GÖRME ENGELLİLER İÇİN INTERNET OLANAKLARI
GÖRME ENGELLİLER İÇİN INTERNET
OLANAKLARI
----&----
İBRAHİM
ELİBAL (Oturum Başkanı)- Şimdi duyduk ki, “Türkiye'yi Internet’e taşıyalım”
sloganıyla inet-tr bir sempozyum düzenliyor. Biz de arkadaşlarla birlikte dedik
ki, “madem Türkiye'yi Internet’e taşıyorlar, biz de bir ucundan tutalım, belki
bir katkımız olur; aynı zamanda taşırken biz de bulunalım ki, daha önce kente
taşıdılar uygarlığı, biz olmadığımız için çarpık kentleşmeden çok çektik, en
azından şimdi çarpık net’leşmeyelim ki sanal dünyada da kentsel yaşamda
karşılaştığımız sorunlarla en azından gelecekte karşılaşmayalım diye.”
Biz kimdik, onu söyleyelim: Biz, TBKİ idik. TBKİ’nin
açılımı neydi; tabii ki Tembel Beceriksiz Körler İnisiyatifi değil, Türkiye
Bilişen Körler İnisiyatifi. Türkiye Bilişen Körler İnisiyatifi ne zaman doğdu;
2000 yılının 22 Nisanında Ankara’da yaptığımız bir toplantıda. Bu toplantı
Internet Haftasında, kaçıncı Internet Haftası olduğunu hatırlamıyorum; ama 2000
yılında düzenlenen Internet Haftası kapsamında yapılmış bir toplantıydı.
Sevgili Mustafa Akgül hocamız, Ethem Derman ve Sami Dönmez, Türkiye Internet
Üst Kurulundan 3 kişinin de desteğiyle bu toplantıyı gerçekleştirdik. Amacımız,
bilgisayar kullanan, bilgi teknolojilerinden faydalanan körlerin sayısının
artırılması, körlerin bilgisayar kullanımı ve Internet erişiminin önündeki
engellerin aşılması ve bununla ilgili gerekli olan hukuki ve sosyal
düzenlemelerin yapılmasıydı. Bu amaçla yola çıktık ve şimdiye kadar bir dizi
toplantı gerçekleştirdik. Sayımız gittikçe artıyor, bizi duyan ve bizi duymakla
kalmayıp bizim taleplerimizi anlayan insanların sayısı; ama henüz istenilen
noktada değiliz tabii ki.
Nereden çıktı bilgisayar ya da Internet? “Toplum
henüz sağlam insanına bilgisayar kullanmayı ve Internet erişimini
sağlayamamışken, siz nereden çıktınız” diyenler için, ki aramızda bulunan hiç
kimsenin bunu söylediğini sanmıyorum; ama sevgili Engin Albayrak’a sözü
bırakmak istiyorum. Sayın Albayrak, körler için neden bilgisayar ve Internet
erişiminin elzem olduğunu, neden zorunlu olduğunu anlatmaya çalışacak.
Teşekkürler.
ENGİN
ALBAYRAK- Arkadaşlar, selam. Çoğunuz beni tanıyorsunuz, ben de görme
engelli bir bilgisayar kullanıcısıyım; yani bilişen bir körüm.
Biz bilgisayarı niye bu kadar önemsiyoruz; yani daha
iş bile bulamamışken, daha aş bile bulamamışken, daha eş bile bulamamışken,
niye “ille de önce bir bilgisayarımız olsun da sonrasına bakarız” gibi bir
saplantı içine girdik?
Arkadaşlar, hepimiz -yani buradaki görme
engellilerden veya görme engelliyi tanıyan buradaki bireylerden söz ediyorum-
tanık olmuşuzdur; bir görme engelli öğrenci bir ders çalışmasını hazırlarken
-bu bir ödev olabilir, bir ders notunu okumak olabilir veya bir herhangi bir
nedenle bir araştırma yapıyordur- bu araştırmasını yaparken ne kadar
zorlandığına defalarca tanık olmuşuzdur. Öncelikle bir yazılı kaynağı tespit
etmemiz gerekiyor, yani hangi kaynağın bize gerekli olduğunu tespit etmemiz
gerekiyor, bunun için kütüphanede kaynak taraması gerekiyor. Bunu kiminle
yapacağız; çünkü kaynakların hiçbiri bizim okuyacağımız formatta değil, bir
görenin yardımı olması gerekiyor. Ama bu görenin işi çok zor; çünkü tek tek
bize kaynakları okuyacak, içindeki bilgileri, yani konu başlıklarını bileceğiz.
Ondan sonra istediğimiz kaynağı buldum diyelim, bu kaynağı bize kim okuyup da
bilgilenmemizi sağlayacak veya istediğimiz yazıyı oluşturmamız için istediğimiz
belgeye dönüştürmemizi sağlayacak; yine bir gören bunu yapacak.
Bazı büyük kentlerde “görenler olmasa da olur canım,
biz ufak tefek işlerimizi yapıyoruz işte.” Mesela nasıl yapıyoruz? Sesli
kütüphanelerimiz var, kabartma kütüphanelerimiz yeni yeni oluştu Allah’a şükür,
Altı Noktada makine var. Bu kütüphanelerde bulabildiğimiz kaynaklarla işimizi
görmeye çalışıyoruz; ama bunlar genellikle biraz eski tarihli, biraz daha
popüler olan kaynaklar oluyor, biraz az popüler olan veya herkesin işine
yaramayacak kaynaklar buralarda bulunmuyor veya çok sevdiğimiz bir kitap var,
herkes sözünü ediyor “şu kitap da ne kadar çok sattı” eleştirilerini oradan
buradan duyuyoruz, ama o kitabı bir okumamız gerekiyor. Kim okuyacak bize; eğer
sesli veya kabartma baskı kopyasını bulamamışsak, bir gören okuyacak. Ama o
okuyacak olan gören, ya para karşılığı bunu bize okuyacak veya o da seviyorsa
eğer zevk için bize katlanacak; ama zamanını ayıracak, birlikte okuyacağız
filan, yani bir sürü sorunla karşılaşıyoruz. Bir yazı yazacağız, diyelim ki bir
devlet dairesine bir dilekçe yazılacak; bu dilekçemizi kim yazacak?
Şimdi sayamayacağım, aklıma gelmeyen buna benzer bir
çok sorunumuz vardı; ama bu sorunların neredeyse tamamı yok, çünkü bilgisayar
var. Biz bilgisayarımızın başına geçtiğimiz zaman artık Internet’in herhangi
bir köşesinde bulabileceğimiz bir elektronik kitabı anında bilgisayarımızı
indirip istediğimiz aralıklarla, istediğimiz şekilde, istersek tümünü bir günde
-vaktimiz varsa- istersek günde 10 dakika ayırarak rahat rahat okuyabiliyoruz.
Yani elektronik ortamda bir kopyası bulunan her kitaba ulaşmamız artık mümkün;
çünkü bilgisayarla bunu okuyabiliyoruz, hatta üzerinde ufak tefek notlar alıp
değişiklikler yapabiliyoruz. Çünkü o kitap bizim, kütüphaneden filan ödünç
almadık; bu bir yararı.
Bir başka yararı da şu: Eşimize dostumuza mektup
yazacaksak, bir göreni çağırıp da “hele şu mektubu bana bir yazıver” demiyoruz,
para isteyeceksek “bunu nasıl yazdırayım, bir görene yazdırıyorum, babamdan
para isteyeceğim, ayıp olmaz mı” filan diye kaygılarımız yok; çünkü kendimiz
yazıyoruz, kendimiz kağıda bastırıyoruz ve hatta biraz becerimiz varsa, zarfın
üstünü bile printer’de kendimiz yazıp postaya atması kalıyor bir tek ya da
babamızın da bilgisayarı varsa mail atıveriyoruz, daha kolay. Bir başka yararı,
babamızdan bizim mektubumuza cevap geldiğinde, bu cevabı da okutmak için bir
görene ihtiyacımız yok; koyuyoruz tarayıcımızın içine, basıyoruz bir butona,
mektup anında bilgisayarın ekranına, bilgisayarın hard diskine yerleşiveriyor
bizim okuyabileceğimiz harflerle, yani bizim elektronik harflerle. Oradan
istediğimiz gibi, bilgisayardaki daha önceki kitaplarımızı nasıl okuyorsak,
bunu da o şekilde okuyabiliyoruz.
Bilgisayarın bu nedenle biz görmeyenlere,
görenlerden daha çok gerekli bir araç olduğuna inanıyoruz. Bu görenlere gerekli
olmadığı anlamına gelmiyor, görenler bilgisayarla birçok işlerini çok daha
kolay yapıyorlar; ama bilgisayar olmadan da yapıyorlardı o işlerini, biraz geç
oluyordu, biraz güç oluyordu, ama kendi başlarına yapıyorlardı. Biz, bilgisayar
olmadan, birinin yardımı olmadan bu işlerimizi yapamıyorduk; şimdiyse
bilgisayarla hem Türkiye'de ve dünyada olup biten tüm olayları, hem de yazmamız
gereken yazılarımızı, okumamız gereken tüm kaynaklarımızı tarayabiliyoruz.
Herhangi bir bilgiye ulaştığımız zaman, o bilginin kaynağının ta kendisine;
yani o bilginin yazarına kadar ulaşma şansımız var, bunlar bizim için çok
değerli olanaklar, o nedenle de bu olanaklar için bilgisayarı kullanmak
zorundayız.
Az önce dedik ya, iş bulamayanlarımız var, aş
bulamayanlarımız var; bilgisayarı nasıl alacak bu arkadaşlarımız? Biz, “herkes
evine bilgisayar alsın” diye bir kaygı veya bir kampanya yürütme çabasında
değiliz; bizim yapmaya çalıştığımız şey, önce görme engelliler bilgisayar
kullanmak zorunda olduklarının bir farkına varmalı. Görme engellilere hizmet
götüren kurum ve kuruluşlar, bu hizmetleri bilgisayar yardımıyla daha ucuz ve
kaliteli olarak verebileceklerinin farkına varmalı. Bu bilinç gerçekleştikten
sonra ne olacak?
Arkadaşlar, benim bir hayalim var; birtakım
derneklerle, birtakım kurum ve kuruluşlarla eğer birtakım hizmetler için
görüşüyorsak, ilişki içindeysek, bu ilişki içinde olduğumuz tüm kurum ve kuruluşların
bizim kullanımımıza açık bilgisayarları içeren birer odası olmalı ve bu
odalarda bu bilgisayarları istediğimiz gibi kullanabilmeliyiz. Eğer bilgisayar
kullanmayı bilmiyorsak da bir operatör yardımıyla, bize az çok yardımcı olacak
bir operatör yardımıyla; ama işimizin önemli kısımlarını kendi kendimize
yaparak bu işi becerebilmeliyiz. İlle de evimize bilgisayar almamız gerekmiyor;
ama bir yazımızı, istediğimiz bir kütüphaneye Internet üzerinden girerek, o
bilgisayarda kendimiz okuyabilmeliyiz, oradan istediğimiz kadar printer
kağıdına kopyasını çıkartabilmeliyiz, hatta bir el baskısını alabilmeliyiz. Bu
olanakları bize hizmet veren kurum ve kuruluşlar bizim için sağlamalı, bunlar
çok pahalı olanaklar değil, en azından şu anda bize verilmeye çalışılan eğitim
kadar pahalı değil.
Bu konuda şu anda aklıma gelenler bunlar. Biz bunun
için bu yola çıktık, bunun için bu toplantıları yapıyoruz. Lütfen, şu anda bizi
dinleyen ve bu konuyu yeni öğrenenler varsa, biraz daha üzerinde düşünsünler.
Sorusu olan varsa şu anda alabilirim.
Teşekkürler.
OTURUM
BAŞKANI- Sevgili Ali Cengiz Arkadaşımız da, Engin söyledi, bizim için
birçok alanda bilgisayar gerekli. Görme yetisine sahip, görme yetisini
kullanabilen insanlar için bilgisayar ya da bilgi teknolojileri, hayatlarını kolaylaştırıcı
bir etken. Ancak bizim içinse, bizim görebilirken yapabileceğimiz şeyleri
görmediğimiz zaman, yani kör olan birisi için bağımsız bir şekilde, birine
ihtiyaç duymadan yapabilmemizi, en azından bir kısmını yapabilmemizi sağlayan
ya da sağlama ihtimali olan; çünkü bu alana az sonra yine değineceğiz, bilgi
teknolojilerinde ve Internet’te yine de körlerin önünde erişilebilirlik
sıkıntıları var.
Sözü yine Ali arkadaşa bırakmak istiyorum. Ali
Cengiz arkadaşımız da bilgisayarın, körlerin eğitimi ve istihdamı alanındaki
katkılarından söz edecek.
Buyurun.
ALİ CENGİZ- Teşekkür
ediyorum. Hepiniz hoş geldiniz.
Bir insanın topluma katılabilmesi, toplum yaşamının
bir parçası haline gelebilmesinin temel koşulu iş edinmesi, iş edinmenin temel
koşulu da eğitim gibi görünüyor. Bu iki konu birbiriyle çok içli dışlı,
dolayısıyla bu iki konuyu birlikte ele almayı düşündük; ama daha iyi
anlaşılması bakımından ayrı başlıklar halinde anlatmaya çalışacağım.
Aslında görme engellilerin istihdamına ve eğitimine
bilgisayarın yaptığı katkı da temelde ortak; çünkü bizim bu iki alanda da temel
sorunumuz, normal yazıyı okuyamamak ve yazamamaktan geçiyor. Dolayısıyla
bilgisayar bu sorunumuzu neredeyse tamamen ortadan kaldırdığından, bizim artık
eğitim ve istihdamla ilgili sorunumuz yok denecek kadar az bir hale geliyor.
Eğitimdeki temel sorunumuz nedir; demin de
söylediğim gibi, normal yazıyı okuyamamak ve yazamamak. Okumasız bir eğitim
düşünemeyiz, eğitim kurumlarında kabartma yazı, ilköğretim okullarında kabartma
yazı kitaplarla bu okuma eksiğimizi bir şekilde gidermeye çalışıyoruz; fakat
kabartma yazı kitaplar bir kere çok eski kitaplar oluyor. Basımı çok pahalı ve
külfetli bir iş olduğu için, her sene yeni çıkan kitabı basarak öğrencilerin
kullanımına sunmak mümkün olmuyor; ama bilgisayar sayesinde artık bu mümkün.
Bilgisayarın tarayıcısının önüne kitaplar konuluyor ve kabartma olarak her sene
yeni basım kitaplar öğrencilerin kullanımına sunulabiliyor.
Lise ve üniversite yıllarında kabartma kitap
bulmamız da mümkün değildi, fakat artık bu da bilgisayar sayesinde mümkün;
çünkü gerek tarayıcılardan yararlanarak, gerek Internet ortamında, bilgisayar
ortamında hazırlanmış kitaplara Internet yoluyla ulaşarak bu eksiğimizi de
gidermemiz artık mümkün olacak ve okuma eksiğimizi neredeyse tamamen ortadan
kaldırmış olacak bilgisayar.
Bir başka eksiğimiz de normal yazıyı yazamıyor
almaktan kaynaklanan eksiğimizdi. Bu öncelikle not alma açısından büyük bir
sorun yaratıyordu; çünkü kabartma yazıyla not almak, hem çok külfetli bir iş,
yanınızda bir araç-gereç taşımak zorundasınız. Herkes kabartma yazıyı büyük bir
verimlilikle kullanamayabiliyor; çünkü kabartma yazının öğrenimi ve kullanımı
çok zor, ayrıca gürültülü bir makineyle yazmak zorundasınız. Dolayısıyla 80
kişilik bir sınıfta kabartma yazıyla not tutmaya kalktığınızda kimsenin ders
dinlemesi mümkün değil; ama küçük bir taşınabilir bilgisayar sayesinde bu sorun
tamamen ortadan kalkıyor, notlarımızı sessiz sedasız alıyoruz, üzerinde gerekli
düzeltmeleri daha sonra yapıyoruz ve gerektiğinde ders çalışmak amacıyla da
bunları kullanıyoruz. Artık başkalarının notlarından yararlanmak ya da dersi
kasete kaydedip sonra tekrar dinlemek gibi zorluklar kalmıyor.
Bir başka sorun -bu istihdamla da bağlantılı- görme
engellilerin pek çok alanda eğitim yapmasına izin verilmiyordu, örneğin
mühendislik fakültelerini tercih etmemiz bile yasal olarak engelleniyordu;
çünkü görme engelli bir insanın mühendislik eğitimi yapması ve mühendislik
yapması mümkün değildi. Ama artık bilgisayar sayesinde bu da mümkün hale geldi;
çünkü bilgisayarla çizimler yapmak, yapılan çizimleri kontrol etmek, yani
projeler yapmak ve kontrol etmek artık yapılamayacak bir iş değil, görme
engelli bir insanın yapamayacağı bir iş değil. Bilgisayar sayesinde bunun gibi
pek çok başka alanda görme engellilerin önündeki engeller tamamen ortadan
kalkmış durumda.
İstihdam alanında yine aynı sorundan kaynaklanan
nedenlerle görme engellilerin iş alanları çok kısıtlanmıştı, pek çok görme
engelli insan santralcilik yapıyordu sadece. Bir grup avukat, psikolog,
öğretmen var belki; ama bunun dışındaki mesleklerde görme engellilerin
çalışması gerçekten mümkün değildi. Ama okuma yazma eksikliği artık ortadan
kalktığına göre, bu sorun giderildiğine göre, gören bir insanın herhangi bir
büroda yapacağı bütün işleri görme engelli bir insanın yapması mümkün.
Dolayısıyla bilgisayar, görme engellilerin önünde çok önemli bir açılım
sağlıyor. Ayrıca bilgisayarın bizzat kendisi görme engellilere bir iş olanağı
sağlıyor; çünkü görme engelliler bilgisayar programcılığı yapabilir.
Bu konuda söyleyebileceklerim, şu an aklıma gelenler
bunlar. Daha sonra arkadaşlar, bilgisayara görme engellilerin erişimi konusunda
bir tanıtım yapacaklar ve bu söylediklerimin geçerliliği somut hale gelmiş
olacak.
Teşekkür ediyorum.
OTURUM BAŞKANI- Arkadaşlar; sorularınız
olursa eğer, konuşmacı arkadaşlarımız konuşmalarını bitirdikten sonra da
sorabilirsiniz. Ali arkadaşımıza sorunuz varsa alabiliriz şu anda.
Az önce de söylemiştim, bilgisayar kullanmak da ya
da Internet’e erişmek de yeterli değil, bilgisayar kullanırken ya da Internet’e
erişirken karşılaştığımız engeller var; nasıl biz sokağa çıktığımızda gitmek
istediğimiz yere giderken hedefe ulaşmak için birçok engeli aşmak zorunda
kalıyorsak, bilgisayar ve Internet için de bu tür engellerle karşılaşıyoruz.
Sevgili Recep Kısacık arkadaşımız, körlerin
bilgisayar kullanmasının ve Internet erişiminin önündeki engeller ve
örgütlenme, hukuksal düzenlemeler konularında söz alacak.
Buyurun.
RECEP
KISACIK- Teşekkürler, hepiniz hoş geldiniz.
Bilgisayar ve görme özürlüyü bir arada düşünmek,
yaklaşık 3-4 yıl öncesine kadar görme özürlüler arasında bile fazlaca düşünülen
bir olay değildi. Bunun en büyük iki nedeni var; Türkiye'de görmeyenler,
ekonomik olarak en alt kesimde olan insanlar, yeterli ekonomik olanakları yok,
bilgisayar ve bilgi teknolojileri ekonomik bakımdan pahalı. İkincisi de şu:
Görmeyenler, bir görmeyenin bilgisayar kullanımını sağlayan araçlardan ve
yazılımlardan yoksun.
Bilgisayar dünyası çok hızlı değişen bir alan,
burada aylar çok şey ifade ediyor, 3 ay önce kullandığımız yazılımı 3 ay sonra
kullanamaz hale geliyoruz, başka bir yazılım çıkıyor. Bu yazılımların görme
özürlülerin kullanımına da uygun hale getirilmesi gerekiyor; en büyük
problemimiz bu.
Bu problemleri anlatmadan önce, bir görme özürlü
bilgisayarı nasıl kullanır, neleri yardımcı almak zorundadır? Temel olarak bir
görmeyen özürlünün bilgisayar kullanımında en büyük yardımcısı “screen reading”
dediğimiz ekran okuma programları. Bu programlar yazılım veya harfler olarak
hazırlanmış synthezeiser’larla ses sentezleyicilerle çalışırlar ve bir gören
için ekranda görülebilir ne varsa, bir ekran okuma programı da bir görmeyene
bunu seslendirir; bu en önemli yardımcı yazılım. Diğerleri yine bir görme
özürlünün kullanımına uygun olması koşuluyla, ona uygun yazılımların
yaratılması koşuluyla tarayıcılar çok önemli.
Bugün dünyada 50’nin üzerinde okuma programı var;
ama özellikle Türkiye'de görme
özürlülerin bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasını engelleyen en önemli unsur,
Türkçe ekran okuma programının olmayışı. Sayımız gittikçe çoğalsa da,
Türkiye'de görme özürlüler parmakla sayılacak kadar az bilgisayar
kullanıyorlar, etrafımızdaki ya da bizim benzeri ülkelerdeki görme özürlülere
bakarak çok az. Nedeni, Türkçe ekran okuma programının olmayışı; ya İngilizce
bilen ayrıcalıklı görmeyenler bilgisayar kullanabiliyorlar ya da İngilizce
aksanıyla Türkçe konuşabilen ekran okuma programına alışabilenler
kullanabiliyorlar. Ekran okuma programlarını üreten firmalar da Türkçe’ye ilgi
göstermiyorlar. Nedeni çok açık; Türkçe ekran okuma programı pazarının ne kadar
hacimli olduğunu, büyüklüğünün ne olduğunu bilemiyorlar ve bir pazar
yaratılamadığından da ticari olarak yatırım yapma gereği doğmuyor.
Özellikle yazılım olarak ekran okuma programlarının
gelişmesi, Amerika Birleşik Devletlerinde 1994 yılında Özürlü Yurttaşlar
Yasasının çıkışından sonra hız kazanıyor; çünkü bu Yasa, Amerikan vatandaşı
olan özürlülere götürülecek hizmetlerde ekonomik destek sağlıyor, Amerikan
Devleti götürülen hizmetleri destekliyor. Türkiye'de böyle bir olanak da olmadığından,
yaratılamadığından, bilgisayar dünyasına ağır adımlarla ilerleyebiliyoruz.
Yine görme özürlülerin önünde başka bir engel de
ekran okuma programını ve diğer destekleyici yazılımları bulabilen görme
özürlüler Internet’e ulaşmak istiyorlar; çünkü bir görme özürlünün bilgi
kaynaklarına ulaşması, üretmesi ve yayması Internet aracılığıyla olabilen bir
şey. Burada web tasarımcıları devreye giriyor; görme özürlüler sadece ekran
seslendiren programlarla Internet’e ulaşabildiklerinden, web tasarımcıları bu
durumu dikkate almıyorlar. Hareketli yazılar, javalar ve resimlerden oluşan
linkler bizim için bir şey ifade etmiyor. Çok basit olarak alternatif
açıklayıcı tekst yerleştirilen resimli bir link bizim için çok şey ifade
ediyor; ama bir web tasarımcısı da “bu siteye bir görme özürlü girebilir” diye
düşünmüyor.
Halbuki bir görme özürlünün normal kent yaşamında,
sosyal yaşamda ulaşma güçlükleri var; bir bankaya gidip parasını yatırma,
havale yapma, faturalarını ödeme gibi işlemleri yapabilmesi için çok zaman
harcaması gerekiyor, çok güçlüklerle karşılaşması gerekiyor. Bu hizmetleri
Internet’ten sağlayan kurumlar Internet sitelerini de görme özürlülerin
kullanabileceği alternatif seçenekler de yaratabilseler, biz çok daha rahat ve
hızlı biçimde Internet erişimine de ulaşmış olacağız.
Tek tek bu sorunları aktarmak ve çoğaltmak mümkün,
ama özünde değinmek istediğim iki problem var; gerek bilgisayar kullanımına
yönelik ekran okuma programlarının Türkçeleştirilmesi ve geliştirilmesi,
gerekse Internet erişiminde görme özürlülere uygun yazılımların ve web
sitelerinin oluşturulması konusunda temel bir yönlendirmeye ihtiyaç var. Görme
özürlülerin bilgisayar kullandığının, neden ihtiyaçları olduğunun, sayılarının
ve ihtiyaçlarının anlatılması gerekiyor; bu işle ilgilenenlerin yönlendirilmesi
gerekiyor, kamuoyu oluşturulması gerekiyor ve taleplerinin yerine getirilmesi
bakımından mücadele edilmesi gerekiyor. Bunun için de bu alanda birikimi olan
insanlar bir araya gelmek zorunda, örgütlenmek zorunda.
20. Yüzyıl sosyologlar tarafından örgütlenme çağı
olarak değerlendiriliyordu, 21. Yüzyıl ise bilgi çağı olarak değerlendiriliyor.
“Bilgiye egemen olan, gücü elinde tutar” gibi bir yaklaşım var, ama
görmeyenlerin gücü elinde tutma gibi ütopik bir amacı yok; ama en azından daha
özgür, daha güvenli bir yaşam sürebilmeleri için bilgiye ulaşmaları, üretmeleri
ve paylaşmaları gerekiyor, bu koşulları sağlamak için de örgütlenmeleri
gerekiyor. Bu örgütlenme, hem görme özürlülerin bilgisayar kullanımına yardımcı
olacak kaynakları yönlendirme rolünü üstlenecek, hem de görme özürlülerin
bilgisayar kullanımı ve geliştirilmesi bakımından ihtiyaç duyulan temel
politikaları oluşturmayı sağlayacak.
Genel anlamda özürlülerin örgütlenmesi ülkemizde
yaygın; ama dağınık, belli alanlarda güç birliği yapmaktan kaçınılıyor, o
birliktelik sağlanılamıyor. Hukuksal altyapısı bakımından da görme özürlüler
somutunda -özürlülerde de var, ama şu anda konumuz görme özürlüler olduğu için-
bir çelişki var, garip bir çelişki var; “bilgisayar kullanıcısı görme özürlüler
kendilerini anlatmak için, geleceğe yönelik politikalar oluşturup ilgili
yerlere yaptırtabilmek için örgütlenmek zorunda” diyoruz; ama bu alana ilişkin,
özürlülere götürülecek hizmetlerle ilgili örgütlenme, hukuksal bakımdan şu anda
olanaksız. Yani sakatlara hizmet amacıyla özürlülerin kendileri veya bu amaca
yönelik herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı grubu yasal olarak
örgütlenemiyor. Bu çelişki son Anayasa değişikliğiyle birlikte kalkma yoluna
gitti, ama halen ilgili Dernekler Yasası yürürlükte ve bu Yasanın bugüne kadar
eşini görmediğim bir 88. Maddesi var; 88. Madde, sakatlara hizmet amacıyla
kurulan derneklerin 4 özür federasyonuna bağlı olmasını, bu federasyonların da
bir konfederasyona bağlı olmasını öngörüyor.
Yine genel anlamda bir Dernekler Yasasının 34.
Maddesi var; “federasyon üyesi dernekler kamu yararına çalışan derneklerdir”
diyor, kamu yararına çalışma statüsünün kazanılması da tamamen yürütmenin
sınırsız takdiriyle olabilecek bir şey. Yani görmeyen bilgisayar kullanıcıları
derneğini kurduğunuz an, bu dernek herhangi bir federasyona üye olmak zorunda,
üye olabilmesinin koşulu da kamu yararına olabilmesinden geçiyor. Yeni kurulan
dernek kamu yararına olamayacağına göre -belli koşulları var, en az 1 yıl
faaliyette olması gerekiyor, Bakanlar Kurulundan izin alması gerekiyor- bu
koşullar yerine getirilmediğine göre bu dernek kurulamaz anlamına gelir. Bu
Yasa 12 Eylül dönemi yasalarından olduğundan, Anayasaya aykırılığı iddia
edilemiyordu, son Anayasa değişikliğiyle bu olay ortadan kalktı. İnşallah 88.
Madde de Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine gider de,
örgütlenme yolunda daha rahat bir hukuksal altyapı oluşturmuş oluruz.
Bu alanda, özellikle görmeyen özürlülerin bilgisayar
kullanımı ve bilgisayar destekli eğitim ve bilgisayarın yardımıyla yeni
mesleklerin edinilmesi ve iş piyasasına bunların tanıtımı alanında mevcut
örgütlerin önkoşulsuz katkıda bulunması gerekir ve hatta bu süreçte bizzat yer
almaları gerekiyor. Ama düzinelerce görmeyenlere yönelik hizmet veren dernek
var ve bilgisayar kullanımına ve bundan alınacak sonuçlara yönelik çalışmaları
çok az, tek tük görüyoruz ve birbirleri arasında da koordinasyon olmadığı için
bunlar saman alevi gibi parlayıp yok oluyorlar.
Şu anda söyleyebileceklerim bu kadar, sorularınız
varsa alabilirim.
Teşekkür ediyorum.
OTURUM
BAŞKANI- Buyurun.
SALONDAN
(İnönü Üniversitesi)- Geçmiş dönemlerde öğrencilerimiz içerisinde görme
özürlü yoktu, yeni yeni gelmeye başladı, bu dönem birinci sınıfta 6 tane
öğrencimiz var. Buraya gelmeden 5-6 gün önce Eğitim Fakültesi Dekanı beni
arayarak, bu öğrencilere yardımcı olmamı istedi, benim haberim yoktu. Ayrıca
şunu belirteyim: Enformatik Bölüm Başkanıyım, öğrencilerimize bilişim
teknolojilerini öğretmek amacıyla çalışıyoruz. Bunlarla ilgilenmemi istedi, bu
konferansa hazırlığım nedeniyle ilgilenemedim, hem de bu programda sizin
sununuzu görünce “nasıl olsa orada bilgi alırım” dedim ve geldim, Malatya’da
araştırma yapmadım.
İki sorum var; üniversitedeki bu öğrencilerin
artmasının sebebi körlerin eğitim düzeyinin artması mı, yoksa yeni bir yasal
düzenleme sonucu mu geliyorlar? Çünkü böyle bir sorun olmaması için bir an önce
laboratuar oluşturmamız lazım.
İkinci sorum da şu: Örneğin, ildeki körler
dernekleri sizinle koordineli çalışıyorlar mı? Eğer eğitim almak gerekiyorsa,
bu konularda neler yapılabilir? Biz bu programları kullanarak doğrudan
öğrencilere yardımcı olabilir miyiz, yoksa bu işle uğraşmış birinin belli bir
süre bize destek olması mı gerekiyor?
Teşekkürler.
OTURUM
BAŞKANI- Bu soruyu Recep arkadaş mı yanıtlasın.
RECEP
KISACIK- Öncelikle üniversiteye giden görme özürlülerin sayısının artışı
elbette görme özürlülerin eğitim sürecinde biraz daha hızlı ilerlediklerini
gösteriyor. Bu konuda yeni bir yasal düzenleme yok, sadece daha önce görme
özürlülere kapatılan bazı üniversite lisans programlarının bakanlık
kararlarıyla önü açılmış durumda. Onun dışında kökten bu işi çözen, hızlandıran
yeni bir yasal düzenleme yok. 6 öğrencinin birden gelmiş olması tamamen
tesadüf; çünkü başka üniversitelerde onlarca görme özürlü aynı anda eğitim
görebiliyor.
Burada sizin için çok önemli bir şans,
üniversitenize başlayan görme özürlülerin eğitimlerini sürdürebilmeleri için
çok yoğun çaba harcamaları gerekiyordu. Burada bilgi teknolojileri devreye
giriyor; bir bilgisayar laboratuarı ya da bilgisayar destekli bir kütüphaneyle
öğrencilerinizin ders programlarını izlemeleri, kitaplarını okumaları,
notlarını okumaları ve çok daha rahat devam etmeleri, başarmalarına katkıda bulunabilirsiniz.
Bunun için özel bir bilgisayar donanımına ihtiyaç yok; daha önce sözünü ettiğim
gibi, sadece ekran okuma programı bulunup bir bilgisayara yüklendiğinde, o
bilgisayarı rahatça bir görme özürlü kullanabilir.
Burada da önemli bir faktör dil faktörü, bu ekran
okuma programlarının Türkçe’si yok. Yeterince başarılı olmasa da, yani
istenilen noktada olmasa da Türkçe konuşan editör programlar var; ama tamamen
ekran okumaya yönelik, bir bilgisayarı tamamen kapsayan ekran okuma
programlarının Türkçeleri yok ve zaten en büyük sorunumuz da bu.
“Bu işi bilen görmeyen desteğiyle mi olur, yoksa biz
yapabilir miyiz” diye sordunuz; yapılabilir, yani burada baştan sona bir
görmeyenin desteği gerekmez diye düşünüyorum.
Yerel körler dernekleri bu işte uğraşanlarla
koordineli çalışmıyorlar; çünkü onlar da çeşitli alanlarda gruplaşmış ve
örgütlenmiş durumdalar. Bilgisayar kullanımı da yaygın değil; yani o gruplar
içinde bilgisayar kullanan insan ya yok, ya çok az. Dolayısıyla bilgisayar
kullanımı bir öncelik sorunu haline gelmiş değil, bu nedenle de Türkiye'de
kapsamlı her kör derneğinin ilgi alanına girmiş değil.
Teşekkür ediyorum.
OTURUM
BAŞKANI- Başka sorusu olan arkadaş var mı?
..........-
Ben bir-iki düzeltme yapmak istiyorum ve kendi görüşlerimi eklemek istiyorum
yine bu soruyla ilgili. Sizin yardımınızın, yani tek başınıza bir görme
engelliye bilgisayarı nasıl kullanacağını öğretmenizin mümkün olup olmadığını
sordunuz, arkadaşım da “mümkün” dedi; ama bu konuda bocalama olasılığınız da
var, bu olasılıkları yok etmek için de en azından bir-iki günlüğüne bir görme
engellinin bilgisayarı nasıl kullandığını gözlemeniz gerekiyor. Bu şansı
yakalayabilmeniz için veya başka sorularınız için, içimizden birinin e-mail
adresini veya telefonunu alabilirsiniz.
Teşekkür ederim.
OTURUM
BAŞKANI- Arkadaşlar; şimdiye kadar bir toparlarsak eğer, sevgili Engin,
bilgisayar kullanımı ve Internet erişiminin....
GÜLTEKİN
YAZGAN- İbrahim bey, ekleyeceğim bir şey vardı.
OTURUM
BAŞKANI- Tabii buyurun Gültekin ağabey.
GÜLTEKİN
YAZGAN- Bugün için yerli bir Türkçe okuma programı yok, ama -ben burada
propagandasını yapayım diye konuşmuyorum, kendim faydalandığım için söylüyorum-
bir İngiliz şirketinin Türkçe okuma programı var; yalnız pahalı olduğu için
birçok arkadaşımız ne yazık ki bundan faydalanma olanağından yoksun.
Yerli program yapılırsa çok ucuza mal olabilir diye
düşünüyorum; ama şu sırada bu aylara, yıllara bağlı bir şey. Malatya
Üniversitesi eğer gerekli mali imkânları bu arkadaşlara sağlayabilirse, Türkçe
okuma programı sağlayabilirler ve bu arkadaşlar da gören bir bilgisayar
kullanıcısı kadar etkili olarak bilgisayardan yararlanabilirler. Fakat biraz
önce arkadaşın da dediği gibi, biraz yol gösterici, tecrübe kazanmış bir görme
özürlü arkadaşın ilk günlerde girişimi ve yardımcı olmasında çok büyük fayda
var; yoksa çok büyük bocalamalar oluyor, kendi tecrübelerimden biliyorum.
Benim diyeceğim bu, yani arkadaşımız niye “Türkçe
okuma programı yok” dedi, onu bilemiyorum; ama var, halihazırda bulunan en iyi
Türkçe okuyan ve bilgi işlem programlarıyla paralel çalışabilen biricik
program. Ama dediğim gibi, bunun maliyeti yüksek, onun için birçok arkadaşımız
İngilizce program kullanmak zorunda kalıyor, yoksa isteklerinden değil. Eğer
mali imkânlar varsa -ki, vardır, üniversiteler sağlayabilir- bu yapılsın, bu
öğrenciler kurtulur, çok büyük yardımı olur.
OTURUM
BAŞKANI- Buyurun.
SALONDAN- Bu
konuya ek olarak bir şey söyleyeceğim: Ben de Boğaziçi Üniversitesinde
çalışıyorum, bizim üniversitemizde de yaklaşık 20’ye yakın görme engelli
öğrencimiz var ve bu eğime destek, yani ne kadar destek verebilir bilmiyorum;
ama en azından görme engelliler için bir bölümümüz var kütüphanede ve bu
bölümde de yine görme engelli bir arkadaşımız çalışıyor. İsterseniz o
arkadaşımızla bağlantıya girip yine bu konuda işbirliğine gidilebilir; çünkü
belli kurumlardan bize görme engelliler için bağış kitaplar geliyor, değişim
oluyor. Yani bu konuda birtakım çalışmalar var, bu konuda da yine yardım
alabilirsiniz.
OTURUM
BAŞKANI- Orada şöyle bir durum var: Boğaziçi Üniversitesi İngilizce eğitim
verdiği için, dolayısıyla bu anlamda teknolojinin bizden daha önde olduğu,
teknolojinin geliştiği, geliştirildiği yerlerle iletişimi daha fazla ve bu
teknolojileri İngilizce olarak geliştirildiği için bu teknolojileri kullanma
olanağı da bu üniversiteye göre tabii ki kolay, orada öyle bir sorun ortaya
çıkabilir.
Ben söz aldım; ama söz isteyen ya da soru sormak
isteyen varsa alabilir. Burada da bir engelim var; kimin söz almak istediğini
görmediğim için... Bir şey daha sormak istiyorum: Salonda kaç kişiyiz,
görebilen bir arkadaşımız söyleyebilir mi?
Arkadaşlar, bir toparlarsak, sevgili Engin,
bilgisayarın neden görmeyenler için zorunlu olduğunu; sevgili Ali ise -en
önemli alanlardan ikisi eğitim, birbiriyle de karşılıklı bağımlı iki alan-
eğitim ve istihdamda bilgi teknolojilerinin kullanımının görmeyenler açısından
neler getireceğini ve sevgili Recep arkadaşımız da bir körün bilgisayarı
kullanmasını sağlayan teknolojilerden ve bilgisayar kullanımındaki engellerden
bahsetti.
Ben de yine görmeyenin bilgisayar kullanmasını
sağlayan, bilgi teknolojilerinden faydalanmasını sağlayan sistemlerden
bahsedeceğim ve bir demonstrasyon da yapmaya çalışacağım. Bu iş nasıl yapılıyor, bilgisayar nasıl
kullanılıyor? Yalnız şöyle bir sorunumuz var: Bir bilgisayarı aşağı yukarı
700-1 000 dolar arasında ya da belki ortalama daha ucuza mal edebiliyorsunuz şu
anda; ama bir görmeyenin bu bilgisayarı kullanabilir hale gelmesi için, en
azından 1 000 dolar civarında ek bir para daha ödemesi gerekiyor ki, bu
bilgisayarın kendisi tarafından kullanılabilmesini sağlayabilsin; bu önemli bir
engel.
Bilgisayarı nasıl kullanabiliyor? Bir körün ya da
körlerin bilgisayar kullanmasını sağlayan sistemleri “yapay konuşma sistemleri”
olarak adlandırıyorum. Yapay konuşma sistemleriyse 2 grupta inceleniyor;
birincisi, ekran okuma ya da ekran tarama veya ekrana erişim, “ekran erişim
programları” denilen kısım, adı üstünde program, bu bir yazılım. Windows,
Linux, Machintosh, IBM’in OS2 işletim sistemi ve bunun gibi işletim sistemleri
üzerinde çalışabilen ekran okuyucu programlar mevcut.
Ekran okuyucunun göreviyse, ekrandaki bilgiyi,
görsel bilgiyi alıp kullanıcıya yapay ses sentezleme cihazı ya da programı
aracılığıyla kullanıcıya iletmek; yani başka bir deyişle dijital bilginin
konuşmaya dönüştürülmesini sağlamak.
İkinci kısım ise -az önce zaten ekran okuyuculardan
bahsederken söyledim- ses sentezleme kısmı. Ses sentezleme kısmı da kendi
arasında 3 grupta inceleniyor; birincisi, bilgisayara bir kablo aracılığıyla
bağlanan donanım tabanlı harici ses sentezleyicileri; ikincisi, yine
bilgisayara insert edilen, bilgisayara normal ses kartı gibi takılan, harici
olmayan, yani dahili ses sentezleyicileri. Üçüncüsü, bilgisayar üzerinde takılı
standart bir ses kartı aracılığıyla bilgiyi konuşmaya dönüştüren,
İngilizce’siyle text ... speech; yani metinden konuşmaya programları, yazılım
tabanlı programlar.
Bu son dönemde özellikle bu teknolojiler konusunda
bu text ... speech ve konuşma tanıma teknolojileri konusunda çalışmalar hızla
artıyor; çünkü biliyorsunuz, bu teknolojiyi kullanarak, örneğin telefonla
istediğiniz bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Yani diyelim ki gazete okumak
istiyorsunuz, okumak istediğiniz gazeteyi seçip telefonda -Amerika'da böyle bir servis var şu anda- ve hangi
gazetenin hangi bölümünü okumak istiyorsanız, onu yine metinden konuşmaya teknolojisiyle
gazeteyi telefondan dinleyebiliyorsunuz. Tabii ki bu mobil cihazlarda da
yapılabilen bir şey; diyelim ki arabanızda gidiyorsunuz, elektronik postanızı
okumanız gerekiyor, elinizdeki mobil cihazla posta kutunuza bağlanıyorsunuz,
mesajınızı dinleyebiliyorsunuz. Bunun içine tabii ki konuşma tanıma teknolojisi
de eklendiğinde, herhangi bir şekilde tuş ya da ekran kullanmanıza gerek
kalmadan yapmak istediğiniz şeyi söylüyorsunuz ve sonuç olarak da size konuşma
olarak geri dönüyor bu.
Yapay konuşma sistemleri 2 gruba ayrılıyor dedik, bu
metinden konuşmaya dönüştürme alanındaki çalışmaların ilki -ilk denilebilir
belki buna- tam olarak bir sistem değil. 1779 yılında bir Rus profesörünün 5
sesli harfi çıkarırken insan ağzının, yani insan ses sisteminin aldığı şekli
gösteren bir aygıt, bir aparat yapıyor bunu göstermek için; ilk çalışma olarak
bu kabul edilebilir. Onun dışında somut anlamda bir sistem olarak ilk
çalışmaysa 1930’da Bell Telephone Company diye bir şirket vardır
biliyorsunuz, bu şirketin laboratuarlarında oluşturulan bir çalışma.
Şu anda bireysel kullanıcılar, son kullanıcı için
piyasada bulunan ses sentezleyici, konuşma sentezleyici program ya da
cihazların fiyatları 150-1300 dolar arasında değişiyor, bunların donanımsa
fiyatı artıyor ya da konuşmanın kalitesine göre fiyat değişebiliyor. Konuşma
sentezleyiciler, bir dilin -hangi dilde yapılmışsa- bütün dilbilgisi
kurallarını kapsayacak bir şekilde yapılıyor. Ancak şimdiye kadar tam olmuş,
yani “tam insan sesi kalitesinde, insan konuşması kalitesinde” denilecek bir
sistem yok henüz; ama gerçekten şaşırtıcı derecede iyi konuşan ya da rahatsız
etmeyen, robotik bir sesi olmayan sistemler de mevcut.
Ekran okuyucular nasıl çalışıyor? Tamam, ekran
okuyucu bilgiyi alıp okuyor; ama yalnızca öyle düz bir şey değil, yani
Windows’tan aldığı bilgiyi ya da ekranda görülen bilgiyi direkt alıp
kullanıcıya aktarmıyor. Tabii biz Microsoft’a mahkûm olduğumuz için, Windows
üzerinden gitmek zorunda kalacağım; çünkü diğer işletim sistemlerinde çalışma
şansı bulamadım şimdiye kadar, çoğumuz öyleyiz. Halbuki Linux gibi açık kod
işletim sistemleri için de körler için çözümler mevcut; ancak bu konuda Türkçe
çalışmalar olmadığı için ya da bu konuda çalışmalar yaygın olmadığı için,
kullanımı yaygın olmadığı için şu anda Türkiye körleri şu anda yararlanamıyor.
Windows ya da grafik kullanıcı ara yüzü ile çalışan işletim sistemlerinde
ekran okuyucu nasıl çalışıyor? Grafik kullanıcı ara yüzünde grafiksel ve görsel
yapı olduğu için, bir ekran okuyucunun ekranında görünen bilgiyi alıp konuşma
sentezleyiciye iletmekten daha fazlasını yapmasını gerektiriyor. Ekran
okuyucunun görevlerini 5 kategoride inceleyebiliyoruz; birincisi, metin ve
grafiksel bilgiyi ayırt ediyor ve kullanıcıya aktarıyor. Metin ekranda
görüntülendiğinde, örneğin Windows’ta bu metin küçük noktalardan oluşan ...
olarak tutuluyor. Dolayısıyla ekran okuyucunun bu bilgiyi alıp yorumlaması,
neyin metin, neyin grafik olduğunu ayırt etmesi, ekran okuyucunun yardımı
olmadan kullanıcının bunu yapması mümkün değil. Windows tabanlı ekran okuyucu
program, Windows uygulamaları tarafından ekrana gönderilen bilgiyi alıyor ve
...... Model denilen, “OSM” denilen bir bellek yapısına aktarıyor, hafıza
yapısına aktarıyor ve ekran okuyucu okuma işlemini de buradan yapıyor.
İkinci işlevi, Windows yapılarını tanımlamak ve
kullanıcıya aktarmak. Windows üzerinde çalışan uygulamalara ait öğelerin tipini
tape ya da ....plus’ını alıyor ve birçok ekran okuyucu bu bilgiyi alıp
kullanıcıya aktarma kapasitesine sahip. Dediğimiz gibi, piyasada çok çeşitli
ekran okuyucu mevcut, en bilinenlerini söyleyeyim size ya da en fazla kullanılan,
Windows üzerinde çalışan: Örneğin, Just For
Windows adlı bir program. Adresi: wwwhc.com. Bir de Window ise denilen bir
program var, onun da adresini vereyim: www.gwmicro.com.
Dünyada en çok kullanılan iki ekran okuyucu bunlar.
Ekran okuyucunun bir görevi de mouse görevi, fare
görev görmek. O da şöyle yapılıyor: Ekran okuyucuyu koyduğunuzda belli tuşları
fare imlecinin hareket ettirilmesi ve sol veya sağ mouse butonu görebilecek
tuşları atıyor bazı tuşlara. Dolayısıyla bu şekilde görmeyen birisi de fare
imlecinin ya da -çok komik bir çeviri, ama- mouse cursor’ın hareket etmesini ve
gerekli olduğu zaman kullanılmasını sağlayabiliyor kendisi de; yani yalnızca PC
imlecine bağlı kalmayabiliyor.
Onun dışında Windows’a ait uygulamaların tipi ve
sınıfı mevcut; örneğin, diyelim ki bir iletişim kutusu açılıyor, orada yazı
yazılması gereken bir alan var, seçilmesi gereken bir seçme kutusu var ve aynı
zamanda “tamam” ya da “iptal” gibi butonlar var; yani bunların buton mu, yazma
alanı mı, yoksa radyo buton mu, yoksa seçme kutusu mu olup almadıklarına dair
bir bilgi sunuyor ekran okuyucular, Windows. Dolayısıyla üzerine geldiğinizde,
cursor’la üzerine geldiğinizde ekran okuyucu bu yetiye sahipse, üzerinde
bulunduğu yerin ya da cursor’un üzerinde bulunduğu yerin bir yazma alanı mı,
yoksa başka bir botun mu olup olmadığını size aktarıyor, görmeyene aktarıyor.
Şimdi size bilgisayarla yapılanları göstereceğim. bu
teknolojilerde kullandığımıza dair bir demo yapalım diyoruz. Ancak hazırlıklı değilim, yerleri de değişik olduğu
için. Tabii enter’i bulmak için ne kadar zaman kaybediyorsunuz. Şu an ekranı görüyor musunuz? Ekran
okuyucunun Türkçe olmamasından kaynaklı bir engel. Tabii biz artık alışmak
zorunda olduğumuz için şu an kullanabiliyoruz, ama tabii ki çözüm bu değil;
çözüm, Türkçe ekran okuyucunun yapılması, Türkçe konuşabilen ve bu ekran
okuyucuyla çalışabilecek bir metinden konuşma programının yapılması gerekiyor.
Şu an dolaşıyorum. Sıra no: A2. Yani açtığım dosya, bizim Altı Nokta Körler
Derneğindeki kitap listesine ilişkin bir dosya. Sıra no, okur adı ve soyadı.
Evet, kitap adına göre sıralamış olduğumuz şeye
geldik, normal Türkçe konuşan biri için pek anlaşılır şeyler değil tabii. Evet,
A sütununda sıra no var, B Sütununda, C
sütununda adı ve soyadı, D sütununda 1984 -kitabın adını öğrendim- 6 kaset olduğunu öğrenebiliyorum. Yani normal olarak bu
dosyada neler yazdığını ya da kendim de yazmak istersem, diyelim ki bir şeye
deneyelim; Değiştirelim, yazarken.
Dediğim gibi, bu program 2 kısımdan oluşuyor şu anda
kullanmamı sağlayan program; birincisi ekran okuyucu kısım, programın adı da
Jaws. ikincisiyse, bu programın bilgiyi konuşmaya dönüştürmek için kullandığı
bir konuşma sentezleme programı. Bu konuşma sentezleme programı aşağı yukarı şu
anda 8 dilde programlanmış durumda, 8 dil için desteği mevcut; İngilizce,
Fransızca, Almanca, İtalyanca, Fince, İspanyolca -hatta 2 İspanyolca desteği
var galiba; Latin İspanyolca’sı ve Portekiz İspanyolcası- hatta Çince desteği
de mevcut; ama Türkçe desteği yok maalesef.
Türkiye'deki ve Türkçe konuşmak zorunda olan ya da
Türkçe konuşmak zorunda olmayan da bilgisayarı Türkçe kullanmak isteyen körlerin
alternatifi ne, ona bakalım. Az önce Gültekin Yazgan beyin söylediği gibi,
İngiltere’de üretilen HAL 95 ya da kısaca HAL programının Türkçe lokalizasyonu
yapılmış durumda ve aynı zamanda yine HAL’i üreten firma, Dolfin Firmasının
ürünü olan “Apollo” diye bir konuşma sentezleme aygıtının da Türkçe desteği
mevcut. Ancak az önce de söylemişti, bu 2 ürünün bir kör tarafından elde
edilmesi için 1 000 doların üzerinde, yani KDV dahil 1 200 dolar civarında
ödemesi gerekiyor. Dolayısıyla hem konuşma kalitesi açısından yeterli bir çözüm
değil, hem de ekran okuyucu açısından diğer ekran okuyucularla kıyaslandığında
yeterli bir ekran okuyucu olmadığı, hem de ücretinin çok fazla olması
münasebetiyle tercih edilebilirliği yüksek olmayan bir program.
Onun dışında son zamanlarda bazı çalışmalar var;
örneğin, Koç Bilgi Grubuna dahil olan bir şirketin -geçen yıl haziran ayında
kurulan bir şirket- Geveze Ses Teknolojileri A.Ş’nin konuşma tanıma ve metni
konuşmaya dönüştürme teknolojileri alanında çalışmaları var. Bu çalışmalara
paralel olarak da Internet’e girilen Türkçe sayfaların Türkçe olarak seslendirilmesini
sağlayan küçük bir programı ya da Windows için konuşursak, clipport’ta
kopyalanmış metinlerin Türkçe olarak okunmasını sağlayan bir metinden konuşmaya
çalışması var. Bu programın şu anda Boğaziçi Üniversitesinde laboratuarlarda
yüklü olması lazım; isteyenler orada da test edebilir, bütün kütüphanelerde
yüklenmeye çalışacak.
Onun dışında şu an ne aşamada bilmiyorum; ama
Algoritma diye bir şirketin -wwwalgoritma.com adresine ilgilenenler bakabilir-
“konuşan defter” adında alternatif bir editör mevcut. Bu program hem aynı
zamana editör görevini yapıyor, hem de o editörde yazılan ya da o editörde
açılan dosyaları Türkçe olarak okuyabiliyor ya da yönetebiliyor; yani Word
kadar kapsamlı demeyelim de, bir nevi belenler için Wordpat gibi bir editöre
sahip fonksiyonel açıdan.
Onun dışında başka bir çalışma daha var; o da
Türkiye'de sürdürülmeyen bir çalışma,
İsviçre’de yürütülen bir çalışmanın sonucu olarak “Embrolla” diye bir projeyle
paralel olarak geliştirilmiş bir Türkçe konuşma ya da Türkçe olarak metinden
konuşmaya dönüştürme programı çalışması var. Bilkent’te geliştirilen yine
Internet tarayıcısı ve bir editöre sahip olan “oku” adlı program.
Onun dışında Türkçe için, Türkçe sitelerinde böyle
bir çalışma mevcut değil. Dolayısıyla işimiz insanlara, yani görmeyenlere
bilgisayar kullanabileceklerini ve kullanmaları gerektiğini anlatırken, bu
sayıyı artırmaya çalışırken işimiz çok daha zorlaşıyor. Tabii ki yalnızca
Türkçe çalışmaların olmayışı değil; bu çalışmaların koordineli bir şekilde
sürdürülmesi için bir niyet de yok olsa bile, bu niyetler maddi temelden ya da
maddi olanaklardan yoksun kaldığı için yürüyemeyen ya da sonuçlanamayan
çalışmalar olarak kalabiliyor.
Sonuçta bu anlamda kamunun desteği gerekiyor; çünkü
kapitalist ekonomik bir sistem için pazar alanı ya da pazar payı çok yüksek
olan bir alan değil bu alan. Dışarıda zaten bu konuda çalışmaların olmasının
önemli bir nedeni de bu alanda çalışan firmaların kamu tarafından sübvanse
edilmesi ya da kendi ihtiyaçlarını, bu teknolojilere ilişkin ihtiyaçlarını
gidermek için görmeyen insanların kamudan destek alabiliyor olması. Ama
Türkiye'de bu anlamda yasal düzenlemeler yapılması gerekiyor olması için, gerçi
diğer alanlarda da zaten birçok eksiğimiz var; bu da bunlardan biri.
İlgilenenler için yine Linux’la ilgili bir adres de
vermek istiyorum. Ek bir soru soracağım; Linux Kullanıcıları Derneğinden
arkadaşlarla görüşmüştüm, şu an burada olanlar var mı? Siz mi varsınız? Bu
anlamda Linux kullanan görmeyenlerle ilgili bir site var; eğer
ilgileniyorsanız, onun adresini de vereyim size. Niye “Linux” diyorum; çünkü
dediğim gibi, açık kaynak, açık kod olduğu için ve ücretsiz ya da elde etmeniz
çok düşük maliyete olacağı için, aslına bakarsanız ilgilenebileceğimiz bir
alan, görsek de görmesek de ilgilenebileceğimiz bir alan. Adres:
wwwleb.net/blinux. Blinux; “blind” kör anlamına geliyor, Linux’u biliyorsunuz
zaten, iki sözcüğün birleşiminden oluşan bir sözcük. Bu adreste, görmeyenlerin
Linux’u nasıl kullanabileceğine ilişkin ve gerekli olan programlara ilişkin
gerekli bilgi ve dosyalara ulaşılabilir.
Gelelim web’de erişilebilirlik, Sevgili Recep
Kısacık arkadaşımız da az çok bahsetti bu konudan. Internet’e taşınıyoruz, ama
düzenli bir şekilde ya da herkesin erişebileceği bir web inşa ederek taşınmamız
ya da herkes için yer olan bir web’e taşınmamız bütün insanlık için olumlu
olduğuna göre, biz de kendi açımızdan web’de ya da web tasarımında bizim için
önemli olan bazı noktaları hatırlatmak istiyorum. Birincisi, grafiksel
bilgilerin ya da resim ve bunun gibi bilgilerin ne olduğuna dair metinsel bir
açıklamanın yapılması gerekiyor. Diyelim ki, bir görmeyen bir web sayfasında
dolaşıyor ve başta bir resim var -şirketse bu, şirketin logosu- görmeyen, ekran
okuyucu program sayesinde resim olduğunu biliyor; ama bu resmin ne amaçla
konulduğunu, neyi ifade ettiğini bilmiyor.
Bunun için web tasarımıyla ilgilenenler varsa, alt
ile bu grafiksel dosyanın, grafik dosyasının ya da resim dosyasının hangi
amaçla konulduğuna dair bir tekst metinsel açıklama koyabiliyor. Bir ekran
okuyucu Internet’te daha farklı bir yöntem izleyebiliyor. Birincisi direkt ekranda
görüneni alıp kullanıcıya aktarıyor, ikincisi de “Hiper text marka ....”
dediğimiz HTML formatıyla Internet’te dokümanlar oluşturuyor. Bu dokümanın
içindeki kodu alıp yorumluyor, dolayısıyla dosya ismini de alıp kullanıcıya
aktarabiliyor. Bu dosya ismini anlamlı bir şekilde koymuşsa, mesela “şirket
logo” demişse, dolayısıyla görmeyen de bu resim dosyasının, resmin, şirketin
logosu olduğunu anlayabiliyor.
Bir nokta daha var; anlamlı bağlantılı ifadelerin
kullanılması. O da şu: Diyelim ki bir sayfada geziyorsunuz, İngilizce’si “click
hear” yani “buraya tıklayınız” gibi ifadelerle oluşturulmuş bağlantılarla
karşılaşıyorsunuz yazarken; ama bu bağlantıya girdiğinizde “buraya tıklayınız”
bilgisi nereye tıklayacağını bir görmeyenin öğrenmesini sağlamıyor. Dolayısıyla
bu bağlantı ifadelerinin bir görmeyen için anlam ifade edecek şekilde, mesela
“para kazanmak için buraya tıklayınız” gibi olabilir ya da o amaç neyse,
“buraya tıklayınız” ifadesinin amacı neyse o amacın da belirtilmesi gerekiyor.
Diğer bir husus da erişilebilir form tasarımı; yine
web’de gezerken birçok formla karşılaşırsınız -sörf yapan kişiden bazı
bilgileri isteyen- bu formun tasarımının da görmeyen tarafından erişilebilir
yapılması gerekiyor. Şöyle ki: Diyelim ki bir ekranda görsel olarak aslına bakarsanız
üst üste, yan yana, “ad, soyad, yaş, telefon” gibi sırayla yazıyordur, görsel
olarak onun ne olduğunu anlıyorsunuz. Ama bir görmeyenin de o boşluğa
geldiğinde, ilgili boşluğa geldiğinde oraya ne yazması gerektiğini, yaşını mı,
yoksa adını mı ya da soyadını mı yazması gerektiğini anlaması için o boşluğun
ya da o form alanının bir adının olması gerekiyor ve bu adın da kullanıcıya
ekran okuyucu tarafından aktarılması gerekiyor.
Dolayısıyla HTML kodunda bu ad yoksa, böyle bir ad
yoksa, form alanının adı yoksa; yani gören birisi yukarıda yazdığı için o
alanın, yukarıda yazan yazıya ait bir alan olduğunu anlayabiliyor; ama görmeyen
birisinin bunu anlaması zor. Belki kısa bir formsa, neyin nereye ait olduğunu
aklında tutabilir; ama uzun bir form olması durumunda iş daha da zorlaşıyor.
Başka bir nokta da “Java” dediğimiz, Java Script,
Java upgrate ve Flash gibi uygulamaların kullanılması ya da dinamik olarak web
sayfalarının güncellenmesi. Bu da
görmeyenin şöyle bir engelle karşılaşmasına yol açıyor: Java Script ya da Java
upgrate ve Flash gibi uygulamalar görsel uygulamalar olduğu için, daha çok göze
hitap eden uygulamalar olduğu için bir ekran okuyucunun bir görmeyene gerekli o
bilgiyi aktarması mümkün olmuyor. Dinamik olarak, sürekli olarak güncellenen
bir sayfa için de sorun şu: Diyelim ki, bir yazı okuyor bir görmeyen; ama sayfa
güncellediğinde cursor tekrar sayfanın başına gidiyor. Dolayısıyla devamlı o
yazıda nerede kaldığını hatırlayıp orayı bulması gerekiyor ki, o da bir
görmeyen için o sayfanın erişilebilirliğini azaltan etkenlerden birisi.
Eğer bu alanla ilgili sorunuz varsa, ben yanıtlamaya
çalışacağım. Biraz süre engelimiz olduğu için, daha önce söz etmeyi düşündüğüm
şeylerden söz edemeyeceği, tabii ki geniş bir alan. Son bir şey söyleyeyim:
Eğer ilgileniyorsanız, görmeyenlerin bilgi teknolojilerinden nasıl
faydalandığını merak ediyorsanız ya da bu alanla ilgili uygulama geliştirmek,
yardımcı olmak, katkıda bulunmak isterseniz ya da soru sormak isterseniz,
Bilkent Üniversitesinin sunucusunda oluşturduğumuz web tabanlı bir liste var.
Adres: Korler@listweb.Bilkent.edu.tr. Bu listeye direkt mail atabilirsiniz üye
olmak için, postalar Mustafa Akgül hocanın denetiminden geçiyor, öyle bir
talebiniz olduğunu anlarsa zaten listemize üye yapabilir sizi. Şu anda bu listeyi
de 2000 yılında 22 Nisanda yaptığımız toplantı sonucunda oluşturduk,
başlangıçta 10-15 kişiydik, sayımız şu anda 80 civarında, şimdiye kadar ancak
bu kadar çoğalabildik.
Karşılıklı soru-cevap yöntemiyle gitsek daha fazla
şeyler söyleyebilirdik mutlaka, monologdan pek hoşlanmıyorum, zaten pek de
monolog yapamıyorum. Soru sormak isteyen arkadaşımız varsa cevap verebilirim.
........ (Milli
Kütüphane Başkanlığı-Bilgiiişlem Merkezi)- Bizim orada şu anda donanımını
hazırladığımız altyapımız var, scanner’imiz var, algoritma olarak defter
programını kullanıyoruz ve bir de gelen okuyucularımız için ..... üzerinde
çalışma yapıyoruz. Buradaki sıkıntı, Türkçe olmaması ve görme engelli
arkadaşlarımızın çoğunun İngilizce bilmemesi.
Gültekin beyin söylediği bir Türkçe program vardı,
ama “fiyatı pahalı” demişti; bu program Türkçe’yi tam olarak okuyabiliyor mu,
anlaşılır mı? Milli Kütüphane olarak belki biz bu maliyetin altından
kalkabiliriz, çünkü bu çalışmamız devam ediyor.
Şimdiden teşekkür ediyorum.
GÜLTEKİN
YAZGAN- Dediğim gibi, Türkçe okumak bakımından ideal sayılmaz, yani
telaffuzu; fakat 5-10 dakika sonra dinlediğimiz zaman her şeyin rahat
anlaşılacağını göreceksiniz. Ama şunu söyleyeyim: Türkiye'deki “ne okur” diye
yapılan programın kalitesine erişmiş değil; ama net okur da sadece önüne
konulan bir metni hiç duraksız okuyor, yani henüz çok yetersiz. Ses bakımından
güzel, fakat HAL programı şimdilik Milli Kütüphane alırsa epeyce işe yarar.
Yani bilmiyorum, ben bu programla Milli Eğitim Bakanlığına kitap yazıyorum,
yayıncılara çeviri yapıyorum, hiçbir sıkıntım olmuyor, Internet’ten de
indirdiğim kitapları rahatça okuyorum; yani “çok kötü” denilmez, daha iyisi
olacaktır.
...........-
Bu konuda ben bir şey ekleyeyim arkadaşa: HAL’in Türkçe kullanımının birebir
örneğini İstinye’deki Körler Vakfı Rehabilitasyon Merkezinde bilgisayar
dersinde kullanılan program; yani bilgisayar odasında görebilirsiniz, birebir
inceleyebilirsiniz, Emirgân Altı Nokta Körler Vakfı Rehabilitasyon Merkezinde
birebir inceleyebilirsiniz bu programı, orada eğitim amaçlı kullanılmakta.
..........
(Milli Kütüphane Başkanlığı Bilgiişlem Merkezi)- Milli Kütüphane olarak
bunu yapacağız, görme engelli arkadaşlarımızın bu programı çok iyi
kullandıklarını biliyorum, araştırdım, çok iyi kullananlar var. Bizim oradaki
arkadaşlarımız bunu kullanamıyorlar, biz de daha yeni yeni bu programlara
bakmaya başladık. Ama görme engelli arkadaşlarımızdan da bir ricamız var; Milli
Kütüphanede şu anda konuşan kitaplık bölümümüzde bunu kurduk ve bu
arkadaşlarımız, görme engelli ve bu programı bilen arkadaşlarımız bizimle iletişim
kurarlarsa eğer, bize çok yardımcı olacaklar, yardımlarını bekliyoruz.
Şu anda oradaki arkadaşlarımız için, Gültekin beyin
dediği HAL programını gidip söyleyeceğim, büyük bir ihtimalle bu alınır, bu
kullanılır. Şu anda arkadaşlara defter programı üzerinde de yardımcı olmaya
çalışıyorum, farklı fonksiyon tuşları var, sizin “alt” filan diye kullandığınız
tuşlar var; onları bizim arkadaşlarımız bilmiyorlar, açıkçası o bölümdeki görme
engelli arkadaşlarımız bilgisayar kullanmayı bilmiyorlar.
.........-
Evet, Ankara grubundaki arkadaşlar olarak bizler elimizden gelen yardımı
yapmaya çalışırız. Ancak bize herhangi bir e-mail adresi veya telefon
bırakırsanız -buradaki görevliler alabilir- yardımcı olmaya çalışırız.
GÜLTEKİN
YAZGAN- Ben kendi e-mail adresimi vereceğim, kartımı veririm, bilgi işlemdeki
arkadaşlarımız da yardımcı olur.
Teşekkür ederim.
OTURUM
BAŞKANI- Söz isteyen ya da soru sormak isteyen bir arkadaşımız var mı?
Peki, geldiğiniz için teşekkür etmekten başka bir
şey kalmıyor bana.
SALONDAN- Milli
Kütüphaneden konuşan arkadaş bizim oraya nasıl ulaşabileceğimizi bize
iletebilir mi?
..........
(Milli Kütüphane Başkanlığı Bilgiişlem Merkezi)- Kartımı verdim. Milli
Kütüphaneye gelirseniz, konuşan kitaplık bölümünde ... ...
SALONDAN-
Yani adres olarak veya telefon numarası olarak daha açar mısınız?
.........
(Milli Kütüphane Başkanlığı Bilgiişlem Merkezi)- Mkutup.gov.tr.
-----&-----
Yorumlar
Yorum Gönder