, öğrencilerimize bilişim teknolojilerini öğretmek amacıyla çalışıyoruz. Bunlarla ilgilenmemi istedi, bu konferansa hazırlığım nedeniyle ilgilenemedim, hem de bu programda sizin sununuzu görünce “nasıl olsa orada bilgi alırım” dedim ve geldim, Malatya’da araştırma yapmadım.
İki sorum var; üniversitedeki bu öğrencilerin artmasının sebebi körlerin eğitim düzeyinin artması mı, yoksa yeni bir yasal düzenleme sonucu mu geliyorlar? Çünkü böyle bir sorun olmaması için bir an önce laboratuar oluşturmamız lazım.
İkinci sorum da şu: Örneğin, ildeki körler dernekleri sizinle koordineli çalışıyorlar mı? Eğer eğitim almak gerekiyorsa, bu konularda neler yapılabilir? Biz bu programları kullanarak doğrudan öğrencilere yardımcı olabilir miyiz, yoksa bu işle uğraşmış birinin belli bir süre bize destek olması mı gerekiyor?
Teşekkürler.
OTURUM BAŞKANI- Bu soruyu Recep arkadaş mı yanıtlasın.
RECEP KISACIK- Öncelikle üniversiteye giden görme özürlülerin sayısının artışı elbette görme özürlülerin eğitim sürecinde biraz daha hızlı ilerlediklerini gösteriyor. Bu konuda yeni bir yasal düzenleme yok, sadece daha önce görme özürlülere kapatılan bazı üniversite lisans programlarının bakanlık kararlarıyla önü açılmış durumda. Onun dışında kökten bu işi çözen, hızlandıran yeni bir yasal düzenleme yok. 6 öğrencinin birden gelmiş olması tamamen tesadüf; çünkü başka üniversitelerde onlarca görme özürlü aynı anda eğitim görebiliyor.
Burada sizin için çok önemli bir şans, üniversitenize başlayan görme özürlülerin eğitimlerini sürdürebilmeleri için çok yoğun çaba harcamaları gerekiyordu. Burada bilgi teknolojileri devreye giriyor; bir bilgisayar laboratuarı ya da bilgisayar destekli bir kütüphaneyle öğrencilerinizin ders programlarını izlemeleri, kitaplarını okumaları, notlarını okumaları ve çok daha rahat devam etmeleri, başarmalarına katkıda bulunabilirsiniz. Bunun için özel bir bilgisayar donanımına ihtiyaç yok; daha önce sözünü ettiğim gibi, sadece ekran okuma programı bulunup bir bilgisayara yüklendiğinde, o bilgisayarı rahatça bir görme özürlü kullanabilir.
Burada da önemli bir faktör dil faktörü, bu ekran okuma programlarının Türkçe’si yok. Yeterince başarılı olmasa da, yani istenilen noktada olmasa da Türkçe konuşan editör programlar var; ama tamamen ekran okumaya yönelik, bir bilgisayarı tamamen kapsayan ekran okuma programlarının Türkçeleri yok ve zaten en büyük sorunumuz da bu.
“Bu işi bilen görmeyen desteğiyle mi olur, yoksa biz yapabilir miyiz” diye sordunuz; yapılabilir, yani burada baştan sona bir görmeyenin desteği gerekmez diye düşünüyorum.
Yerel körler dernekleri bu işte uğraşanlarla koordineli çalışmıyorlar; çünkü onlar da çeşitli alanlarda gruplaşmış ve örgütlenmiş durumdalar. Bilgisayar kullanımı da yaygın değil; yani o gruplar içinde bilgisayar kullanan insan ya yok, ya çok az. Dolayısıyla bilgisayar kullanımı bir öncelik sorunu haline gelmiş değil, bu nedenle de Türkiye'de kapsamlı her kör derneğinin ilgi alanına girmiş değil.
Teşekkür ediyorum.
OTURUM BAŞKANI- Başka sorusu olan arkadaş var mı?
..........- Ben bir-iki düzeltme yapmak istiyorum ve kendi görüşlerimi eklemek istiyorum yine bu soruyla ilgili. Sizin yardımınızın, yani tek başınıza bir görme engelliye bilgisayarı nasıl kullanacağını öğretmenizin mümkün olup olmadığını sordunuz, arkadaşım da “mümkün” dedi; ama bu konuda bocalama olasılığınız da var, bu olasılıkları yok etmek için de en azından bir-iki günlüğüne bir görme engellinin bilgisayarı nasıl kullandığını gözlemeniz gerekiyor. Bu şansı yakalayabilmeniz için veya başka sorularınız için, içimizden birinin e-mail adresini veya telefonunu alabilirsiniz.
Teşekkür ederim.
OTURUM BAŞKANI- Arkadaşlar; şimdiye kadar bir toparlarsak eğer, sevgili Engin, bilgisayar kullanımı ve Internet erişiminin....
GÜLTEKİN YAZGAN- İbrahim bey, ekleyeceğim bir şey vardı.
OTURUM BAŞKANI- Tabii buyurun Gültekin ağabey.
GÜLTEKİN YAZGAN- Bugün için yerli bir Türkçe okuma programı yok, ama -ben burada propagandasını yapayım diye konuşmuyorum, kendim faydalandığım için söylüyorum- bir İngiliz şirketinin Türkçe okuma programı var; yalnız pahalı olduğu için birçok arkadaşımız ne yazık ki bundan faydalanma olanağından yoksun.
Yerli program yapılırsa çok ucuza mal olabilir diye düşünüyorum; ama şu sırada bu aylara, yıllara bağlı bir şey. Malatya Üniversitesi eğer gerekli mali imkânları bu arkadaşlara sağlayabilirse, Türkçe okuma programı sağlayabilirler ve bu arkadaşlar da gören bir bilgisayar kullanıcısı kadar etkili olarak bilgisayardan yararlanabilirler. Fakat biraz önce arkadaşın da dediği gibi, biraz yol gösterici, tecrübe kazanmış bir görme özürlü arkadaşın ilk günlerde girişimi ve yardımcı olmasında çok büyük fayda var; yoksa çok büyük bocalamalar oluyor, kendi tecrübelerimden biliyorum.
Benim diyeceğim bu, yani arkadaşımız niye “Türkçe okuma programı yok” dedi, onu bilemiyorum; ama var, halihazırda bulunan en iyi Türkçe okuyan ve bilgi işlem programlarıyla paralel çalışabilen biricik program. Ama dediğim gibi, bunun maliyeti yüksek, onun için birçok arkadaşımız İngilizce program kullanmak zorunda kalıyor, yoksa isteklerinden değil. Eğer mali imkânlar varsa -ki, vardır, üniversiteler sağlayabilir- bu yapılsın, bu öğrenciler kurtulur, çok büyük yardımı olur.
OTURUM BAŞKANI- Buyurun.
SALONDAN- Bu konuya ek olarak bir şey söyleyeceğim: Ben de Boğaziçi Üniversitesinde çalışıyorum, bizim üniversitemizde de yaklaşık 20’ye yakın görme engelli öğrencimiz var ve bu eğime destek, yani ne kadar destek verebilir bilmiyorum; ama en azından görme engelliler için bir bölümümüz var kütüphanede ve bu bölümde de yine görme engelli bir arkadaşımız çalışıyor. İsterseniz o arkadaşımızla bağlantıya girip yine bu konuda işbirliğine gidilebilir; çünkü belli kurumlardan bize görme engelliler için bağış kitaplar geliyor, değişim oluyor. Yani bu konuda birtakım çalışmalar var, bu konuda da yine yardım alabilirsiniz.
OTURUM BAŞKANI- Orada şöyle bir durum var: Boğaziçi Üniversitesi İngilizce eğitim verdiği için, dolayısıyla bu anlamda teknolojinin bizden daha önde olduğu, teknolojinin geliştiği, geliştirildiği yerlerle iletişimi daha fazla ve bu teknolojileri İngilizce olarak geliştirildiği için bu teknolojileri kullanma olanağı da bu üniversiteye göre tabii ki kolay, orada öyle bir sorun ortaya çıkabilir.
Ben söz aldım; ama söz isteyen ya da soru sormak isteyen varsa alabilir. Burada da bir engelim var; kimin söz almak istediğini görmediğim için... Bir şey daha sormak istiyorum: Salonda kaç kişiyiz, görebilen bir arkadaşımız söyleyebilir mi?
Arkadaşlar, bir toparlarsak, sevgili Engin, bilgisayarın neden görmeyenler için zorunlu olduğunu; sevgili Ali ise -en önemli alanlardan ikisi eğitim, birbiriyle de karşılıklı bağımlı iki alan- eğitim ve istihdamda bilgi teknolojilerinin kullanımının görmeyenler açısından neler getireceğini ve sevgili Recep arkadaşımız da bir körün bilgisayarı kullanmasını sağlayan teknolojilerden ve bilgisayar kullanımındaki engellerden bahsetti.
Ben de yine görmeyenin bilgisayar kullanmasını sağlayan, bilgi teknolojilerinden faydalanmasını sağlayan sistemlerden bahsedeceğim ve bir demonstrasyon da yapmaya çalışacağım.  Bu iş nasıl yapılıyor, bilgisayar nasıl kullanılıyor? Yalnız şöyle bir sorunumuz var: Bir bilgisayarı aşağı yukarı 700-1 000 dolar arasında ya da belki ortalama daha ucuza mal edebiliyorsunuz şu anda; ama bir görmeyenin bu bilgisayarı kullanabilir hale gelmesi için, en azından 1 000 dolar civarında ek bir para daha ödemesi gerekiyor ki, bu bilgisayarın kendisi tarafından kullanılabilmesini sağlayabilsin; bu önemli bir engel.
Bilgisayarı nasıl kullanabiliyor? Bir körün ya da körlerin bilgisayar kullanmasını sağlayan sistemleri “yapay konuşma sistemleri” olarak adlandırıyorum. Yapay konuşma sistemleriyse 2 grupta inceleniyor; birincisi, ekran okuma ya da ekran tarama veya ekrana erişim, “ekran erişim programları” denilen kısım, adı üstünde program, bu bir yazılım. Windows, Linux, Machintosh, IBM’in OS2 işletim sistemi ve bunun gibi işletim sistemleri üzerinde çalışabilen ekran okuyucu programlar mevcut.
Ekran okuyucunun göreviyse, ekrandaki bilgiyi, görsel bilgiyi alıp kullanıcıya yapay ses sentezleme cihazı ya da programı aracılığıyla kullanıcıya iletmek; yani başka bir deyişle dijital bilginin konuşmaya dönüştürülmesini sağlamak.
İkinci kısım ise -az önce zaten ekran okuyuculardan bahsederken söyledim- ses sentezleme kısmı. Ses sentezleme kısmı da kendi arasında 3 grupta inceleniyor; birincisi, bilgisayara bir kablo aracılığıyla bağlanan donanım tabanlı harici ses sentezleyicileri; ikincisi, yine bilgisayara insert edilen, bilgisayara normal ses kartı gibi takılan, harici olmayan, yani dahili ses sentezleyicileri. Üçüncüsü, bilgisayar üzerinde takılı standart bir ses kartı aracılığıyla bilgiyi konuşmaya dönüştüren, İngilizce’siyle text ... speech; yani metinden konuşmaya programları, yazılım tabanlı programlar.
Bu son dönemde özellikle bu teknolojiler konusunda bu text ... speech ve konuşma tanıma teknolojileri konusunda çalışmalar hızla artıyor; çünkü biliyorsunuz, bu teknolojiyi kullanarak, örneğin telefonla istediğiniz bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Yani diyelim ki gazete okumak istiyorsunuz, okumak istediğiniz gazeteyi seçip telefonda                     -Amerika'da  böyle bir servis var şu anda- ve hangi gazetenin hangi bölümünü okumak istiyorsanız, onu yine metinden konuşmaya teknolojisiyle gazeteyi telefondan dinleyebiliyorsunuz. Tabii ki bu mobil cihazlarda da yapılabilen bir şey; diyelim ki arabanızda gidiyorsunuz, elektronik postanızı okumanız gerekiyor, elinizdeki mobil cihazla posta kutunuza bağlanıyorsunuz, mesajınızı dinleyebiliyorsunuz. Bunun içine tabii ki konuşma tanıma teknolojisi de eklendiğinde, herhangi bir şekilde tuş ya da ekran kullanmanıza gerek kalmadan yapmak istediğiniz şeyi söylüyorsunuz ve sonuç olarak da size konuşma olarak geri dönüyor bu.
Yapay konuşma sistemleri 2 gruba ayrılıyor dedik, bu metinden konuşmaya dönüştürme alanındaki çalışmaların ilki -ilk denilebilir belki buna- tam olarak bir sistem değil. 1779 yılında bir Rus profesörünün 5 sesli harfi çıkarırken insan ağzının, yani insan ses sisteminin aldığı şekli gösteren bir aygıt, bir aparat yapıyor bunu göstermek için; ilk çalışma olarak bu kabul edilebilir. Onun dışında somut anlamda bir sistem olarak ilk çalışmaysa 1930’da Bell Telephone Company diye bir şirket vardır biliyorsunuz, bu şirketin laboratuarlarında oluşturulan bir çalışma.
Şu anda bireysel kullanıcılar, son kullanıcı için piyasada bulunan ses sentezleyici, konuşma sentezleyici program ya da cihazların fiyatları 150-1300 dolar arasında değişiyor, bunların donanımsa fiyatı artıyor ya da konuşmanın kalitesine göre fiyat değişebiliyor. Konuşma sentezleyiciler, bir dilin -hangi dilde yapılmışsa- bütün dilbilgisi kurallarını kapsayacak bir şekilde yapılıyor. Ancak şimdiye kadar tam olmuş, yani “tam insan sesi kalitesinde, insan konuşması kalitesinde” denilecek bir sistem yok henüz; ama gerçekten şaşırtıcı derecede iyi konuşan ya da rahatsız etmeyen, robotik bir sesi olmayan sistemler de mevcut.
Ekran okuyucular nasıl çalışıyor? Tamam, ekran okuyucu bilgiyi alıp okuyor; ama yalnızca öyle düz bir şey değil, yani Windows’tan aldığı bilgiyi ya da ekranda görülen bilgiyi direkt alıp kullanıcıya aktarmıyor. Tabii biz Microsoft’a mahkûm olduğumuz için, Windows üzerinden gitmek zorunda kalacağım; çünkü diğer işletim sistemlerinde çalışma şansı bulamadım şimdiye kadar, çoğumuz öyleyiz. Halbuki Linux gibi açık kod işletim sistemleri için de körler için çözümler mevcut; ancak bu konuda Türkçe çalışmalar olmadığı için ya da bu konuda çalışmalar yaygın olmadığı için, kullanımı yaygın olmadığı için şu anda Türkiye körleri şu anda yararlanamıyor.
Windows ya da grafik kullanıcı ara yüzü ile çalışan işletim sistemlerinde ekran okuyucu nasıl çalışıyor? Grafik kullanıcı ara yüzünde grafiksel ve görsel yapı olduğu için, bir ekran okuyucunun ekranında görünen bilgiyi alıp konuşma sentezleyiciye iletmekten daha fazlasını yapmasını gerektiriyor. Ekran okuyucunun görevlerini 5 kategoride inceleyebiliyoruz; birincisi, metin ve grafiksel bilgiyi ayırt ediyor ve kullanıcıya aktarıyor. Metin ekranda görüntülendiğinde, örneğin Windows’ta bu metin küçük noktalardan oluşan ... olarak tutuluyor. Dolayısıyla ekran okuyucunun bu bilgiyi alıp yorumlaması, neyin metin, neyin grafik olduğunu ayırt etmesi, ekran okuyucunun yardımı olmadan kullanıcının bunu yapması mümkün değil. Windows tabanlı ekran okuyucu program, Windows uygulamaları tarafından ekrana gönderilen bilgiyi alıyor ve ...... Model denilen, “OSM” denilen bir bellek yapısına aktarıyor, hafıza yapısına aktarıyor ve ekran okuyucu okuma işlemini de buradan yapıyor.
İkinci işlevi, Windows yapılarını tanımlamak ve kullanıcıya aktarmak. Windows üzerinde çalışan uygulamalara ait öğelerin tipini tape ya da ....plus’ını alıyor ve birçok ekran okuyucu bu bilgiyi alıp kullanıcıya aktarma kapasitesine sahip. Dediğimiz gibi, piyasada çok çeşitli ekran okuyucu mevcut, en bilinenlerini söyleyeyim size ya da en fazla kullanılan, Windows üzerinde çalışan: Örneğin, Just For Windows adlı bir program. Adresi: wwwhc.com. Bir de Window ise denilen bir program var, onun da adresini vereyim: www.gwmicro.com. Dünyada en çok kullanılan iki ekran okuyucu bunlar.
Ekran okuyucunun bir görevi de mouse görevi, fare görev görmek. O da şöyle yapılıyor: Ekran okuyucuyu koyduğunuzda belli tuşları fare imlecinin hareket ettirilmesi ve sol veya sağ mouse butonu görebilecek tuşları atıyor bazı tuşlara. Dolayısıyla bu şekilde görmeyen birisi de fare imlecinin ya da -çok komik bir çeviri, ama- mouse cursor’ın hareket etmesini ve gerekli olduğu zaman kullanılmasını sağlayabiliyor kendisi de; yani yalnızca PC imlecine bağlı kalmayabiliyor.
Onun dışında Windows’a ait uygulamaların tipi ve sınıfı mevcut; örneğin, diyelim ki bir iletişim kutusu açılıyor, orada yazı yazılması gereken bir alan var, seçilmesi gereken bir seçme kutusu var ve aynı zamanda “tamam” ya da “iptal” gibi butonlar var; yani bunların buton mu, yazma alanı mı, yoksa radyo buton mu, yoksa seçme kutusu mu olup almadıklarına dair bir bilgi sunuyor ekran okuyucular, Windows. Dolayısıyla üzerine geldiğinizde, cursor’la üzerine geldiğinizde ekran okuyucu bu yetiye sahipse, üzerinde bulunduğu yerin ya da cursor’un üzerinde bulunduğu yerin bir yazma alanı mı, yoksa başka bir botun mu olup olmadığını size aktarıyor, görmeyene aktarıyor.
Şimdi size bilgisayarla yapılanları göstereceğim. bu teknolojilerde kullandığımıza dair bir demo yapalım diyoruz. Ancak  hazırlıklı değilim, yerleri de değişik olduğu için. Tabii enter’i bulmak için ne kadar zaman kaybediyorsunuz.  Şu an ekranı görüyor musunuz? Ekran okuyucunun Türkçe olmamasından kaynaklı bir engel. Tabii biz artık alışmak zorunda olduğumuz için şu an kullanabiliyoruz, ama tabii ki çözüm bu değil; çözüm, Türkçe ekran okuyucunun yapılması, Türkçe konuşabilen ve bu ekran okuyucuyla çalışabilecek bir metinden konuşma programının yapılması gerekiyor. Şu an dolaşıyorum. Sıra no: A2. Yani açtığım dosya, bizim Altı Nokta Körler Derneğindeki kitap listesine ilişkin bir dosya. Sıra no, okur adı ve soyadı.
Evet, kitap adına göre sıralamış olduğumuz şeye geldik, normal Türkçe konuşan biri için pek anlaşılır şeyler değil tabii. Evet, A sütununda sıra no var, B Sütununda,  C sütununda adı ve soyadı, D sütununda 1984 -kitabın adını öğrendim- 6 kaset  olduğunu öğrenebiliyorum. Yani normal olarak bu dosyada neler yazdığını ya da kendim de yazmak istersem, diyelim ki bir şeye deneyelim; Değiştirelim, yazarken.
Dediğim gibi, bu program 2 kısımdan oluşuyor şu anda kullanmamı sağlayan program; birincisi ekran okuyucu kısım, programın adı da Jaws. ikincisiyse, bu programın bilgiyi konuşmaya dönüştürmek için kullandığı bir konuşma sentezleme programı. Bu konuşma sentezleme programı aşağı yukarı şu anda 8 dilde programlanmış durumda, 8 dil için desteği mevcut; İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Fince, İspanyolca -hatta 2 İspanyolca desteği var galiba; Latin İspanyolca’sı ve Portekiz İspanyolcası- hatta Çince desteği de mevcut; ama Türkçe desteği yok maalesef.
Türkiye'deki ve Türkçe konuşmak zorunda olan ya da Türkçe konuşmak zorunda olmayan da bilgisayarı Türkçe kullanmak isteyen körlerin alternatifi ne, ona bakalım. Az önce Gültekin Yazgan beyin söylediği gibi, İngiltere’de üretilen HAL 95 ya da kısaca HAL programının Türkçe lokalizasyonu yapılmış durumda ve aynı zamanda yine HAL’i üreten firma, Dolfin Firmasının ürünü olan “Apollo” diye bir konuşma sentezleme aygıtının da Türkçe desteği mevcut. Ancak az önce de söylemişti, bu 2 ürünün bir kör tarafından elde edilmesi için 1 000 doların üzerinde, yani KDV dahil 1 200 dolar civarında ödemesi gerekiyor. Dolayısıyla hem konuşma kalitesi açısından yeterli bir çözüm değil, hem de ekran okuyucu açısından diğer ekran okuyucularla kıyaslandığında yeterli bir ekran okuyucu olmadığı, hem de ücretinin çok fazla olması münasebetiyle tercih edilebilirliği yüksek olmayan bir program.
Onun dışında son zamanlarda bazı çalışmalar var; örneğin, Koç Bilgi Grubuna dahil olan bir şirketin -geçen yıl haziran ayında kurulan bir şirket- Geveze Ses Teknolojileri A.Ş’nin konuşma tanıma ve metni konuşmaya dönüştürme teknolojileri alanında çalışmaları var. Bu çalışmalara paralel olarak da Internet’e girilen Türkçe sayfaların Türkçe olarak seslendirilmesini sağlayan küçük bir programı ya da Windows için konuşursak, clipport’ta kopyalanmış metinlerin Türkçe olarak okunmasını sağlayan bir metinden konuşmaya çalışması var. Bu programın şu anda Boğaziçi Üniversitesinde laboratuarlarda yüklü olması lazım; isteyenler orada da test edebilir, bütün kütüphanelerde yüklenmeye çalışacak.
Onun dışında şu an ne aşamada bilmiyorum; ama Algoritma diye bir şirketin -wwwalgoritma.com adresine ilgilenenler bakabilir- “konuşan defter” adında alternatif bir editör mevcut. Bu program hem aynı zamana editör görevini yapıyor, hem de o editörde yazılan ya da o editörde açılan dosyaları Türkçe olarak okuyabiliyor ya da yönetebiliyor; yani Word kadar kapsamlı demeyelim de, bir nevi belenler için Wordpat gibi bir editöre sahip fonksiyonel açıdan.
Onun dışında başka bir çalışma daha var; o da Türkiye'de  sürdürülmeyen bir çalışma, İsviçre’de yürütülen bir çalışmanın sonucu olarak “Embrolla” diye bir projeyle paralel olarak geliştirilmiş bir Türkçe konuşma ya da Türkçe olarak metinden konuşmaya dönüştürme programı çalışması var. Bilkent’te geliştirilen yine Internet tarayıcısı ve bir editöre sahip olan “oku” adlı program.
Onun dışında Türkçe için, Türkçe sitelerinde böyle bir çalışma mevcut değil. Dolayısıyla işimiz insanlara, yani görmeyenlere bilgisayar kullanabileceklerini ve kullanmaları gerektiğini anlatırken, bu sayıyı artırmaya çalışırken işimiz çok daha zorlaşıyor. Tabii ki yalnızca Türkçe çalışmaların olmayışı değil; bu çalışmaların koordineli bir şekilde sürdürülmesi için bir niyet de yok olsa bile, bu niyetler maddi temelden ya da maddi olanaklardan yoksun kaldığı için yürüyemeyen ya da sonuçlanamayan çalışmalar olarak kalabiliyor.
Sonuçta bu anlamda kamunun desteği gerekiyor; çünkü kapitalist ekonomik bir sistem için pazar alanı ya da pazar payı çok yüksek olan bir alan değil bu alan. Dışarıda zaten bu konuda çalışmaların olmasının önemli bir nedeni de bu alanda çalışan firmaların kamu tarafından sübvanse edilmesi ya da kendi ihtiyaçlarını, bu teknolojilere ilişkin ihtiyaçlarını gidermek için görmeyen insanların kamudan destek alabiliyor olması. Ama Türkiye'de bu anlamda yasal düzenlemeler yapılması gerekiyor olması için, gerçi diğer alanlarda da zaten birçok eksiğimiz var; bu da bunlardan biri.
İlgilenenler için yine Linux’la ilgili bir adres de vermek istiyorum. Ek bir soru soracağım; Linux Kullanıcıları Derneğinden arkadaşlarla görüşmüştüm, şu an burada olanlar var mı? Siz mi varsınız? Bu anlamda Linux kullanan görmeyenlerle ilgili bir site var; eğer ilgileniyorsanız, onun adresini de vereyim size. Niye “Linux” diyorum; çünkü dediğim gibi, açık kaynak, açık kod olduğu için ve ücretsiz ya da elde etmeniz çok düşük maliyete olacağı için, aslına bakarsanız ilgilenebileceğimiz bir alan, görsek de görmesek de ilgilenebileceğimiz bir alan. Adres: wwwleb.net/blinux. Blinux; “blind” kör anlamına geliyor, Linux’u biliyorsunuz zaten, iki sözcüğün birleşiminden oluşan bir sözcük. Bu adreste, görmeyenlerin Linux’u nasıl kullanabileceğine ilişkin ve gerekli olan programlara ilişkin gerekli bilgi ve dosyalara ulaşılabilir.
Gelelim web’de erişilebilirlik, Sevgili Recep Kısacık arkadaşımız da az çok bahsetti bu konudan. Internet’e taşınıyoruz, ama düzenli bir şekilde ya da herkesin erişebileceği bir web inşa ederek taşınmamız ya da herkes için yer olan bir web’e taşınmamız bütün insanlık için olumlu olduğuna göre, biz de kendi açımızdan web’de ya da web tasarımında bizim için önemli olan bazı noktaları hatırlatmak istiyorum. Birincisi, grafiksel bilgilerin ya da resim ve bunun gibi bilgilerin ne olduğuna dair metinsel bir açıklamanın yapılması gerekiyor. Diyelim ki, bir görmeyen bir web sayfasında dolaşıyor ve başta bir resim var -şirketse bu, şirketin logosu- görmeyen, ekran okuyucu program sayesinde resim olduğunu biliyor; ama bu resmin ne amaçla konulduğunu, neyi ifade ettiğini bilmiyor.
Bunun için web tasarımıyla ilgilenenler varsa, alt ile bu grafiksel dosyanın, grafik dosyasının ya da resim dosyasının hangi amaçla konulduğuna dair bir tekst metinsel açıklama koyabiliyor. Bir ekran okuyucu Internet’te daha farklı bir yöntem izleyebiliyor. Birincisi direkt ekranda görüneni alıp kullanıcıya aktarıyor, ikincisi de “Hiper text marka ....” dediğimiz HTML formatıyla Internet’te dokümanlar oluşturuyor. Bu dokümanın içindeki kodu alıp yorumluyor, dolayısıyla dosya ismini de alıp kullanıcıya aktarabiliyor. Bu dosya ismini anlamlı bir şekilde koymuşsa, mesela “şirket logo” demişse, dolayısıyla görmeyen de bu resim dosyasının, resmin, şirketin logosu olduğunu anlayabiliyor.
Bir nokta daha var; anlamlı bağlantılı ifadelerin kullanılması. O da şu: Diyelim ki bir sayfada geziyorsunuz, İngilizce’si “click hear” yani “buraya tıklayınız” gibi ifadelerle oluşturulmuş bağlantılarla karşılaşıyorsunuz yazarken; ama bu bağlantıya girdiğinizde “buraya tıklayınız” bilgisi nereye tıklayacağını bir görmeyenin öğrenmesini sağlamıyor. Dolayısıyla bu bağlantı ifadelerinin bir görmeyen için anlam ifade edecek şekilde, mesela “para kazanmak için buraya tıklayınız” gibi olabilir ya da o amaç neyse, “buraya tıklayınız” ifadesinin amacı neyse o amacın da belirtilmesi gerekiyor.
Diğer bir husus da erişilebilir form tasarımı; yine web’de gezerken birçok formla karşılaşırsınız -sörf yapan kişiden bazı bilgileri isteyen- bu formun tasarımının da görmeyen tarafından erişilebilir yapılması gerekiyor. Şöyle ki: Diyelim ki bir ekranda görsel olarak aslına bakarsanız üst üste, yan yana, “ad, soyad, yaş, telefon” gibi sırayla yazıyordur, görsel olarak onun ne olduğunu anlıyorsunuz. Ama bir görmeyenin de o boşluğa geldiğinde, ilgili boşluğa geldiğinde oraya ne yazması gerektiğini, yaşını mı, yoksa adını mı ya da soyadını mı yazması gerektiğini anlaması için o boşluğun ya da o form alanının bir adının olması gerekiyor ve bu adın da kullanıcıya ekran okuyucu tarafından aktarılması gerekiyor.
Dolayısıyla HTML kodunda bu ad yoksa, böyle bir ad yoksa, form alanının adı yoksa; yani gören birisi yukarıda yazdığı için o alanın, yukarıda yazan yazıya ait bir alan olduğunu anlayabiliyor; ama görmeyen birisinin bunu anlaması zor. Belki kısa bir formsa, neyin nereye ait olduğunu aklında tutabilir; ama uzun bir form olması durumunda iş daha da zorlaşıyor.
Başka bir nokta da “Java” dediğimiz, Java Script, Java upgrate ve Flash gibi uygulamaların kullanılması ya da dinamik olarak web sayfalarının güncellenmesi.  Bu da görmeyenin şöyle bir engelle karşılaşmasına yol açıyor: Java Script ya da Java upgrate ve Flash gibi uygulamalar görsel uygulamalar olduğu için, daha çok göze hitap eden uygulamalar olduğu için bir ekran okuyucunun bir görmeyene gerekli o bilgiyi aktarması mümkün olmuyor. Dinamik olarak, sürekli olarak güncellenen bir sayfa için de sorun şu: Diyelim ki, bir yazı okuyor bir görmeyen; ama sayfa güncellediğinde cursor tekrar sayfanın başına gidiyor. Dolayısıyla devamlı o yazıda nerede kaldığını hatırlayıp orayı bulması gerekiyor ki, o da bir görmeyen için o sayfanın erişilebilirliğini azaltan etkenlerden birisi.
Eğer bu alanla ilgili sorunuz varsa, ben yanıtlamaya çalışacağım. Biraz süre engelimiz olduğu için, daha önce söz etmeyi düşündüğüm şeylerden söz edemeyeceği, tabii ki geniş bir alan. Son bir şey söyleyeyim: Eğer ilgileniyorsanız, görmeyenlerin bilgi teknolojilerinden nasıl faydalandığını merak ediyorsanız ya da bu alanla ilgili uygulama geliştirmek, yardımcı olmak, katkıda bulunmak isterseniz ya da soru sormak isterseniz, Bilkent Üniversitesinin sunucusunda oluşturduğumuz web tabanlı bir liste var. Adres: Korler@listweb.Bilkent.edu.tr. Bu listeye direkt mail atabilirsiniz üye olmak için, postalar Mustafa Akgül hocanın denetiminden geçiyor, öyle bir talebiniz olduğunu anlarsa zaten listemize üye yapabilir sizi. Şu anda bu listeyi de 2000 yılında 22 Nisanda yaptığımız toplantı sonucunda oluşturduk, başlangıçta 10-15 kişiydik, sayımız şu anda 80 civarında, şimdiye kadar ancak bu kadar çoğalabildik.
Karşılıklı soru-cevap yöntemiyle gitsek daha fazla şeyler söyleyebilirdik mutlaka, monologdan pek hoşlanmıyorum, zaten pek de monolog yapamıyorum. Soru sormak isteyen arkadaşımız varsa cevap verebilirim.
........ (Milli Kütüphane Başkanlığı-Bilgiiişlem Merkezi)- Bizim orada şu anda donanımını hazırladığımız altyapımız var, scanner’imiz var, algoritma olarak defter programını kullanıyoruz ve bir de gelen okuyucularımız için ..... üzerinde çalışma yapıyoruz. Buradaki sıkıntı, Türkçe olmaması ve görme engelli arkadaşlarımızın çoğunun İngilizce bilmemesi.
Gültekin beyin söylediği bir Türkçe program vardı, ama “fiyatı pahalı” demişti; bu program Türkçe’yi tam olarak okuyabiliyor mu, anlaşılır mı? Milli Kütüphane olarak belki biz bu maliyetin altından kalkabiliriz, çünkü bu çalışmamız devam ediyor.
Şimdiden teşekkür ediyorum.
GÜLTEKİN YAZGAN- Dediğim gibi, Türkçe okumak bakımından ideal sayılmaz, yani telaffuzu; fakat 5-10 dakika sonra dinlediğimiz zaman her şeyin rahat anlaşılacağını göreceksiniz. Ama şunu söyleyeyim: Türkiye'deki “ne okur” diye yapılan programın kalitesine erişmiş değil; ama net okur da sadece önüne konulan bir metni hiç duraksız okuyor, yani henüz çok yetersiz. Ses bakımından güzel, fakat HAL programı şimdilik Milli Kütüphane alırsa epeyce işe yarar. Yani bilmiyorum, ben bu programla Milli Eğitim Bakanlığına kitap yazıyorum, yayıncılara çeviri yapıyorum, hiçbir sıkıntım olmuyor, Internet’ten de indirdiğim kitapları rahatça okuyorum; yani “çok kötü” denilmez, daha iyisi olacaktır.
...........- Bu konuda ben bir şey ekleyeyim arkadaşa: HAL’in Türkçe kullanımının birebir örneğini İstinye’deki Körler Vakfı Rehabilitasyon Merkezinde bilgisayar dersinde kullanılan program; yani bilgisayar odasında görebilirsiniz, birebir inceleyebilirsiniz, Emirgân Altı Nokta Körler Vakfı Rehabilitasyon Merkezinde birebir inceleyebilirsiniz bu programı, orada eğitim amaçlı kullanılmakta.
.......... (Milli Kütüphane Başkanlığı Bilgiişlem Merkezi)- Milli Kütüphane olarak bunu yapacağız, görme engelli arkadaşlarımızın bu programı çok iyi kullandıklarını biliyorum, araştırdım, çok iyi kullananlar var. Bizim oradaki arkadaşlarımız bunu kullanamıyorlar, biz de daha yeni yeni bu programlara bakmaya başladık. Ama görme engelli arkadaşlarımızdan da bir ricamız var; Milli Kütüphanede şu anda konuşan kitaplık bölümümüzde bunu kurduk ve bu arkadaşlarımız, görme engelli ve bu programı bilen arkadaşlarımız bizimle iletişim kurarlarsa eğer, bize çok yardımcı olacaklar, yardımlarını bekliyoruz.
Şu anda oradaki arkadaşlarımız için, Gültekin beyin dediği HAL programını gidip söyleyeceğim, büyük bir ihtimalle bu alınır, bu kullanılır. Şu anda arkadaşlara defter programı üzerinde de yardımcı olmaya çalışıyorum, farklı fonksiyon tuşları var, sizin “alt” filan diye kullandığınız tuşlar var; onları bizim arkadaşlarımız bilmiyorlar, açıkçası o bölümdeki görme engelli arkadaşlarımız bilgisayar kullanmayı bilmiyorlar.
.........- Evet, Ankara grubundaki arkadaşlar olarak bizler elimizden gelen yardımı yapmaya çalışırız. Ancak bize herhangi bir e-mail adresi veya telefon bırakırsanız -buradaki görevliler alabilir- yardımcı olmaya çalışırız.
GÜLTEKİN YAZGAN- Ben kendi e-mail adresimi vereceğim,  kartımı veririm, bilgi işlemdeki arkadaşlarımız da yardımcı olur.
Teşekkür ederim.
OTURUM BAŞKANI- Söz isteyen ya da soru sormak isteyen bir arkadaşımız var mı?
Peki, geldiğiniz için teşekkür etmekten başka bir şey kalmıyor bana.
SALONDAN- Milli Kütüphaneden konuşan arkadaş bizim oraya nasıl ulaşabileceğimizi bize iletebilir mi?
.......... (Milli Kütüphane Başkanlığı Bilgiişlem Merkezi)- Kartımı verdim. Milli Kütüphaneye gelirseniz, konuşan kitaplık bölümünde ... ...
SALONDAN- Yani adres olarak veya telefon numarası olarak daha açar mısınız?
......... (Milli Kütüphane Başkanlığı Bilgiişlem Merkezi)- Mkutup.gov.tr.
-----&-----

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEDEF HASTALIĞI ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ