ÇİFT ÖZÜRLÜLÜK



            ÇİFT ÖZÜRLÜLÜK


Yazan: Halil Köseler

     Birden fazla özürü olan kişilere çok özürlü denilmektedir. Bir insanın en fazla iki özürü bulunabileceği düşüncesiyle olsa gerek ülkemizde çok özürlü yerine genellikle çift özürlü terimi kullanılmaktadır. Bir özür bir problem, iki özür iki problem demektir. Birden fazla özürü bulunan kişilerin problemleri tek özürü olanlardan daha fazladır. Türkiye’de, çok özürlülerin sorunlarıyla ilgilenecek özel bir örgüt veya kurum yoktur. Bu tür insanlar genellikle eve bağımlı şekilde toplumdan soyutlanmış bir yaşama mahkûmdurlar. Sorunları ciddiye alınmayan çok özürlülerin ülkemizdeki sayıları ve durumları hakkında da maalesef herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Zaman zaman körler okullarına girebilen birkaç çok özürlü öğrenci ise, ciddi sorunlarla karşılaştıkları için çoğu zaman okulu yarım bırakmaktadırlar. Bazı okul yöneticileri ise, bu tür çocukların eğitimiyle ilgili gerekli önlemleri almak ve uygulamak yerine, uygun eğitim programlarının ve yetişmiş uzmanların olmayışı gibi bahanelerle aileleri ikna ederek çocuklarını okuldan almalarını sağlamaktadırlar. Birden fazla özürü olan insanların ihmal edilmesinun hiçbir geçerli mazereti olamaz. Onların da diğer insanlar gibi kendisine, ailesine ve topluma yararlı insan olmak için eğitim alma, iyi bir yaşam standardına ulaşma, eğitsel, sosyal ve kültürel ihtiyaçlırının karşılanma hakkı vardır.
     Dünyada çok özürlülerin eğitimi konusunda uluslararası düzeyde hizmet veren deneyimli kurumlar bulunmaktadır. Bunların başında Amerika Birleşik Devletlerinde bulunan Perkins School (Pörkins Skul) adlı kurum gelmektedir. Bu kurum birçok ülkeye uzman yetiştirme, program geliştirme ve uygulama gibi alanlarda önemli katkılarda bulunmuştur.
         Çok özürlü bir insanın verilen uygun eğitim sayesinde neleri başarabildiğini merak eden herkesin, henüz 19 aylıkken geçirdiği hastalık sonucu görme, işitme ve konuşma özürlü hale gelen Helen Keller’in hayatını okuması gerekir. 1880 ile 1968 yılları arasında ABD’de yaşamış olan Helen Keller, hiç görmediği, hiç duymadığı ve konuşamadığı halde kendisine verilen eğitim sayesinde breyl yazıyla okuma-yazmayı, daktilo kullanmayı, belli düzeyde konuşmayı öğrenmiş ve günlük yaşamını sürdürmek için gerekli olan becerileri kazanmıştır. Helen Keller’in yetişmesinde en büyük rolü olan kişi Anne Sullivan (AN Salivın) adlı bir öğretmenndir. Bu öğretmenin sabırlı ve kararlı çalışmalarıyla Helen Keller okullarda gerekli eğitimi alarak üniversiteden mezun olmayı başarabilmiştir. Daha sonra dünyada birçok ülkeyi dolaşarak verdiği konferanslarla, ve her şeyden önce kendi örnek mücadeleci yaşamıyla, ziyaret ettiği bütün ülkelerde, Helen Keller, milyonlarca insana ümit, cesaret ve iyimserlik duyguları aşılamıştır. Çeşitli kitaplar yazan, yardım kuruluşlarında çalışarak özürlü hakları için mücadele eden Helen Keller’in karşı karşıya bulunduğu sayısız engellere ve sorunlara rağmen neleri başarabildiğini dikkate aldığımızda, bunlardan çok daha basit sorunlar karşısında bizim yılgınlık ve karamsarlık duygusuna kapılmaya hiçbir hakkımız olmadığını düşünüyorum.
     Bir insanın tek özürlü veya çok özürlü olması onun her şeyden yoksun olması anlamına gelmez.
Çift özürlülerin eğitimi için açılacak özel bir eğitim merkezinde veya genel bir okul bünyesinde oluşturulacak özel bir sınıfta gerekli uzmanlarla özel eğitim programları uygulanmalıdır.
       Birden fazla özürü olan bir kişinin eğitiminde de farkı özür gruflarına ait birden fazla uzmana ihtiyaç vardır. Her uzman kendi alanına ait özür grubunun ihtiyaçlarına göre programlar geliştirerek diğer uzmanlarla işbirliği içinde çalışmalıdır. Bu uzmanlar çok özürlü kişilerin aileleriyle de yakın ilişki içinde olmalı ve ailelere rehberlik etmelidirler. Eğer uzmanlar ve aileler birbirleriyle işbirliği halinde bir ekip ruhuyla çalışırlarsa çok daha başarılı olabilirler.
       Çok özürlüler alanında çalışan bir eğitimcinin her öğrencinin ihtiyaçlarını ve önceliklerini doğru analiz etmesi, uygulanan eğitim programlarını sürekli değerlendirerek güncelleştirmesi gerekir. Eğitim sırasında katı prensiplerle kalıplaşmış planlar olmamalıdır. Öğretmenin kendi yaratıcılığını kullanabilmesi teşvik edilerek daha esnek bir yaklaşım benimsenmelidir.
        Her öğrencinin yaşına, cinsiyetine, kapasitesine, özür durumuna ve ihtiyaçlarına uygun bireysel eğitim programlarının yapılması belirlenen hedeflere ulaşmanın öncelikli koşullarından biridir. Örneğin görme özürlü bir kişi aynı zamanda ortopedik özürlü olabilir. Bu durumda o kişi hiçbir şey yapamaz, çaresiz ve zavallı bir haldedir diye düşünüp durmamak gerekir. Önce görme özürlü olmasından, daha sonra ortopedik özürlü olmasından kaynaklanan sorunlar tek, tek ele alınmalı ve çözülmelidir. Yürüme sorunu varsa, koltuk değneği veya tekerlekli sandalye sağlanarak, okuma-yazma sorunu breyl yazı öğretilerek çözülebilir.
        Sınıfında ağır işiten bir görme özürlü varsa, öğretmen Önce onun işitme özüründen kaynaklanan sorunun çözümü için daha rahat bir şekilde duymasını sağlayacak bir cihazın temin edilmesi yönünde girişimlerde bulunmalıdır. Bu tür bir öğrenci sınıfta konuşulanları rahatça duyabileceği bir yere oturtulmalı ve öğretmen öğrencinin kolayca duyabileceği bir ses tonuyla konuşmalıdır. Gören biröğrenci ağır işitiyorsa, bu eksiğini belli bir ölçüde görme avantajıyla kapatabilir. Ancak, ağır işiten görme özürlü bir kişinin böyle bir olanağı yoktur.
        Ağır işiten görme özürlü bir öğrencinin verilen konuları anlayamaması halinde bu durumu hemen onun zekâ düzeyinin düşüklüğüne bağlamak yanlıştır. Çünkü, konuşulan sözleri, sorulan soruları tam olarak duyamadığı için verdiği ilgisiz cevaplar yüzünden öğrenci zihinsel olarak da geriymiş gibi bir izlenim yaratabilir. Bu durum çoğu zaman yanıltıcıdır. Öğretmen mutlaka kulak ve ses konusunda bir uzmanla işbirliği yapmalı, sınıfındaki akustik özelliklerin konuşmaların daha iyi işitilebilir hale getirilmesi için bu uzmanın önerileri doğrultusunda hareket etmelidir. Eğer öğrencinin işitme cihazı kullanmasına karar verilmişse seslerin her iki taraftan dengeli duyulabilmesi için bu cihazın her iki kulağa göre uyarlanması gerekir. Tek kulakta kulanılan bir işitme cihazı kullanılırsa görme özürlü kişi sesin hangi yönden geldiğini anlamakta güçlük çeker.  Görme özürlü bir kişinin yön tainini sağlayan en önemli kaynak sestir. Bu nedenle ağır işiten bir görme özürlünün karşılaştığı sorunlardan biri de yolda yürürken yönünü şaşırma olasılığıdır. Baston kullanma becerisi ve çevresindeki insanların yardımıyla bu eksikliğin telafi edilmesi mümkündür.
        Hiçbir şey işitmeyen görme özürlü bir kişinin diğer insanlarla iletişim kurması çok zordur. Ancak, bu sorunun hafifletilmesinde breyl yazıyla okuma-yazma ve bilgisayar kullanma becerisinin önemli katkısı vardır. Bu tür kişiler söylemek istediği şeyleri bilgisayarla yazabilir, kendisine söylenenleri breyl yazıyla okuyabilir. Hiç duymayan bir görme özürlünün eğitimi, çok ayrıntılı, çok özel ve yoğun bir programı içermektedir.
Hafif veya orta düzeyde zihinsel özüre sahip görme özürlü çocuk ve yetişkinler için uygulanacak eğitim programları da bireysel farklılıkların gerektirdiği ihtiyaçlara göre düzenlenmelidir. Uygulanacak programlar ağırlıkla günlük yaşam becerilerini, öz bakım becerilerini, baston kullanma, breyl yazı ve mesleki becerileri kapsayacak biçimde hazırlanmalıdır. Zihinsel özürü olan görme özürlü bir öğrenciye bu becerilerin kazandırlması sırasında konuların hızlı işlenmemesi gerekir. Daha yavaş öğrenebilecekleri düşünülerek tekrarlama yöntemine ağırlık verilmelidir.Bir beceriyi öğretirken konuyu küçük parçalara ayırmak, basamak, basamak ilerleme suretiyle öğretmek gerekir. Örneğin el yıkama becerisi kazandırılırken, el yıkamaya kadar giden her aşama tek tek kavratılarak öğretilmelidir. Sabuna uzanma, sabunu alma, musluğa uzanma, musluğu açma, elini musluğun altına tutma, sabunu yerine koyma, musluğu kapatma, elini kurulayacak havluya uzanma, elini kurulama, havluyu yerine asma şeklinde izlenecek aşamalırn her biri birkaç defa tekrarlanarak bir diğerine geçilmelidir. Bu yöntem iletişim kurma, yemek yeme, giyinip soyunma, banyo, tuvalet alışkanlıkları kazanma, diş fırçalama, saç tarama, traş olma gibi akla gelecek bütün becerilerin öğretilmesinde de aynı şekilde uygulanmalıdır. Eğer çocuk veya yetişkin çok özürlü kişinin belli bir düzeyde görme gücü varsa mutlaka bu avantajını da her alanda kullanması teşvik edilmelidir.
          Genel işyerlerinde çalışamayacak kadar ağır özürü olan çift özürlülere çalışma olanağı sağlamak amacıyla korumalı işyerlerinin açılması ve verilen mesleki beceriler doğrultusunda durumlarına uygun işlerde çalıştırılmaları yararlı olacaktır.
         Çok özürlüler arasında özürlülüğün düzeyi,çeşiti ve kişisel özellikleri yönünden büyük farklılıklar olduğundan problemler daha karmaşıktır. Ancak bir sorun ne kadar büyük olursa olsun, o sorunun çözülebileceğine inanıldığı ve gereken çalışmalar yapıldığı takdirde mutlaka başarıya ulaşılacaktır. Sonuç olarak burada söylenebilecek tek şey birden fazla özürü olan insanların eğitsel, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına cevap verebilecek özel bir eğitim merkezinin personel, uzman, program ve araç-gereç yönüyle donanmış olarak faaliyete geçirilmesi ve ihtiyaç sahibi özürlülere yatılı, gündüzli ve gezici olmak üzere koşulların gerektirdiği her biçimde hizmet sunabilecek şekilde teşkilatlanması gerektiğini bir kez daha vurgulamaktır. Toplumdan soyutlanan ve eğitim olanaklarından mahrum bırakılan çok özürlü insanlara karşı sürmekte olan ihmallerin bir an önce sona erdirilmesi, sorunlarının çözümü konusunda somut adımların atılması için kendi örgütlerimizi ve Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerini göreve çağırıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEDEF HASTALIĞI ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ