ENGELLİ VE TOPLUM BAKIŞI
ENGELLİ VE TOPLUM
BAKIŞI
YAZAN: FERHAT DÖNMEZ
Eğer bazı dizilerde
olduğu gibi bir zaman tüneli ya da zaman makinesi olsaydı, siz nereye gitmek
isterdiniz, ya da hangi zamanda gezinmek istersiniz? Bugün bu gezilere imkân
yok fakat anlatımla birazcık gerilere gidelim. Örnek biraz milattan öncelerde
yani biraz Yunan mitolojisinde sonrada Roma imparator’luğunda sonrada Çin de
gezinelim.
Eski yunan
mitolojisi savaşlarla bilinir. Çok zor koşullarda yaşayan, A’dan Z’ye kendi
emeğinle ancak geçimini sağlayan ve devamlı savaş içinde olan insanları
düşünün.
Yokluk içinde olan
insanlar. Bu toplum hiç özürlüyü kendi içinde tutmaz. Düşünün… Herkes çalışacak
bir özürlüde çalışamayacak yâda kaba bir tabirle hazır yiyecek Yunan toplumu
bunu kaldıramazdı bu durumda burada engelli barınamaz.
Ve engelliler gerek
aslanların önüne atılır, gerekse bataklıklara yâda nehirde boğularak
öldürülürdü. Çok zaman bataklıklarda ya da nehirlerde bir engelli cesetine rastlanması
mümkünmüş. Fakat en zor koşullarda bile sivrilip çıkan insanlar vardır örnek
olarak bir görmeyen şair Homeros: onun savaşlarla dolu bir efsanesi olan ilyada
ve seyahatlerini anlatan odesea bugünde okunur.
Yine milattan önce
Roma imparatorluğunda bir ailede engelli çocuk doğarsa o ailenin bilerek ya da
bilmeyerek TANRI’ya karşı işlediği bir suçu olduğuna ve bu yüzden TANRI’nın o
aileyi cezalandırdığına inanılırmış. Yani bir engelli bir aileye TANRININ
verdiği bir ceza olarak bilinir bu yüzden engelli ya öldürülür ya da cüzamlılar
gibi tecrit edilir bir yere kapatılır ve ölüme terk edilirmiş.
Bu yıllarca sürmüş.
Sonra ilk kez engelli fark edilmiş, iş
sağlanmış. Bu dönemde erkeklerin gücü fark edilmiş ve erkekleri su dolaplarına
bağlayıp dolapları döndürmeleri ve su çekmeleri sağlanmış, kadınlar içinde seks
yapan şarkıcı kör kızlar mahalleleri kurulmuş buda gösteriyor ki onlarında
cazibelerinden yararlanılmış.
Bu kadınlar hem
şarkı söylüyorlar, hem de erkeklerin seks ihtiyaçlarını gideriyorlarmış. Fakat
yine bu işe yaramayanları da aynı şekilde öldürüyor yâda tecrit ediyorlarmış bu
1000 yıl kadar sürmüş. Çin de görme engellilerin ezberini ve zekâsını fark
etmişler.
imparator
fermanlarını ezberletip at üzerine bindirmişler ve eline de davul vermişler .
Ortaçağ dönemine bakarsak
toplum çok karanlık bir dönemden geçiyor, toplumlar kiliselerin baskısıyla
yönetiliyordu bu bütün toplumlarda olduğu gibi engelli içinde çok karanlıktı
engelliler kiliselerin önlerinde dilendiriliyorlardı.
Örnek: milattan
sonra Kudüs’teki tapınağın bir kapısı olan (güzel kapı) buradan en çok insanlar
giriş yaptığı için engellileri buraya bırakır, burada dilendirilirlerdi. Ayrıca
ortaçağ döneminde bırakın engelliyi, normal dediğimiz insanlar bile son derece
karanlık bir dönem yaşıyorlardı.
Daha sonra ortaçağ bitip
yerini yeniçağa bıraktığı ve sanayileşme başladığı halde engelli hala kilise
önlerinde dileniyordu ta’ki 17.yüzyılın başına kadar.
17. yüzyılda Paris’te
bir öğretmen olan madam Valantin Hoy ilk kez yazıları büyüterek elle okunur
hale getirip dilenen körleri toplayıp onlara okuma öğretmeğe başladı ve böylece
ilk körler okulunun temelini atmış oldu.
Son olarak şunu da
belirtmeden geçemeyeceğim: biz engelliler kendi geçmişimizi bilmezsek
haklarımız konusunda mücadele edemeyiz. Önümüzdeki sayılarda görüşmek üzere esen
kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder