En Büyük Özlemi Engelli Çocuklarının 'Anne' Demesi
Tokat'ta zihinsel engelli 2 çocuğu bulunan 44
yaşındaki Nursel Yaylıcı, en büyük özleminin çocuklarının kendisine
'Anne' diye hitap etmeleri olduğunu söyledi. Fedakar anne çocuklarıyla
ilgili özlemlerini ise hikayeleştirdi.
Tokat'ta
lokantacılık yapan Hüseyin ve Nursel çiftçinin çocukları 17 yaşındaki
Atilla ve 16 yaşındaki İlayda, doğumdan kısa bir süre sonra geçirdikleri
rahatsızlık sonucu bedensel ve zihinsel engelli oldu. Kentte bulunan
özel bir eğitim ve rehabilitasyon merkezine giden, konuşmayan ve
kendilerini ifade edemeyen Atilla ve İlayda ayda 8 saat fiziki ve
zihinsel eğitim desteği alıyor. Atilla'nın 3.5, İlayda'nın ise 1.5
aylıkken rahatsızlanarak engelli haline geldiğini söyleyen anne Nursel
Yaylıcı, "İlk zamanlarda çok zor oldu kabullenmemiz. Atilla'ya daha
alışamadan doktorlar 'Ölür' dediler. Atilla'yı kabullenemeden peşinden
İlayda aynısı oldu. Çok ağladım isyan ettim. Altları bezli ve ilaç
kullanıyorlar. Bütün bakımlarını ben yapıyorum. Evde yardımcım var, ama o
evin işlerini yapıyor. Çocuklarımla ben ilgileniyorum. Gece çok geç
yatıyorlar. İlaçlarını içiriyorum ama oynamak istiyorlar. Kahvaltılarını
önce birine, sonra diğerine yaptırıyorum. Altlarını değiştiriyorum,
ilaçlarını içiriyorum. Birlikte oyun oynuyoruz" diye konuştu.
Çocuklarını
çok sevdiğini ve her an birlikte olduğunu belirten anne Yaylıcı,
"Kendilerini idare edebilecek duruma gelseler, yemeklerini yese, derdini
anlatabilecek kadar konuşabilseler. 'Anne', 'Baba' deseler, çok fazla
bir şey istemiyorum" dedi. Şimdiye kadar çocuklarının anne ve baba
diyemediğini söyleyen Yaylıcı, "Bazen zorda kalınca anne der gibi
çabalıyorlar ama söyleyemiyorlar. Keşke anne diyebilseler" diye konuştu.
HİKAYE YAZDI
Anne Nursel Yaylıcı Tokat
Yavuz Selim Özel Eğitim İlkokulu, Ortaokulu ve Mesleki Eğitim Merkezi
tarafından engelli ve engelli ailelerine yönelik düzenlenen, 'Anlat
Beni' hikaye yarışmasına katıldı. 'Görelim Mevlam Neyler' isim
hikayesiyle 25 kişi arasında üçüncü olan anne Yaylıcı, hikayesinde duygu
yüklü kelimelere yer verdi. Okuyanları duygulandıran hikaye ise şu
şekilde:
"Hayatınızı, yaşadıklarınızı,
duygularınızı anlatın dediler. Öyle kolay söylediler ki 17 yıllık
hayatımı birkaç sayfaya sığdırmamı. Hangisinden başlasam, çocuklarımın
hastalığından mı, çaresiz çırpınışlarımdan mı, ya da insanların
vurdumduymazlığından mı? Oğlumun hasta olduğunu öğrendiğimde dünya
başıma yıkılmıştı sanki altında eziliyordum, doktorlar, eğitim
merkezleri, Hacılar
hocalar, gezmediğim çalmadığım kapı kalmadı. Kızım doğana kadar bu
böyle sürdü. Kızım doğduğunda sağlıklı bir bebekti sevinmiştim, artık
bize bir şey olsa kızım abisine sahip çıkardı, ama öyle olmadı. Birkaç
ay sonra kızım hastalandı; ilk nöbet, hastane, doktorlar yine aynı dönem
aynı hüzün bu defa iki misli. Tam bir çıkmaz sokak, tam bir kısır
döngü. Zaman geçti, aylar yıllar… Kah isyan ettim hastalığa,
çaresizliğe, kah şükrettim yavrularımın yaşadığına, hayatta kalma,
kabullenme mücadelesine. ve bir hayal; sabah uyanmışım, kızım ve oğlum
kahvaltı hazırlamışlar, masada dört tabak, dört çatal, dört bardak,
hepimiz sofradayız kendileri yapıyor kahvaltılarını. Oğlum 'Bugün çok
önemli bir sınavım var' diyor ve hızlı adımlarla çıkıyor evden. Kızım
'Söz verdiğin bebeği hala almadın' diyor babasına. Oysa seslerini hiç
duyamadım, hiç kahvaltı yapamadık sohbet edemedik. Çok mu şey istiyorum
diye soruyorum sonra defalarca kendime sonra yaradan böyle istemiş böyle
olmuş, mükafatı vardır elbet diyorum. Oğlum sağlıklı olsaydı hangi
sanatçıyı sever hangi takımı tutardı, ne tarz kızları severdi, hangi
renk elbiseleri sever saçlarını nasıl tarardı. Kızım saçlarını düz mü
tarardı, toplar mıydı, yoksa ya da erkek arkadaşı olur muydu, abisiyle
dışarı çıkmak ister miydi mesela. Nelere kızardık, ters düştüğümüz
noktalar neler olurdu, kavga eder miydik, hangi maçları izlerdik hangi
dizileri takip ederdik hep merak ettim. İlaç saati geçti mi diye
hayıflanmadığım tek bir günüm olur muydu, beziydi elbisesiydi diye çanta
hazırlamadan aniden karar vererek gezdiğimiz yerler şehirler olur
muydu? Bayram sabahları el öpme, harçlık alma sırası olur muydu,
ziyaretler ev gezmeleri. Düğün dernek kurulur muydu, torunum olur mu
mesela gelinim, damadım. Mürüvvet dedikleri mutluluk bizimde
kalplerimizi hüzünlü bir sevinçle kaplar mıydı bilmiyorum. Torununun
torununu görmek diye bir tabir vardır ben sadece çocuklarımın sağlıklı
günlerini görmek istiyorum. Engelli ya da engelsiz sadece yaşamalarını,
muhtaç olmamalarını istiyorum ben. Yaradanın her şeyle ilgili bir planı
var elbet. Görelim Mevlam Neyler Neylerse Güzel Eyler."
MT,FY(EA/AAA) - Tokat
http://www.haberler.com/en-buyuk-ozlemi-engelli-cocuklarinin-anne-demesi-4275912-haberi/
Yorumlar
Yorum Gönder