ENGELLİ KİŞİLER



ENGELLİ KİŞİLER

On Birinci Oturum (1994)

1. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin engelli kişilerin insan haklarıyla ilgili olarak temel önem taşıdığı uluslararası toplulukça sıklıkla vurgulanmaktadır[1]. Buna bağlı olarak, Genel Sekreterin Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programı ve Birleşmiş Milletler Engelli Kişiler On Yılı ile ilgili uygulamalarına ilişkin 1992 yılı incelemesinde, “engelliliğin büyük ölçüde ekonomik ve sosyal faktörlere bağlı olduğu” ve “dünyanın büyük bölümünde yaşam koşullarının oldukça vahim durumda olması sebebiyle herkese temel ihtiyaçlarını sağlamanın (gıda, su, barınak, sağlık koruma ve eğitim) ulusal programların temelini oluşturması gerektiği” kararına varılmıştır[2]. Yaşama standartlarının nispeten yüksek olduğu ülkelerde bile, Sözleşmede yer alan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların tümünü kullanma imkanı engelli kişilere çoğunlukla tanınmamaktadır.
2. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi ile selefi niteliğindeki çalışma grubu, hem Genel Kurulu[3] hem de İnsan Hakları Komisyonunu[4], ilgili hakların engelli kişiler tarafından tam olarak kullanılmasını güvence altına alma yükümlülüklerine istinaden, taraf Devletlerin Sözleşmeye uyup uymadıklarını izlemeye çağırmıştır. Yalnız, Komitenin bugüne kadar olan deneyimleri, taraf Devletlerin raporlarında bu konuya çok az yer verdiklerini göstermektedir. Bu durum, Genel Sekreterin engelli kişilerin “durumunu etkin bir şekilde düzeltecek kesin ve karara bağlanmış önlemlerden pek çok Hükümetin hâlâ yoksun olduğu” şeklinde ifade ettiği sonuçla uyum içerisindedir[5]. Bu nedenle, Sözleşmede yer alan yükümlülükler bağlamında engelli kişilerle ilgili meselelerin söz konusu olduğu durumların bir bölümünün gözden geçirilmesi ve vurgulanması yerinde olacaktır.
3. Henüz uluslararası düzeyde kabul edilen bir “engel” tanımı mevcut değildir. Yine de, mevcut amaçlar dahilinde, 1993 tarihli Standart Kurallarda benimsenmiş olan yaklaşıma dayanmak yeterli olacaktır. Buna göre:
 “‘Engel’ terimi her türlü insan topluluğunda görülen, birbirinden farklı pek çok işlevsel kısıtlılıklar olarak özetlenebilir... İnsanlar fiziksel, zihinsel veya duyumsal bozukluk, sağlık durumu veya akıl hastalığı nedeniyle engelli kalabilirler. Bu türden bozukluk, durum veya hastalıklar kalıcı veya geçici nitelikte olabilir.”[6]
4. Bu genel yorum, Standart Kurallarda benimsenen yaklaşıma uygun olarak, eskiden kullanılan “disabled persons” (engellenmiş/ işlevsiz kişi) terimi yerine “persons with disabilities” (engelli kişi) terimini kullanmaktadır. Öyle ki, ilk terimin bireyin kişi olarak işlevini yerine getirebilmesinin engellendiğini ima edecek şekilde yanlış anlaşılabileceği düşünülmüştür.
5. Sözleşmede engelli kişilere istinaden özel bir referans bulunmamaktadır. Ancak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin de kabul ettiği üzere, “bütün insanlar özgür; onur ve hakları yönünden eşit doğarlar”; ve ayrıca Sözleşme hükümlerini toplumun tüm bireyleriyle ilgili olması sebebiyle, engelli kişiler açıkça Sözleşmede tanınan hakların tümüne sahiptirler. Özel muamelenin gerekli olduğu durumlarda, taraf Devletlerin ayrıca, bu kişilerin Sözleşmede belirtilen haklarını kullanmasında engellerinden kaynaklanan her türlü dezavantajın üstesinden gelebilmesini sağlamak için mevcut kaynakları ölçüsünde uygun önlemleri alması gerekmektedir. Nitekim Sözleşmenin 2. Maddesinin 2. paragrafında belirtilen, Sözleşmede “beyan edilen hakların” belirli nedenlerle veya “herhangi bir statüye göre ayrımcılık yapılmaksızın kullanılması” gerekliliği, açıkça engellilik nedeniyle yapılan ayrımcılığı da içermektedir.
6. Sözleşmede engellilikle ilgili açık bir hükmün bulunmayışı, çeyrek yüzyıldan fazla bir zaman önce Sözleşmenin taslağı hazırlandığı zaman meseleye yalnızca ima yoluyla değil de açıkça değinmenin önemine ilişkin bir bilinç eksikliği olmasına bağlanabilir. Mamafih yakın dönem uluslararası insan hakları araçları meseleyi özel olarak ele almışlardır. Bunlar arasında Çocuk Hakları Sözleşmesi (Madde 23), Afrika İnsan ve Halk Hakları Şartı (Madde 18(4)), ve Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesinin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Alanındaki Ek Protokolü (Madde 18) bulunmaktadır. Dolayısıyla günümüzde, engelli kişilerin insan haklarının hem genel hem de özel olarak hazırlanmış yasa, politika ve programlarla korunması ve geliştirilmesi gerekliliği oldukça yaygın bir şekilde kabul görmektedir.
7. Uluslararası topluluk, bu yaklaşıma paralel olarak, engelli kişilerin insan haklarını aşağıdaki araçlara bağlı olarak tam anlamıyla güvence altına alacağı yönündeki taahhüdünü teyit etmiştir: (a) “engelin önlenmesi, rehabilitasyon ve engelli kişilerin ‘eşitliği’ ile sosyal hayat ve kalkınma sürecine ‘tam katılımı’ ile ilgili amaçların gerçeklemesi için etkin önlemler” alınmasını desteklemeye yönelik bir politika çerçevesi sağlayan Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programı[7]; (b) 1990 yılında kabul edilen, Engellilikle İlgili Ulusal Koordinasyon Komitelerinin veya Benzer Organların Kurulması ve Geliştirilmesi için Kılavuz İlkeler[8]; (c) 1991 yılında kabul edilen Akıl Hastalarının Korunmasına ve Akıl Sağlığının Geliştirilmesine Dair Prensipler[9]; (d) 1993 yılında kabul edilen ve tüm engelli kişilerin “diğer kişilerle aynı hak ve ödevleri kullanıp yerine getirebilmesini” sağlamayı amaçlayan Engelli Kişilere Fırsat Eşitliği Sağlanması ile ilgili Standart Kurallar (burada Standart Kurallar olarak geçmektedir)[10]. Standart Kurallar, taraf Devletlerin Sözleşme altındaki ilgili yükümlülüklerinin daha kesin bir şekilde belirlenmesinde büyük bir öneme sahip olup, değerli bir referans noktası oluşturmaktadır.

1.  Taraf Devletlerin Genel Yükümlülükleri

8. Birleşmiş Milletler dünya üzerinde günümüzde 500 milyondan fazla engelli kişi olduğunu tahmin etmektedir. Bu sayının yüzde 80’i ise gelişmekte olan ülkelerin kırsal kesimlerinde yaşamaktadır. Toplam engelli kişilerin yüzde 70’inin ihtiyaçları olan hizmetlere ya kısıtlı erişimleri olduğu ya da hiç erişimleri olmadığı tahmin edilmektedir. Engelli kişilerin durumunun iyileştirilmesi, bu sebeple, Sözleşmeye taraf tüm Devletleri doğrudan ilgilendiren güç bir görevdir. Bu grubun ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının tam anlamıyla gerçekleştirilmesini teşvik etmek için seçilen araçlar ister istemez ülkeden ülkeye farklılıklar gösterecekse de, esaslı bir politika ve program çabasının gerekli olmadığı herhangi bir ülke bulunmamaktadır[11].
9. Taraf Devletlerin, ilgili hakları mevcut kaynakları ölçüsünde tam olarak gerçekleştirme yükümlülüğü, Hükümetlerin, engelli kişiler üzerinde olumsuz etkileri olabilecek tedbirler almaktan kaçınmaktan çok daha fazlasını yapmalarını gerektirmektedir. Böylesi savunmasız (riske açık) ve dezavantajlı bir grupla ilgili olarak; yapısal dezavantajların önlenmesi için olumlu eyleme geçilmesi ve toplumda herkesin tam katılım ve eşitliğini sağlama hedefinin başarıya ulaşması için engelli kişilere uygun bir şekilde öncelik tanınması yükümlülüğü söz konusudur. Bu durum, istinasız bir şekilde, bu amaca ulaşmak kullanılabilecek için ek kaynakların yaratılmasının ve özel olarak tasarlanmış geniş kapsamlı tedbirlerin gerekeceği anlamına gelmektedir.
10. Genel Sekreterin bir raporuna göre, on yılı aşkın süredir gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde görülen gelişmeler, engelli kişiler için özellikle olumsuz olmuştur:
“...düşük büyüme oranları, yüksek işsizlik, kamu harcamalarının düşmesi, mevcut yapısal uyum programları ve özelleştirme ile beraber gelen mevcut ekonomik ve sosyal kötüleşme program ve hizmetleri olumsuz yönde etkilemiştir... Günümüzdeki bu olumsuz eğilimlerin sürmesi durumunda, [engelli kişilerin] artan oranda ve geçici desteklere bağımlı bir şekilde toplum dışına itilmesi tehlikesi söz konusudur.”[12]
Komitenin daha önceden de gözlemlediği üzere (3 No’lu Genel Yorum (5. Oturum, 1990), paragraf 12), taraf Devletlerin bir toplumdaki savunmasız grupları koruma sorumluluğu ciddi kaynak sıkıntısı yaşandığı bir durumda daha az değil çok daha fazla önem kazanmaktadır.
11. Dünya üzerindeki Hükümetlerin piyasayı esas alan politikalara olan artan bağlılığı göz önünde bulundurulduğunda, taraf Devlet yükümlülüklerinin belirli özelliklerinin bu bağlamda altının çizilmesi yerinde olacaktır. Bunlardan ilki, engelli kişilere adilane muamele edilmesini temin etmek amacıyla, yalnızca kamusal alanın değil, özel alanın da gerekli düzenlenmelere tabi olmasını sağlama gerekliliğidir. Kamu hizmetlerinin sağlanması ile ilgili düzenlemelerin giderek özelleştirildiği ve serbest piyasa ekonomisine her zamankinden daha fazla bel bağlandığı bir ortamda, özel şirket işverenlerinin, mal ve hizmet tedarik eden özel şirketlerin, ve devlet dışı diğer tüzel kişiliklerin engelli kişilerle ilgili olarak ayrımcı olmayan eşitlik normlarına tabi olması elzemdir. Bu türden bir korumanın kamusal yetki alanın ötesine geçmediği durumlarda, engelli kişilerin toplumun ana faaliyetlerine katılabilmeleri ve toplumun aktif üyeleri olma potansiyellerini tam olarak gerçekleştirebilmeleri şiddetle ve keyfi olarak sınırlanacaktır. Bu, yasal tedbirlerin, özel alanda ayrımcılığın ortadan kaldırılması çabasında her zaman en etkin yol olmadığı anlamına gelmektedir. Bu nedenle, örneğin, Standart Kurallar, Devletlerin “engelli kişiler, bu kişilerin hakları, ihtiyaçları, potansiyelleri ve katkıları hakkında toplumun bilincini yükseltmek için eyleme geçmeleri” gerekliliği üzerinde özel olarak durmaktadır[13].
12. Hükümetlerin müdahalesinin söz konusu olmadığı durumlarda, serbest piyasanın işleyişinin bireysel düzeyde veya grup olarak engelli kişilerin aleyhine olumsuz sonuçlar üreteceği durumlar her zaman olacaktır; ve böylesi durumlarda, Hükümlerin devreye girmesi ve serbest piyasa kurallarının olumsuz sonuçlarını hafifletici, tamamlayıcı, telafi edici veya geçersiz kılıcı uygun tedbirleri alması zorunludur. Aynı şekilde Hükümetlerin, engelli kişilere çeşitli yollarla yardım sağlayan özel, gönüllü gruplara güvenmesi uygun olsa da, bu türden düzenlemeler, Hükümetleri, Sözleşme altındaki yükümlülüklere tam olarak uyulmasını sağlama ödevinden hiçbir biçimde muaf tutmaz. Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programında da belirtildiği gibi, “sakatlığa yol açan koşulların düzeltilmesi ve engelin sonuçlarını çözümlemedeki nihai sorumluluk Hükümetlere aittir.”[14]

2.  Uygulamanın araçları

13. Taraf Devletlerin, engelli kişilerle ilgili olarak Sözleşme altındaki yükümlülüklerini yerine getirmeye çabalarken benimseyecekleri yöntemler, diğer yükümlülüklerini yerine getirirken benimsedikleri mevcut yöntemlerle esasen aynıdır (Bakınız 1 No’lu Genel Yorum (Üçüncü Oturum, 1989)). Bunlar, bir Devlet bünyesindeki mevcut sorunların niteliğinin ve boyutunun, düzenli izleme yoluyla tespit edilmesi gerekliliği; böylelikle belirlenen ihtiyaçlara karşılık verebilmek için özel olarak hazırlanmış uygun politika ve programların benimsenmesi gerekliliği; ihtiyaç duyulduğu yerlerde kanun koyulması ve ayrımcılık içeren mevzuatın tasfiye edilmesi gerekliliği; ve uygun bütçe düzenlemelerinin yapılması veya gerekli olduğu durumlarda uluslararası işbirliği ve yardıma başvurulması gerekliliğidir. İkincil olarak ise, Sözleşmenin 22 ve 23. Maddeleri uyarınca gerçekleştirilen uluslararası işbirliği faaliyetlerinin, birtakım gelişmekte olan ülkelerin Sözleşme altındaki yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine olanak veren oldukça önemli bir unsur olması muhtemeldir.
14. Bunların yanı sıra, bu alanda oluşturulacak politikaların ve uygulanacak programların ilgili kişileri temsil eden gruplara danışarak ve bu grupların katılımıyla üstlenilmesi gerekliliği uluslararası topluluk tarafından sürekli olarak tekrar edilmektedir. Bu sebeple, Standart Kurallar, engellilikle ilgili meselelerde odak noktası olacak ulusal koordinasyon komitelerinin veya benzer yapıların oluşturulmasını kolaylaştıracak ne varsa yapılmasını tavsiye etmektedir. Bu süreçte, Hükümetlerin 1990 tarihli, Engellilikle İlgili Ulusal Koordinasyon Komitelerinin veya Benzer Organların Kurulması ve Geliştirilmesi için Kılavuz İlkelerini dikkate alması gerekmektedir[15].

3.  Engel nedeniyle yapılan ayrımcılığın ortadan kaldırılması yükümlülüğü

15. Engelli kişilere karşı yapılan hukuki (de jure) ve fiili (de facto) ayrımcılığın uzun bir geçmişi vardır ve farklı biçimlerde meydana gelmektedir. Bunlar, eğitim imkanlarının yok sayılması gibi somut ayrımcılıktan, fiziksel ve sosyal sınırlar getirerek engelli kişileri toplumdan koparma ve yalıtma gibi daha “güç algılanan” ayrımcılık biçimlerine kadar çeşitlilik göstermektedir. Sözleşmenin amacına uygun olarak, “bir engele dayalı ayrımcılık”, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların kullanılması veya yerine getirilmesini etkisiz kılacak veya zayıflatacak şekilde, bir engele bağlı olarak yapılan her türden ayırma, dışlama, sınırlama ya da tercih, ya da makul bir düzenin şartlarının aynı nedenle yok sayılması olarak tanımlanabilir. Engelli kişiler ihmalkarlık, bilgisizlik, peşin hükümler ve yanlış varsayımlar ve ayrıca dışlama, ayrı tutma veya ayırma nedeniyle ekonomik, sosyal veya kültürel haklarını çoğunlukla engelli olmayan kişilerle eşit olarak kullanamamaktadırlar. Engele dayalı ayrımcılığın etkileri özellikle eğitim, istihdam, konut, ulaşım, kültürel hayat gibi alanlarda, ve kamusal alan ve hizmetlere erişimde oldukça şiddetli olarak yaşanmaktadır.
16. Son on yılda yasal düzenlemelerle kat edilen ilerlemeye rağmen[16], engelli kişilerin yasal durumu istikrarsızlığını hâlâ sürdürmektedir. Geçmişteki ve günümüzde var olan ayrımcılığın düzeltilmesi ve gelecekte olacaklara engel olunması için, engele ilişkin ayrımcılık karşıtı geniş kapsamlı bir mevzuat, hemen hemen tüm taraf Devletler için vazgeçilmez görünmektedir. Bu türden bir mevzuatın engelli kişilere uygun ve mümkün olan her durumda hukuksal başvuru yolları sunmakla kalmayıp aynı zamanda engelli kişilerin topluma entegre olmuş, kendi kaderini tayin edebilen ve bağımsız bir hayat sürmelerini sağlayan sosyal politika programları da sunması gerekmektedir.
17. Ayrımcılık karşıtı tedbirlerin, engelli ve engelli olmayan kişilerin haklarının eşitliği ilkesine dayanması gerekmektedir; ki bu ilke, Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programında, “her bir bireyin gereksinimlerinin eşit öneme sahip olduğu, bu gereksinimlerin toplumların planlanmasında temel teşkil etmesi gerektiği ve tüm kaynakların toplumdaki tüm bireylerin katılımına eşit derecede olanak verecek şekilde kullanılması gerektiği anlamına gelmektedir. Engelle ilgili politikaların, [engelli kişilerin] tüm toplum hizmetlerine erişimini sağlaması gerekmektedir”[17].
18. Mevcut ayrımcılığın giderilmesi ve engelli kişilere eşit imkanlar sunulması için uygu tedbirlerin alınması gerektiğinden, bu türden eylemlerin, eşitlik ilkesine dayandıkları ve de yalnızca bu hedefi gerçekleştirmek için benimsendikleri sürece, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 2. Maddesinin 2. Paragrafı bağlamında ayrımcı olarak nitelendirilmemeleri gerekmektedir.

4. Sözleşmenin Özel Hükümleri

A. 3. Madde: Erkek ve kadınların haklarının eşitliği

19. Engelli kişiler kimi zaman cinsiyeti olmayan insanlar olarak görülebilmektedir. Bunun sonucu olarak da, engelli kadınların maruz kaldığı çifte ayrımcılık çoğu zaman göz ardı edilmektedir[18]. Uluslararası topluluğun, engelli kadınların durumuna özel bir vurgu yapılması gereğine ilişkin yaygın çağrılarına rağmen, on yıl içerisinde bu yönde oldukça az sayıda çaba başlatılmıştır. Engelli kadınların ihmal edildiği, Genel Sekreterin Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programına ilişkin raporunda da pek çok defa vurgulanmaktadır[19]. Komite, bu sebeple, taraf Devletleri ekonomik, sosyal ve kültürel haklarla ilgili programların uygulanmasına gelecekte verilecek öncelikle birlikte, engelli kadınların durumuna dikkat çekmeye çağırmaktadır.

B.  6‑8. Maddeler: Çalışmayla İlgili Haklar

20. İstihdam alanı, engele dayalı ayrımcılığın göze çarpan bir şekilde ve ısrarla devam ettiği bir alandır. Pek çok ülkede, engelli kişiler arasındaki işsizlik oranı engelli olmayan kişilerin işsizlik oranından iki ila üç kat daha fazladır. Engelli kişilerin istihdam edildiği durumlarda ise; bu kişiler büyük çoğunlukla sosyal ve yasal güvencesi olmayan düşük ücretli işlerde çalıştırılmakta ve ana işgücü piyasasından ayrı tutulmaktadırlar. Engelli kişilerin normal işgücü piyasasına entegre olmaları taraf Devletlerce aktif bir biçimde desteklenmelidir.
21. “Herkesin kendi seçtiği ve girdiği bir işte çalışarak geçimini sağlama imkanına ulaşma hakkı” (6. Madde, 1. Paragraf), engelli çalışanlar için mümkün tek gerçek imkanın standartların altındaki koşullarda, “korumalı” olarak adlandırılan yerlerde çalışmak olduğu durumlarda gerçekleştirilemez. Belirli bir engel tipine sahip kişilerin belli bir meslekte çalışmasını ya da belli gıda ürünlerinin üretiminde yer almasını yasaklayan düzenlemeler bu hakkı ihlal edebilmektedir. Aynı şekilde, Akıl Hastalarının Korunmasına ve Akıl Sağlığının Geliştirilmesine Dair Prensiplerin[20] 13 (3). maddesi ışığında, zorla çalıştırma sorununun görüldüğü kurumlarda gerçekleştirilen “iyileştirici tedaviler” de Sözleşmeye ters düşmektedir. Bununla ilgili olarak, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinde bahsi geçen zorla çalıştırma ile ilgili yasakların konuyla ilintili olabileceği durumlar vardır.
22. Standart Kurallara göre, kırsal ya da kentsel alanlarda engelli kişiler verimli ve kazanç getirici bir işte istihdam edilebilmek için işgücü piyasasında eşit imkanlara sahip olmalıdır[21]. Bunun gerçekleşebilmesi için ise, engelli kişilerin genel olarak topluma entegre olabilmesinin özel olarak da istihdam edilmelerinin önündeki yapay engellerin kaldırılması özel bir önem taşımaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütünün de belirttiği üzere, engelli kişilerin istihdam edilememesinin nedeni olarak gösterilen engeller çoğunlukla toplumun ulaşım, konut ve işyerleri gibi alanlarda inşa ettiği fiziksel engeller olmaktadır[22]. Örneğin işyerlerinin tekerlekli sandalyelerin erişimine imkan vermeyecek bir biçimde tasarlanması ve inşa edilmesi devam ettiği sürece, işverenler tekerlekli sandalye kullanan kişileri işe almadıkları için “gerekçe” bulmaya devam edeceklerdir. Aynı zamanda Hükümetlerin de engelli çalışanların ihtiyaçlarını makul bir biçimde karşılayan çalışma hayatıyla ilgili esnek ve alternatif düzenlemeleri destekleyecek ve düzenleyecek politikalar geliştirmesi gerekmektedir.
23. Benzer biçimde, Hükümetlerin engelli kişilerin erişebileceği ulaşım türlerini sağlayamadığı durumlarda, bu kişilerin uygun ve diğer işlerle bütünleşik işleri bulma, öğrenim ve mesleki eğitimden faydalanma, veya her türlü tesise gidip gelebilme şansları büyük ölçüde azalmaktadır. Gerçekten de, uygun ve, gereken durumlarda, özel olarak tasarlanmış ulaşım biçimlerine erişimin sağlanması, engelli kişilerin Sözleşmede tanınan tüm haklarının gerçekleşmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
24. Sözleşmenin 6. Maddesinin 2. Paragrafında gerekli görülen “teknik ve mesleki rehberlik hizmetleri ile öğretim programları”nın bütünleşik ortamlarda hayat bulması, ve engelli kişilerin temsilcilerinin tam katılımıyla planlanması ve uygulanması gerekmektedir.
25. “Adil ve elverişli şartlarda çalışma hakkı” (7. Madde), korumalı istihdam sağlayan tesislerde veya açık işgücü piyasasında çalışıp çalışmadıklarına bakılmaksızın tüm engelli çalışanlar için geçerlidir. Engelli çalışanlar, şayet engelli olmayan çalışanlarla eşit işe sahiplerse, ücret veya diğer şartlar açısından ayrımcılığa maruz kalmayabilir. Taraf Devletler, engel durumunun iş güvenliği standartlarının düşük olması veya kişilere asgari ücretten daha düşük ücret ödenmesi için bir bahane olarak kullanılmamasını sağlamakla sorumludurlar.
26. Engelli kişiler, eşit olarak ve bu kişilerin korumalı istihdam sağlayan tesislerde veya açık işgücü piyasasında çalışıp çalışmadıklarına bakılmaksızın “sendikal haklara” (8. Madde) sahiptir. 8. Madde ayrıca, örgütlenme özgürlüğü hakkı gibi diğer haklarla birlikte okunduğunda, engelli kişilerin kendi aralarında örgütlenmelerinin önemini vurgulamayı da amaçlamaktadır. Söz konusu örgütlerin bu kişilerin “ekonomik ve sosyal menfaatlerini korumak ve geliştirmek için” (8 (1) (a). Madde) etkin olduğu durumlarda, hükümet organlarının ve diğer yapıların engelli kişileri etkileyen her türlü meseleyle ilgili olarak bu örgütlere düzenli danışması gerekmektedir. Bu örgütlerin uzun soluklu olmasının sağlanabilmesi açısında maddi olarak veya başka şekillerde desteklenmesi de gerekli olabilir.
27. Uluslararası Çalışma Örgütü, engelli kişilerin çalışma hayatı ile ilgili haklarına ilişkin değerli ve kapsamlı araçlar geliştirmiştir, ve bunlar arasında öncelikle Engelli Kişilerin Mesleki Rehabilitasyonu ve İstihdamı Hakkında 159 Sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ) Sözleşmesi gösterilebilir[23]. Komite, taraf Devletleri, bu Sözleşmeyi onaylamaya teşvik etmektedir.

C.  9. Madde: Sosyal Güvenlik

28. Sosyal güvenlik ve gelir destekleme programları engelli kişiler için özel bir öneme sahiptir. Standart Kurallarda belirtildiği üzere, “Devletlerin, engelleri veya engelle ilgili diğer etmenler nedeniyle kazancından olmuş ya da kazancında azalma olmuş ya da istihdam olanakları yok sayılmış engelli kişilere yeterli gelir desteği sağlanmasını güvence altına alması gerekmektedir”[24]. Bu türden bir desteğin ise, çoğunlukla engelle ilintili olan özel yardım ihtiyacını ve diğer masrafları yansıtması gerekmektedir. Buna ek olarak, sunulan yardımlar engelli bir kişinin bakımını üstlenen (ve büyük çoğunlukla kadın olan) bireyleri mümkün olduğunca kapsamalıdır. Engelli kişilerin aileleri de olmak üzere bu kişiler yardımcı rolleri nedeniyle ekseriya acil maddi desteğe ihtiyaç duymaktadırlar[25].
29. Engelli kişilerin bir kurumda bakılması, başka nedenlerden ötürü gerekli görülmediği müddetçe, bu kişilerin sosyal güvenlik ve gelir desteği haklarının yerine konulamaz.

D. 10. Madde: Ailenin, annelerin ve çocukların korunması

30. Sözleşmede aileye sağlanan “koruma ve yardım” yükümlülüğü, engelli kişilerle ilgili olarak, bu kişilerin öyle talep ettikleri takdirde aileleri ile birlikte yaşayabilmeleri için mümkün olan her şeyin yapılması gerektiği anlamına gelmektedir. Sözleşmenin 10 Maddesi ayrıca uluslararası insan hakları hukukunun genel ilkelerine tabi olarak engelli kişilerin evlenme ve kendi ailelerini kurma hakkını da içermektedir. Bu haklar ekseri ya yok sayılmakta ya da yadsınmaktadır; ve bu durum zihinsel engelli kişilerle ilgili olarak özellikle geçerlidir[26]. Bu ve diğer tüm bağlamlarda, “aile” teriminin geniş anlamıyla ve yerel kullanımlara uygun bir biçimde yorumlanması gerekmektedir. Taraf Devletler yasaların, sosyal politika ve uygulamaların bu hakların gerçekleştirilmesine engel olmayacak şekilde düzenlemesi güvence altına almalıdır. Engelli kişilerin, aile içi hak ve ödevlerini yerine getirebilmeleri için gerekli danışmanlık hizmetlerine erişimlerinin de olması gerekmektedir[27].
31. Engelli kadınların da, annelik ve hamilelikle ilgili olarak korunma ve yardımdan yararlanma hakları bulunmaktadır. Standart Kurallarda ifade edildiği üzere, “engelli kişiler cinselliklerini yaşama, cinsel ilişkide bulunma ve ebeveyn olabilme imkanından” yoksun tutulmamalıdır”[28]. Söz konusu arzu ve ihtiyaçların gerek haz almaya gerekse üremeye yönelik bağlamlarda tanınması ve vurgulanması gerekmektedir. Hem kadın hem de erkek engelli kişilerin bu hakları dünya genelinde yaygın olarak yok sayılmaktadır[29]. Engelli bir kadının, önceden rızası olmadan kısırlaştırılması veya kürtaja maruz kalması ise Sözleşmenin 10. Maddesinin 2. Paragrafının ciddi biçimde ihlal edilmesi anlamına gelmektedir.
32. Engelli çocuklar sömürü, istismar ve ihmalkarlığa özellikle açık bir grup olup, Sözleşmenin 10. Maddesinin 3. Paragrafı gereğince (ve Çocuk Hakları Sözleşmesinin ilgili hükümlerince desteklendiği üzere) özel olarak korunma hakkına sahiptirler.

E.  11. Madde: Yeterli yaşama standardı hakkı

33. Engelli kişilerin yeterli beslenme, erişilebilir konut ve diğer temel maddi ihtiyaçlara erişimlerinin güvence altına alınması gerekliliğinin yanı sıra, bu kişiler için, “günlük yaşamlarında kendi başlarına yaşayabilme kapasitelerini arttırabilmeleri ve haklarını kullanabilmeleri için”,yardım cihazlarını (aletlerini) da kapsayacak şekilde yardım hizmetlerinin” mevcut kılınması da büyük bir gerekliliktir[30]. Yeterli giyinme hakkı, hususi giyinme ihtiyaçları olan engelli kişiler bağlamında ve bu kişilerin toplumda tam anlamıyla ve etkin bir biçimde yer alabilmeleri amacıyla ayrıca özel bir öneme sahiptir. Bununla ilgili olarak uygun ve kişiye özel desteğin mümkün olduğu surette sağlanması gerekmektedir. Bu türden bir yardımın, ilgili kişilerin insan haklarına tam anlamıyla saygı duyan bir tarz ve ruhla yapılması gerekmektedir. Aynı biçimde, Komitenin 4 No’lu Genel Yorumunun (6. oturum, 1991) 8. Paragrafında belirtildiği üzere yeterli konut hakkı, engelli kişilerin erişilebilir konut hakkını da içermektedir.

F.  12. Madde: Fiziksel ve ruhsal sağlık hakkı

34. Standart Kurallara göre, “Devletler; engelli kişilere, özellikle de bebek ve çocuklara, toplumun diğer üyelerine sağlanan tıbbi bakımın aynısının verilmesini güvence altına almalıdırlar”[31]. Fiziksel ve ruhsal sağlık hakkı, aynı zamanda, engelli kişilerin bağımsız ve kendine kendine yeten bireyler olmasına olanak verecek, bundan sonraki engelleri önleyecek ve bu kişilerin toplumla bütünleşmesini sağlayacak tıbbi ve sosyal hizmetlere erişim (ortopedik cihazlar da dahil olmak üzere), ve bu hizmetlerden yararlanma hakkını da içermektedir[32]. Aynı şekilde, engelli kişilerin “kendi kendine yeterlilik ve fonksiyonellik konusunda optimum bir seviyeye ulaşmasını” sağlayacak rehabilitasyon hizmetlerinin sağlanması gerekmektedir” [33]. Tüm bu hizmetlerin, ilgili kişilerin kendi hak ve insanlık onurlarına duyulan saygıyı sürdürebilecekleri biçimde sağlanması gerekmektedir.

G.  13 ve 14. Maddeler: Eğitim Hakkı

35. Pek çok ülkedeki eğitim programları, günümüzde, engelli kişilerin en iyi eğitimi genel eğitim sistemi içerisinde alabileceğini kabul etmektedir[34]. Buna istinaden Standart Kurallarda, “Devletlerin; engelli çocuk, genç ve yetişkinlere, bütünleşik ortamlarda ve herkesle eşit olarak ilk, orta ve yüksek eğitim fırsatı verilmesi ilkesini tanıması” gerektiği belirtilmektedir[35]. Bu yaklaşımın uygulanabilmesi içinse, Devletler, öğretmenlerin normal okullarda engelli çocuklara eğitim verebilecek şekilde yetiştirilmesi ve engelli kişilerin engelli olmayan yaşıtlarıyla aynı eğitim düzeyine sahip olmalarını sağlayacak ekipman ve yardımın sağlanmasını güvence altına almalıdırlar. Örneğin, sağır çocuklarla ilgili olarak çocukların erişebilecekleri ve önemi çocukların tüm sosyal çevrelerinde kabul edilmesi gerekli işaret dilinin ayrı bir dil olarak tanınması gerekmektedir.

H. 15. Madde: Kültürel yaşama katılma ve bilimsel gelişmelerin nimetlerinden yararlanma hakkı

36. Standart Kurallara göre, “Devletler; engelli kişilerin yaratıcı, sanatsal ve zihinsel potansiyellerini kullanabilmeleri fırsatını, yalnızca kendi yararları için değil, aynı zamanda, kentsel ya da kırsal bölgelerde içinde yaşadıkları toplumun kültürel açıdan daha da zenginleştirilmesi bakımından da elde etmelerini güvence altına almalıdırlar. …Devletler; kültürel faaliyet ve hizmetlerin sunulduğu yerlerin, engelli kişilerin erişim ve kullanımına uygun olmasını desteklemelidir [36]”. Aynı kural eğlence, spor ve turizm yerleri için de geçerlidir.
37. Engelli kişilerin kültürel yaşama ve eğlence yaşamına tam katılım hakkı, iletişim engellerinin mümkün olan en üst düzeyde kaldırılmasını da gerektirmektedir. Bununla ilgili yararlı tedbirler arasında, “zihinsel engelli kişiler için sesli kitap ve basit bir dilde, açık biçimde ve renkli yazılmış materyaller kullanımı ile sağırlar için özel olarak hazırlanmış televizyon ve tiyatrolar” gösterilebilir[37].
38. Engelli kişilerin kültürel yaşama eşit olarak katılımlarının kolaylaştırılması için, halkın engel konusunda Hükümetler tarafından bilgilendirilmesi ve eğitilmesi gerekir. Özellikle de engelli kişiler aleyhine olan önyargı ve batıl inanışların giderilmesi yönünde tedbirler alınmalıdır. Bunlara örnek olarak, epilepsiyi kişinin içine kötü ruh girmesi olarak gören veya engelli bir çocuğu, ailesinin uygun şekillerde cezalandırılması olarak gören bakış açıları gösterilebilir. Benzer bir şekilde halkın, engelli kişilerin engelli olmayan kişiler kadar restoran, otel, eğlence merkezleri ve kültürel mekanlardan yararlanma hakkı olduğu konusunda eğitilmesi gerekmektedir.



[1] Konuyla ilgili kapsamlı bir inceleme için, bkz. insan hakları ve engellilik Özel Raportörü Leandro Despouy’un hazırlamış olduğu nihai rapor (E/CN.4/Sub.2/1991/31).
[2] Bkz. A/47/415, Paragraf 5.
[3] Bkz. 3 Aralık 1982 tarihli ve 37/52 sayılı Genel Kurul kararıyla (Paragraf 1) kabul edilen Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programı, Paragraf 165.
[4] Bkz. 1992/48 sayılı İnsan Hakları Komisyonu kararı Paragraf 4; 1993/29 sayılı İnsan Hakları Komisyonu kararı Paragraf 7.
[5] Bkz. A/47/415, Paragraf 6.
[6] Engelli Kişilere Fırsat Eşitliği Sağlanması ile ilgili Standart Kurallar, 48/96 sayılı ve 20 Aralık 1993 tarihli Genel Kurul kararına ek (Giriş, paragraf 17).
[7] Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programı (bkz. Not 3), Paragraf 1.
[8] A/C.3/46/4, Ek I. Ayrıca, 5-11 Kasım 1990 tarihleri arasında Pekin’de gerçekleşen Gelişmekte olan Ülkelerde Engellilikle ilgili Ulusal Koordinasyon Komitelerinin Görev ve İşleyişine Uluslararası Toplantısının Raporunda da geçmektedir 1990 (CSDHA/DDP/NDC/4). Ayrıca bkz. 1991/8 sayılı Ekonomik ve Sosyal Konsey kararı ve 16 Aralık 1991 tarihli ve 46/96 sayılı Genel Kurul kararı.
[9] 17 Aralık 1991 tarihli ve 46/119 sayılı Genel Kurul kararı, Ek.
[10] Standart Kurallar (Bakınız Not 6), Giriş, Paragraf 15.
[11] Bakınız A/47/415, çeşitli yerlerde.
[12] Age., Paragraf 5.
[13] Standart Kurallar (Bakınız Not 6), Kural 1.
[14] Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programı (bkz. Not 3), Paragraf 3.
[15]A/C.3/46/4, Ek I. Ayrıca, 5-11 Kasım 1990 tarihleri arasında Pekin’de gerçekleşen Gelişmekte olan Ülkelerde Engellilikle ilgili Ulusal Koordinasyon Komitelerinin Görev ve İşleyişine Uluslararası Toplantısının Raporunda da geçmektedir 1990 (CSDHA/DDP/NDC/4). Ayrıca bkz. 1991/8 sayılı Ekonomik ve Sosyal Konsey kararı ve 16 Aralık 1991 tarihli ve 46/96 sayılı Genel Kurul kararı.
[16] Bakınız A/47/415, 37‑38. Paragraflar.
[17] Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programı (bkz. Not 3), Paragraf 25.
[18] Bkz. E/CN.4/Sub.2/1991/31 (bkz. Not 1), paragraf 140.
[19] Bkz. A/47/415; 35, 46, 74 ve 77. Paragraflar.
[20]17 Aralık 1991 tarihli ve 46/119 sayılı Genel Kurul kararı, Ek.
[21] Standart Kurallar (Bakınız Not 6), Kural 7.
[22] Bkz. A/CONF.157/PC/61/Add.10, s. 12.
[23] Ayrıca bkz. özürlülerin mesleki rehabilitasyonuna dair 99 No’lu Tavsiye Kararı (1955), ve engelli kişilerin mesleki rehabilitasyonu ve istihdamına dair 168 No’lu Tavsiye Kararı (1983). [“Sakatların Mesleki Rehabilitasyonu ve İstihdamı Hakkında 159 Sayılı ILO Sözleşmesi”ni Türkiye’nin Onay Kanun Tarihi ve Sayısı 08.07.1999/4407; Resmi Gazete Yayım Tarihi ve Sayısı 13.09.1999/23815 ç.n.]
[24] Standart Kurallar (bkz. Not 6), Kural 8, Paragraf 1.
[25] Bkz. A/47/415, Paragraf 78.
[26] Bkz. E/CN.4/Sub.2/1991/31 (bkz. Not 1), 190 ve 193. Paragraflar.
[27] Bkz. Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programı (bkz. Not 3), Paragraf 74.
[28] Standart Kurallar (bkz. Not 6), Kural 9, Paragraf 2.
[29] Bkz. E/CN.6/1991/2, 14 ve 59‑68 Paragraflar.
[30] Standart Kurallar (bkz. Not 6), Kural 4.
[31] Age., Kural 2, Paragraf 3.
[32] Bkz. Engelli Kişilerin Haklarına Dair Bildirge (9 Aralık 1975 tarihli ve 3447(XXX) sayılı Genel Kurul kararı), Paragraf 6; ve Engelli Kişiler İçin Dünya Eylem Programı (bkz. Not 3), 95‑107. Paragraflar
[33] Standart Kurallar (bkz. Not 6), Kural 3.
[34] Bkz. A/47/415, Paragraf 73.
[35] Standart Kurallar (bkz. Not 6), Kural 6.
[36] Age., Kural 10, 1‑2. Paragraflar.
[37] Bkz. A/47/415, Paragraf 79.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEDEF HASTALIĞI ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ